İbrahim Halil Okuyan
6 Ağustos 2009
3000 yıllık bir tapınak yazısı:
Bu yazı MÖ 900 lü yıllarda bir tapınağın duvarında yazılıymış.
İnsanlar ibadet için geldiklerinde, çocuklarıyla birlikte bu yazıyı okurlarmış…
Yazıtın tarihsel bilgileri hatalı olabilir ama ne önemi var içine bakalım.
Eskilerin deyişiyle; esas olan zarf değil, mazruftur; eş deyişle biçim değil, içeriktir.
“ Gürültü patırtının ortasında sükûnetle dolaş; sessizliğin içinde bulunduğunu unutma.
Başka türlü davranmak açıkça gerekmedikçe herkesle dost olmaya çalış.
Sana bir kötülük yapıldığında verebileceğin en iyi karşılık unutmak olsun.
Bağışla ve unut. Ama kimseye Teslim olma.
İçten ol; telaşsız, kısa ve açık seçik konuş.
Başkalarına da kulak ver. Aptal ve cahil oldukları zaman bile dinle onları; çünkü dünyada herkesin bir öyküsü vardır.
Yalnız planlarının değil, başarılarının da tadını çıkarmaya çalış. İşinle, -ne kadar küçük olursa olsun- ilgilen.
Hayattaki dayanağın odur.
Seveceğin bir iş seçersen yaşamında bir an bile çalışmış ve yorulmuş olmazsın.
İşini öyle seveceksin ki, başarıların bedenini ve yüreğini güçlendirirken verdiklerinle de yepyeni hayatlar başlatmış olacaksın.
Olduğun gibi görün ve göründüğün gibi ol.
Sevmediğin zaman sever gibi yapma.
Çevrene önerilerde bulun ama hükmetme.
İnsanları yargılarsan onları sevmeye zamanın kalmaz.
Ve unutma ki insanlığın yüzyıllardır öğrendikleri, sonsuz uzunlukta bir kumsaldaki tek bir kum taneciğinden daha fazla değildir.
Aşka burun kıvırma sakın; onu küçümsersen, sen de besinsiz kalır, küçülürsün.
O yoğun sevgi, çöl ortasındaki yemyeşil bir bahçe gibidir.
O bahçeye layık bir bahçıvan olmak için her bitkinin sürekli bakıma ihtiyacı olduğunu unutma.
Kaybetmeyi ahlaksız bir kazanca tercih et.
İlkinin acısı bir an, ötekinin vicdan azabı bir ömür boyu sürer.
Bazı idealler o kadar değerlidir ki, o yolda mağlup olman bile zafer sayılır.
Bu dünyada bırakacağın en büyük miras onur ve dürüstlüktür.
Yılların rüzgâr gibi geçmesine öfkelenme; gençliğe yakışan tutkuları gülümseyerek teslim et geçmişe.
Yapamayacağın etkinliklerin yapabileceklerini engellemesine izin verme.
Rüzgârın yönünü değiştiremediğin zaman, yelkenlerini rüzgâra göre ayarla; insanlara göre değil.
Çünkü dünya, senin karşılaştığın fırtınalarla değil, gemiyi limana getirip getiremediğinle ilgilenir.
Ara sıra isyana yönelecek olsan da hatırla ki, evreni yargılamak imkânsızdır. Onun için, kavgalarını sürdürürken bile kendinle barış içinde ol.
Hatırlar mısın doğduğun zamanları; Sen ağlarken herkes sevinçle gülüşüyordu.
Öyle bir ömür yaşa ki, öldüğün zaman herkes ağlasın, sen mutlulukla gülümse.
Sabırlı ol, sevecen ol, erdemli ol.
Önünde sonunda bütün servetin kendinsin, sensin.
Kendiliğinle ve öz benliğinle görmeye çalış ki, tüm pisliğine ve kalleşliğine rağmen dünya yine de insanoğlunun biricik güzel mekânıdır.”
Yazıt böyle.
Doğrular her zaman aynı.
Bize düşen tekrar hatırlatmak.
Bunlardan,kıssadan hisse çıkarmak okuyucuya kalıyor artık.
Bunlar önemli şeyler.
İnsanlar kafa yormuşlar yıllarca önceden.
Nasıl doktorların dediğini yapıyorsak sağlık konusunda, hayat konusunda da bu tür yazılarda yazılanları dikkate almalıyız bence.
“Maddi hayata meyledenler için hayat deniz suyu içmeye benzer, içtikçe susarlar, susadıkça içerler.” Muhiddin Arabi
“Kimde sevgi varsa, Allah’ın varlığı ondadır.” Mevlâna
Saygılarımla.