Ali H. Demir
12 Ağustos 2009
Okul eğitim faaliyetinin örgün şekilde yapıldığı ortamlardır. Okullarda yapılan eğitim faaliyetinin niteliği örgün eğitim faaliyetinin niteliği ile ilgilidir. Oysa okullar insan yaşamının sınırlı bir zamanını ve sınırlı bir yönünü ele alıp şekillendirme gücüne çok sınırlı bir oranda sahiptir. Buna karşın toplumda eğitim denilince hemen bir çok insanın zihnine okul binaları, önlüklü veya formalı öğrenciler, öğretmenler gelir. Eğitim denilince okuldaki eğitim düşünülür. Eğitim sorunları denilince okuldaki eğitim sorunları, eğitim sisteminin her türlü sorunları düşünülür. Bu durum toplumsal potansiyele gerçek anlamda katkıda bulunabilecek anlamda eğitime odaklanılmasının önünde büyük bir engel olarak durmaktadır.
Eğitimin toplumsal hayatın her alanında ortaya çıkaracağı değişimden söz edilirken daha çok bireye eğitimle kazandırılabilecek beceri, yetenek, performans, potansiyel, çalışma azim ve isteği gibi daha çok kişisel niteliklere yönelik getirileri vurgulanmaya çalışılır. Bu niteliklerin büyük çoğunluğu kişilere özgüdür. Kişinin daha çok kendi çabasının bir sonucu olarak ortaya çıkabilecek niteliklerdir. Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir eğitim faaliyeti kişilere kendi istekleri dışında bir şeyler yapma gücüne sahip değildir. İnsanlara eğitimle bir çok bilgi, beceri, yetenek, yöntem ve teknik öğretilebilir, gösterilebilir. Ancak tüm bunları insanın sadece kendi isteği olduğu takdirde bir anlam ifade edebilir.
Okullar belli yaş gruplarındaki öğrencileri bünyesine alıp yine kendileri için belirlenmiş programlar çerçevesinde yetişmiş insan gücü aracılığıyla belli bir süre eğitmeye, öğretmeye çalışarak işlevini yerine getirmeye çalışabilir. Bu işlevlerini yerine getirirken bazıları çeşitli nedenlerden dolayı daha başarılı olabilirken bazıları da başarısız olabilir. Okul için belirlenmiş süreci başarıyla bitirenlere diploma verilmiş olması, diplomalı insan sayısının çoğalmış olması o toplumda her istenenin başarılabileceği anlamına gelmemelidir. Toplumun tüm bireylerine en üst düzeyde eğitim seviyesini bitirenlere verilen diploma belgelerini düzenleseniz dahi istenen sonuçlara ulaşamayabilirsiniz.
Bunun en büyük nedeni hemen pek çok şeyin öncelikle insanın bireysel yaşam şekline bağlı olmasıdır. Eğitim faaliyeti toplumu oluşturan bireylerin bu yaşam şekillerini etkileyebildiği özellikle de bireyin kendi içinden gelerek kazandığı nitelikleri kullanabilme isteğini uyandırabildiği, bu isteği uzun süre canlı tutabildiği ölçüde başarılı sayılabilir. Amacına ulaşmış olabilir. Bireysel yaşam şekli büyük bir önceliğe sahip olmakla birlikte yeterli bir şart da değildir. Bu bireysel çabaların zamanla toplumsal yaşama da aynı şekilde yansıması, toplumsal bir zemine oturması da gerekir. Bireyler edindikleri her tür niteliği geliştirmeye, kullanmaya, daha da güçlendirmeye istekli, arzulu oldukları takdirde kendileri gibi olan insanları bulacak, zamanla bunlar daha büyük gruplara, ekiplere, kitlelere dönüşecek ve sonuçta devasa toplumsal bir güç olarak ortaya çıkacaktır. Bu devasa toplumsal güç ortaya çıktığı anda da adeta yuvarlanan bir kar topunun gittikçe büyümesi ve hızlanması gibi müthiş bir hale dönüşebilecektir. Ancak bunun olabilmesi en başta bireysel yaşam şeklinin değiştirilmesi ile mümkündür. Aslında bu da bir bakıma eğitimle yapılabilir. Ancak eğitim kavramına bakışın bugünkü şekilden büyük oranda değişmesi gerekmektedir. İnsanlarımızın eğitimi belirli okulları bitirip diploma sahibi olmak olarak düşünmekten vazgeçmeleri gerekiyor. Okula gidip diploma almak eğitim sürecinin sadece bir giriş kapısı olabilir. Asıl iş bu kapıdan girdikten sonra başlamaktadır. Gerçek anlamda eğitim, hayatın içinde kişinin okulda kör-topal edindiği bilgileri kullanma, geliştirme, kıyaslamalar yaparak gerçek hayatla bağını doğru bir şekilde kurduktan sonra daha ileri aşamalara doğru hızlı adımlarla yürünmesi ile ortaya çıkabilir. Eğitimin belirli bir süre devam edip sona ermesi gibi bir durumun olmaması gerekiyor. Tersine yaşam sürdüğü müddetçe daha güçlenerek, gelişerek devam etmesi gerekiyor. Bu ise sürekli olarak eğitim, kendini geliştirme, sürekli sorgulama, sürekli kıyaslamalar yapma, sürekli değerlendirme, gözlemler yapma, bilgi edinme gibi oldukça karmaşık süreçlerin işletilmesi ile mümkün.
İçinde yaşadığımız toplumda bu anlamda eğitimin gerçek anlamda işlevini yerine getirebildiğini söylemek bir tarafa düşünebilmek bile mümkün görünmemektedir. Toplumu oluşturan bireylerin eğitimi okulla sınırlı bir zamana sıkıştırmaları, diploma sahibi olmayı eğitimin sonucu olarak görmeleri nedeniyle eğitim daha başlangıç aşamasında bırakılmaktadır. Bu durum eğitimin kişisel yaşamı değiştirmesine katkı sağlayamamasına, dolayısıyla da toplumsal boyutlara kadar ulaşamamasına neden olmaktadır. Sonuçta da toplum olarak kısır bir döngünün içinde debelenip duruyoruz. Sürekli sorunlarla karşılaşıldığı için yaşanan sıkıntılar kişileri daha da ümitsizliğe sevk etmekte, bu ümitsizlik daha da atalet yaratmakta bu durum ikinci bir kısır döngüyü doğurmaktadır. Kısır döngüler iç içe geçince sorunlar daha da büyümektedir.
Bu durumdan kurtulmanın en başta gelen adımı her bireyin kendi yaşam şeklini gözünün önüne getirip eğitim kavramının gerçek anlamda hayatında doğru bir yerde bulunup bulunmadığını düşünmesi, gerçek anlamda eğitime önem verip vermediğini değerlendirmesi ve hemen harekete geçmesidir. Kaybedilen her an zararın büyümesine, sorunların çoğalmasına yol açmaktadır.
Doğru bir değerlendirme için herkesin kendisine eğitim konusunda kendi kişisel yaşamımda neler yapıyorum sorusunu sorması ve samimi bir şekilde cevaplaması gerekiyor. Eğitim denilince ne anlaşıldığı, eğitimi okulla sınırlı anlayıp anlamadığı, özel yaşamında eğitim adına ne yaptığı, kendini geliştirme adına ne yaptığı, neler yapılması gerektiği konusunda bilgisinin ne düzeyde olduğu, gerçek anlamda bildiklerini uygulayıp uygulamadığını, dünyanın en kıymetli, en önemli, en vazgeçilmez değeri olan zamanını nasıl harcadığı gibi sorular üzerinde kişisel olarak düşünmeye başlayan bireylerin sayısı çoğaldığı ve bu soruların cevaplarını vermek için düşünmeye başlayanların harekete geçtiği anda toplumsal potansiyel de harekete geçmeye başlayacaktır. Aksi taktirde bu çamurun, kısır döngünün içinde daha çok nesiller, değerler kayıp edeceğimiz gün gibi ortadadır.