Ali H. Demir
15 Şubat 2013
Eğitim faaliyeti çok farklı yönleri, anlamları içeren geniş kapsamlı bir kavramı ifade eder. Bu kavramın içine eğitimin teorik tartışmaları, eğitimin yapılanması, sistem olarak kurulması, işletilmesi, yönetilmesi, eğitimin süreçleri, düzeyi, tarihi ve daha akla gelebilecek toplumsal ve bireysel boyutların tümü girmektedir. Bu nedenle eğitime dair konuşmalar, tartışmalar yapılacaksa alanın sınırlarının çok iyi çizilmesi gerekiyor. Aksi takdirde eğitim kavramının içine giren tüm alanlar adeta karmakarışık bir şekilde tartışmacıların, konuşmacıların zihnindeki durumuna göre, kişisel anlayış düzeyine göre karşı karşıya gelir ve yapılmak istenen çalışma sonuçsuz bir kısır döngüye dönüşür. Kimin hangi kavramı hangi anlamda kullandığı anlaşılamaz ve tartışmadan beklenen sonuca da ulaşılamaz.
Toplumun temelini oluşturan bireyi geliştirmeye konu olan eğitim, okullarda yapılan eğitimdir. Eğitimin yönetilmesi, yapılandırılması, sistemleştirilmesi gibi faaliyetler eğitim faaliyetinin genel çerçevesi ile ilgilidir. Dolayısıyla bu tür tartışmalar aslında eğitimle ikinci derecede ilgili konulardır. Okuldaki eğitim faaliyetlerinde can alıcı unsur öğrenci ve öğretmen etkileşiminin yaşandığı sınıf ortamlarıdır. Sınıf ortamlarındaki eğitim faaliyetleri, bireye yönelik geliştirici işlevi dikkate alındığında var olan tüm eğitim süreçlerinin temelini oluşturur. Eğitim kavramı her ne kadar tek başına kullanılsa da eğitim faaliyetindeki öğretim boyutunun da ihmal edilmemesi gerekmektedir. Eğitim ile öğretim arasındaki sıkı ilişki bu iki kavramın birlikte kullanılmasını getirmekte hatta çoğu zaman öğretimin eğitimden çok daha önemli konuma geldiğinden de şikayet edildiği görülmektedir. Aslında eğitim ve öğretimi birbirinden ayırmak çok da mümkün değildir. Öğretim zihinsel, bilişsel bir faaliyet gibi algılanırken eğitim daha çok davranış, duygu, yaşantı olarak algılanmaktadır. Eğitim ve öğretim sınıf içi öğretmen ve öğrenci etkileşiminin sonucunda yapılandırılmakta ve sonuçları öğrencideki davranışlar olarak ölçülmeye çalışılmaktadır.
Sınıf içi eğitim öğretim faaliyetlerinde öğretmen ve öğrenci etkileşimi, eğitim öğretimdeki kaliteyi doğrudan etkileyecek unsurları içermektedir. Dolayısıyla eğitim öğretimde kaliteye yönelik bir şeyler yapılmak isteniyorsa bu unsurlara etki edilmesi gerekmektedir. Eğitim öğretimde kaliteyi doğrudan etkileyen unsurların neler olduğuna dair ortaya konacak göstergeler, kriterler ve standartlar çalışma yapılması gereken alanların da ortaya çıkmasını sağlayacaktır. Bu nedenle öğretmen öğrenci etkileşim sürecinin, sınıf içi öğrenme-öğretme süreçlerinin, eğitim öğretim faaliyetlerinin yürütülmesinde işe koşulan ortamların çok iyi analiz edilmesi gerekmektedir. Bu konularda yapılacak analizler, kaliteye yönelik etkisi olan unsurların görünür hale gelmesine katkı sağlarken çözüme yönelik teşhis çalışmalarını da kolaylaştıracaktır. Teşhisin yapıldığı bir durumda ise çözüme çok daha kolay ulaşılır.
Eğitim öğretim faaliyetlerinin yapısını, karakterini en iyi öğretmenler bilir. Bu nedenle öğretmenler arasında eğitim öğretim odaklı konuşma, tartışma ve değerlendirmelerin yoğun bir şekilde yapılmasının sağlanması gerekmektedir. Bu ise okul yönetimlerinin üzerine düşmektedir. Okulda her öğretmen kendi dersi veya sınıfına yönelik çalışmaları yaparken doğrudan doğruya kimseyle etkileşimde bulunma zorunluluğu hissetmeyebilir. Sonuçta yasal düzenlemeler öğretmenlere verilen görev ve sorumlulukları neredeyse tek tek saymıştır. Bu görev ve sorumlulukların yerine getirilmesi sürecinde her öğretmen kendi başına buyruk davranabilir. Öğretmen ancak okul yönetimine karşı sorumluluk taşımaktadır. Bu yasal yapılanmanın gereği olarak okul yönetimleri öğretmenler arasında, sınıflar, dersler bazında birlik ve beraberlik ruhunu geliştirme görevini daha fazla önemsemelidir. Her öğretmen kendi sınıfı veya dersine yönelik çalışmaları yaparken büyük resmin bir parçasını tamamladığının farkında olmalıdır.
Eğitimin niteliğine etki eden unsurların betimlenmesi amacıyla yapılacak sınıf içi faaliyetlerin analizine yönelik çalışmalar ciddi bir şekilde yapılmadan eğitimde kaliteyi sağlayacak hedeflere ulaşmayı beklememek gerekmektedir. Öğretmenler arasında etkin bir diyalog ortamının oluşturulması, öğretmenleri yönlendirecek somut göstergelerin ortaya konması, ortak hedefe doğru ekip çalışması ruhunu geliştirecek bir yönetim yapısının oluşturulması sonrasında katılımcı ve şeffaf bir yönetim faaliyeti eğitimde istenen sonuçların oluşmasında önemli aşamaların katedilmesini sağlayacaktır.
Öğretmenler arasında etkin diyalog okulda özellikle öğretmenler odalarında güçlü bir şekilde vurgulanmalıdır. Resmi toplantılar, kurullar, komisyonlar genelde rutin çalışmalar olarak görülmektedir. Bir bakıma bu tür faaliyetler adet yerini bulsun anlayışıyla yapılırken öğretmenler odaları çok daha sıcak, samimi ve gerçek bir diyalog ortamına dönüşebilir. Bu başarılabildiği andan itibaren okullarda eğitim öğretime yönelik önemli adımlar da atılmaya başlanmış olacaktır.
Soru, Görüş ve Önerileriniz için….
Ali Hikmet DEMİR