Nejat Karagöz
8 Aralık 2012
Son günlerde yerel medyamızın keskin
kalemleri arasında –şükür ki okuyucu nezdinde makes bulmayan- bir hırgür
yaşanıyor.
Elbette, birimizin ak dediğine ötekinin kara
demesi eşyanın tabiatından sayılmak gerekir. Hatta pek çoğumuz bunu
demokrasinin gereği falan da sayar ama aslında pek de öyle değildir.
Öncelikle hangi kalem, neyi yazmalı, neyi
yaz(a)mamalı biçiminde bir sınır belirlemeyi doğru bulmadığımı belirtmek
isterim ancak, eğer kaleminiz bazı menfaatler yontuyor ve bu menfaatler sizin bahçeye
düşüyorsa kimin neyi yazıp yamayacağı konusuna buradan başlayabiliriz…
Yakinen tanıdığım, hayatında boğazından
başkalarına ait bir tek lokmanın geçmediğine şahadet edeceğim insanlar var bu
kalem sahipleri arasında.
Bu kalemlerden bazılarının alâmetifarikası,
olura olmaza muhalefet etmektir.Bu eleştirileri,karşı çıkışları zaman zaman
eksik ve yanlış bilgi sebebiyle yanlış kulvarda da sürdürebilmektedirler.
Ama emin olduğu bir şey vardır ki a da bu
muhalefeti yaparken, de bir tek meseleleri vardır: Kamu menfaati…
Bazıları da sırça köşklerde oturup,
başkalarının camını taşlar, bunun doğuracağı sonucu iyi hesap edemezler.
Yazarlar bir yerlere methiyeler düzemez,
birilerine vıcık vıcık yağ çekemez, hiç kimseye herhangi bir nedenle küfredemez
ama istediği her konuyu yazar, eleştirir, takdir eder; bu onun dünya görüşü ile
medeni ve mesleki ahlakı ile ve nihayet kişiliği ile ilgili bir durumdur.
Gazetecinin dostu doğrular, düşmanı yanlışlar
olmalıdır ki o doğru bildikleriyle –ki bu doğrular kamuoyunun tasvibini almış
olmak durumundadır- yan yanadır.
Yazılarıyla milletin sesi olmuş, pek çok işte
yanlıştan dönülmesine katkı sunmuş bir yazarın bile zaman zaman bazı şeyleri
yanlış değerlendirdiğini, muhalefet ederken sınırlı bilgiye dayandığını, olayın
tamamını göremediğini ve sırf bu eksiklik yüzünden hataya düştüğünü
görmüşüzdür. Biz onu bile eleştirirken insaf ölçüsünden çıkmaz, hakkı teslim
etmekten geri durmayız. Ki ancak böyle yaptığımızda bilinir ve anlaşılır ki biz
aslında millet menfaatine yontuyoruz, kendimize değil…
Özetle ne müdahaleci ne de müdaheneci
olmamak, dimdik durmak ama diklenmemek, sözlerinin arkasında durmak ama
hatasından da dönebilmek gibi erdemleri taşımayı bu işin almazsa olmazı sayan
bir yaklaşım ve anlayış, kalem erbabını daha saygın ve muteber kılacaktır.
Eyyamcıların günü çabuk geçer zira…