Ali H. Demir
25 Eylül 2012
Kademeli sisteme geçilmesi ile birlikte eğitime dair yoğun tartışmalar yaşandı. Şimdiye kadar yapılan tartışmalar geleceğe dair bir takım tahminlere dayanmaktan ileri gitmedi. Hiçbir sorun yaşanmayacağını söyleyenler de önemli sorunlarla karşılaşılacağını söyleyenler de hep kendi bakış açılarına göre düzenlemeleri ya yüceltti ya da yerdi.
Okulların açılması ile birlikte yapılan düzenlemeler hayata geçmeye başladı. Bir bakıma düzenlemenin uygulamaya geçmesi ile birlikte önceden yapılan değerlendirmelerin ne kadar haklı ya da haksız olduğu da anlaşılmış olacaktır. Yeni düzenleme ile birlikte okula başlama yaşında değişmeler oldu. Zorunlu eğitim süresi arttı. Zorunlu eğitim kesintisiz olmaktan kesintiliye dönüştü. Seçmeli dersler uygulamaya geçti. Okul öncesi uygulamalar değişti. Öğretmen ve yöneticilerin görev alanlarına, görev yerlerine ilişkin düzenlemeler yapıldı. Bu yazıda düzenleme sonrası uygulamada karşılaşılan sorunlara ilişkin değerlendirmeler yapılmaya çalışılacaktır.
Seçmeli Ders uygulaması, eğitim sisteminde yer alan öğrencilerin ilgi ve yeteneklerine göre farklı alanlara yönelmelerine fırsat veren, öğrenciyi önceleyen bir uygulama olarak varlığı yadırganmayacak bir olgudur. Özellikle demokrasi kavramının gelişim süreci içinde öğrencilerin, ailelerin, eğitim hizmetinden yararlananların istek ve seçimlerinin dikkate alınması gittikçe güçlenen bir uygulamadır. Ancak hemen hiçbir sistemde her isteyene istediği doğrultuda bir seçeneğin sunulabileceğini, sunulabildiğini düşünmemek gerekir. Özellikle de kitle eğitimine yönelik uygulamalarda bu hiç de mümkün olamaz. Özel bir eğitim hizmeti verilebilmesi halinde kişilere özgü seçenekler üzerinde durulabilir. Geçmişte de ülkemizde özellikle ortaöğretim sürecinde ders geçme ve kredili sistem uygulamasında buna benzer bir tecrübe yaşanmıştı. Bu dönemleri hatırlayanlar öğrencilerin istedikleri dersleri seçmeleri sonrası okul idaresinin yaptığı programa göre farklı dersliklerde, farklı zamanlarda seçtikleri dersleri almaya çalıştıklarını ancak süreç içinde ortaya büyük bir karmaşa çıktığını bilirler. Kısa bir süre sonra da ders seçme sisteminden alan seçmeye oradan da daha farklı uygulamalara geçilerek bu sistemden vazgeçilmişti.
Temel eğitim sisteminde yapılan yeni düzenleme öncesinde de ortaöğretim düzeyinde özellikle resim, müzik ve beden eğitimi gibi dersler için öğrenciler seçme yapıyorlardı. Her ne kadar öğrenci istediği alanı seçer denilse de gerçekte bu seçme okul idaresi tarafından elindeki öğretmen durumuna göre belirlenip öğrencilere hazır bir alan sunuluyor, farklı taleplere öğretmen yok denerek cevap veriliyordu. Yani öğrencinin ders seçmesinden çok mevcut öğretmen durumuna göre okul idaresinin seçtiği derslerin öğrenciye sunulması uygulaması söz konusu idi.
Bu gün de temel eğitim kademeleri içinde yer alan ortaokul düzeyinde seçmeli ders uygulaması yapılmaya çalışılıyor. Bu uygulama ile Milli Eğitim Bakanlığı mesleki eğitime hazırlık yaptığını düşünse de mevcut sistemle mesleki eğitime bir hazırlığın yapılabilmesinin mümkün olmadığı zira seçmeli derslerin isimlerine, içeriklerine bakıldığında öğrencinin mesleki eğitime hazırlanmasını sağlayacak alanların olmadığı söylenmese bile çok yetersiz olduğu görülmektedir.
Seçilecek derslere ilişkin yayınlanan yazılara bakıldığında herhangi bir seçmeli dersin bir okulda okutulabilmesi için öncelikle belli sayıdaki öğrencinin aynı dersi seçmesi gerektiği görülmektedir. Bu durumda belli sayıdaki öğrencinin seçeceği derslerin uygulanabileceği görülmektedir. Hangi seçmeli derslerin açılacağının da bakanlık tarafından belirlenmiş olması yine seçmeyi sınırlandıran bir başka unsurdur. Her ne kadar bu yıl gelen taleplere göre bir sonraki yıl açılacak derslerin planlanacağı söylense de bunun geçmiş uygulamalara bakınca mümkün olmayacağı anlaşılmaktadır. Yine de iyimser olup bir sonraki yılın beklenmesi gerektiği söylenebilir. Bu yıl seçilen derslerin uygulanmasında karşılaşılacak sorunlara ilişkin bakanlığın ilginç öneriler sunduğu görülmektedir. Örnek vermek gerekirse Milli Eğitim Bakanlığına göre yeterli sayıda öğrencinin seçmediği derslerin aynı eğitim bölgesindeki diğer okullarla birleştirilerek açılabileceğine dair değerlendirme bunlardan birisi olabilir. Aynı eğitim bölgesinde seçim yapılan derslerin okutulacağı okula öğrencilerin geliş gidişlerinin özellikle de kısa teneffüs süresinde nasıl mümkün olacağının düşünülüp düşünülmediğinin sorulması gerekiyor. Özellikle 5. sınıflardan itibaren yani ortaokul birinci sınıftan itibaren ders saatlerinin sayısının artması ile birlikte ortaya fiziki mekan ihtiyacının çıkacağı mutlaka düşünülmesi gerekiyor. Bunun sonucunda okulların ikili öğretim yapacağı, kış ve yaz mevsimine bağlı olarak uzun ve kısa günlerde öğrencilerin okula geliş gidiş saatlerinin ne kadar sıkışacağı, bununla bağlantılı olarak ikili öğretim yapan okullarda sabahçı ve öğlencilerin giriş çıkış saatleri dikkate alındığında teneffüs sürelerinin daha da kısalacağı dikkate alındığında seçmeli ders için bir başka giden veya gitmesi gereken öğrencinin durumunu göz önüne getirmek gerekiyor. Bu nedenle okullarda istenen dersin seçilmesinden ziyade seçilen derslere girilmesi gibi bir uygulamanın olacağını öngörmek için fazla bir çabaya ihtiyaç olmadığı görülmektedir.
İlerleyen dönemlerde sınıf farkı gözetilmeden seçmeli dersler belirlenebileceği öngörüsünün de sorunlara yol açacağını şimdiden görmek gerekiyor. Farklı yaş gruplarındaki öğrencilerin aynı sınıfta aynı düzeydeki seçmeli dersleri göreceklerini düşünmek bazı alanlar dışında önemli sorunlar doğuracaktır.
Sadece seçmeli derslerle ilgili değerlendirmeler oldukça uzun tuttu. Bu nedenle yeni sistemle birlikte yaşanacak sorunların tümüne ayrıntılı bir şekilde bir yazının çerçevesi içinde yer verebilmek mümkün görünmüyor. Daha sonraki yazılarda daha ayrıntılı olarak değerlendirmek üzere başlıklar halinde şöyle sıralanabilir:
1) Taşımalı eğitim uygulamasının yapıldığı okullarda ilkokul ile ortaokullar aynı dönemde eğitimlerine devam etmek zorundalar. Her ne kadar kademeli sisteme geçilmiş de olsa 1-8. sınıf öğrencileri eski uygulamaya devam edecekler. İlkokulların ders saatleri ile ortaokulların ders saatleri farklı olduğu için öğrenciler birbirlerini beklemek zorunda kalacaklar. Bu bekleme süresi bir bazen iki ders saati süresini kapsayacak kadar uzunlukta olacak. Bu durumda öğretmenler de bu beklemeden olumsuz etkilenecekler. Bu ilerleyen zamanda önemli tartışmalara yol açacak gibi görünüyor.
2)Rehberlik saatinin uygulaması bakanlığın bir yazısı ile ortaokullarda sona erdirildi. Yapılan yeni düzenlemede rehberlik faaliyetlerinin ders saatleri dışındaki zamanlarda yürütüleceği söylenmekle birlikte kimin yapacağının belirsiz olması rehberliğin havada kalmasına yol açacak gibi görünüyor. Öğrenci kişilik hizmetleri çerçevesinde okullarda yürütülen iş ve işlemler ilerleyen süreçte havada kalacağı için okullarda önemli sorunlar yaşanacak gibi görünüyor. Rehberlik okuldaki en önemli üç ayaktan birisi olmakla birlikte(diğer ikisi eğitim-öğretim işleri/yönetim işleri) bu yazı ile birlikte uygulamadan neredeyse kalkmış gibi olacak.
3)Ders programından kaldırılan rehberlik faaliyetleri geçmiş yıllarda sosyal etkinliklerle birlikte dönüşümlü olarak işlenmekteydi. Sosyal etkinlikler çerçevesinde toplum hizmetleri, kulüp faaliyetleri de yürütülüyordu. Yeni uygulama ile birlikte sosyal etkinlikler de uygulamadan kalkmış oluyor. Rehberliğin mevzuatı, sosyal etkinliklerin mevzuatı varlığını devam ettirirken uygulama zamanının ve şeklinin belirsiz olarak bırakılması bu alanların okullardan kalkmasının önünü açmış olacak.
4)Eş durumu ve yer değiştirme sorunları nedeniyle Milli Eğitim Bakanlığı sınıf öğretmenlerine özel eğitim alanına, teknoloji tasarım dersleri ile ilgili alana veya varsa yan alanına geçme hakkı verdi. Bu durum özel eğitim ve teknoloji tasarım alanının herkes tarafından yürütülebilecek kadar basit, sıradan alanlar olduğu algısının bakanlık üst yönetiminde bulunduğunu ortaya çıkardı. Bu alanlarda çalışan veya eğitim görenler açısından oldukça olumsuz bir durum olarak görünüyor. Her hangi bir alanda eğitim almış kişiler varken asıl alanı yanında aldığı birkaç saatlik eğitimle edinilen ikinci alanda da çalışabilme hakkı yine asıl alanda eğitim almış kişiler açısından olumsuz bir durum olacak gibi görünüyor.
5)İlkokul 4. sınıftaki yabancı dil dersi ile din kültürü ahlak bilgisi derslerine alan öğretmenlerinin girmesine dair düzenlemeler aynı sınıftaki beden eğitimi, görsel sanatlar ve müzik dersleri için yapılmadı. Bu durum beceri derslerine bakışta önemli eksikliklerin olduğunu gösteriyor. Yabancı dil ve Din Kültürü Ahlak Bilgisi alanına tanınan ayrıcalığın müzik, görsel sanatlar ve beden eğitimi alanlarına tanınmaması önemli tartışmaların önünü açacak gibi görünüyor.
6)1. Sınıfta yapılan düzenlemeler sonrası uyum eğitimi faaliyetlerine ilişkin ayrıntılı açıklama yapılmaması öğretmen ve idarecilerin kafasını iyice karıştırmış durumda. Sadece ders ve kılavuz kitaplarına bakılarak uygulamanın sağlıklı yürütülebilmesi mümkün görünmüyor. 12 haftalık uyum sürecinde kılavuz ve çalışma kitaplarındaki etkinliklere aynen uyulacak mı uyulmayacak mı belirsiz. Bu durum özellikle okul öncesi eğitim almış öğrenciler ve aileleri açısından olumsuzluk yaratmakta. Temel becerileri kazanmış öğrencilere aynı çalışmaları devam ettirmek okula olan bakışı olumsuz etkileyebiliyor. Farklı seviyelerdeki öğrencilere eğitim verme konusunda yeterli eğitim ve tecrübeye sahip olmayan öğretmenler bu konuda önemli sorunlarla karşılaşıyorlar. Planlama mevzuatı göz önünde bulundurulduğunda okul idarecilerinin öğretmenleri yıllık plan yapmaya zorladıkları, planlamanın nasıl yapılacağının belirsiz olduğu dikkate alındığında okullardaki yönetici ve öğretmenlerin kafası oldukça karışık.
7)Talim terbiye kurulu tarafından değişik platformlarda okuma yazma sürecinde el yazısı yazma zorunluluğunun olmadığı yönündeki açıklamalar kafa karışıklığını daha da büyütmekte. 1-5. sınıf Türkçe ders programları uygulamada iken el yazısı kullanımı konusunda kafa karıştırıcı açıklamalar yapılması işi daha da karmaşıklaştırıyor. Zira anılan ders programlarının sınıf kazanımlarına bakıldığında tüm sınıflarda el yazısı yazılması gerektiği görülmektedir. Uyum eğitim süresinde 12 hafta boyunca boyama, çizgi çalışmaları yapılırken (a) ve (e) sesleri dışında ses verilmeyeceği görülmekte iken bu konuda da kitaptaki sıraya, düzenlemeye uyulmayabileceği yönündeki açıklamalar da yine kafa karışıklığına yol açmaktadır. Aynı şekilde derslerin kazanımlarının ve kılavuz kitaplarının hazırlanmamış olması öğretmenleri ve idarecileri kararsızlığa, belirsizliğe sürüklemektedir.
8)1. sınıflarda özellikle okul öncesi eğitimden yararlanmamış olan öğrencilerin uyum eğitim sürecinde önemli sorunlarla karşılaştıkları görülmektedir. Okul öncesi eğitimden yararlanmış öğrenciler açısından önemli bir sorun yaşanmayacağı söylenebilir. 60-66 ay ve sonrası çocuklar için özellikle okul öncesi eğitimi alma zorunluluğunun getirilmesi, okul öncesi eğitim sonrası ilkokul birinci sınıfa geçilmesi uygulamasının getirilmesi sistemde yaşanacak bir çok sorunun giderilmesine yol açacağını görmek gerekiyor.
9)Kademeli eğitim uygulamasına geçilmesi ile birlikte ilkokul ve ortaokul uygulaması zamanla okulların da ayrılmasını getirecektir. Bu durum okulların fiziki olarak küçülmesini getirecektir. Şu anki uygulamaya bakıldığında aynı okulu kullanan ilk ve ortaokullar için iki ayrı levhanın asıldığı görülüyor. Bu durum okullarımızı levha kalabalığı içinde bırakacaktır. Şimdiden okul girişlerini ikişer levha süslemeye başlamış bulunuyor. Binlerce okul olduğunu düşündüğümüzde ortaya çıkacak levha değiştirme maliyeti önemli meblağlara ulaşacak gibi görünüyor. Üstelik bu yük hiçbir eğitsel yarar da taşımamaktadır. Sadece rutin bir işlem sonucunda harcanacak bu maddi kaynak keşke son olsa.
10)İlkokul ortaokul uygulaması ile birlikte sistem tamamen ayrışıncaya kadar birkaç yıl öğretmen fazlalığı ortaya çıkacak. Norm fazlası bu öğretmenlerin sistem içinde eritilmesi önemli sorunlara yol açacak gibi görünüyor. Zamanla norm bulamayan öğretmenler bulundukları yerleşim yerlerinden başka yerlere gitmek zorunda kalacak. Yöneticilerin durumları da zamanla sıkıntıya girecek gibi görünüyor. İlkokula atanma şartları ile ortaokullara atanma şartları konusunda neler yapılacağı belirsiz. Ancak zamanla atanma şartlarını yitiren yöneticilerin ne olacağı şimdiden düşünülmesi gerekiyor.
11)Ortaöğretimin zorunlu hale gelmesi ile birlikte ortaöğretim kurumu binalarına olan ihtiyaç zamanla artacak. Özellikle taşıma merkezi konumunda olan okulların bulunduğu yerlerde ortaöğretime giden öğrenci sayısı arttıkça taşıma zorlaşacağı için taşıma merkezlerine de ortaöğretim kurumlarına ait binaların yapılması gerekecek. Bu durum öğretmen atamasını da getirecek.
12)Ortaöğretim bünyesinde de ortaokul açılması uygulamasının başladığı durumlarda eğitim öğretim faaliyetlerinin yönetilmesi, denetlenmesinde önemli sorunların çıkacağı görünüyor. İlköğretim düzeyinde yetersiz de olsa var olan denetim uygulamaları ortaöğretimde hemen hemen hiç yok gibi görünüyor. Denetim uygulamalarının ortaokul/lise bir arada olduğu okullarda nasıl yapılacağının belirsizliği sistemde sorunlara yol açacak gibi görünüyor.
13)Bakanlık denetim konusunda politika üretmekte sorunlar yaşıyor. Denetim faaliyetine nasıl yaklaştığı konusunda belirli bir politikası olmayan bakanlığın şu aşamada bu alana yönelik çalışma yapmasını beklememek gerekiyor. Uzun bir zaman da bu alana dikkatini yönelteceğini beklememek gerekiyor. Denetim alanında yaşanan sorunların giderilmesini beklerken bu alanın tamamen ihmal edilmesi doğru yapıldığında yönetime önemli katkılar sunabilecek denetimin yok sayılması veya ihmal edilmesi sistem açısından büyük bir handikap olarak ortada duruyor.
14)Ortaokul uygulamasının genel ve imam hatip liseleri için uygulanırken diğer meslek liselerinin dışarıda bırakılması sistemin dizaynı açısından anlaşılması zor bir durum. Bu konuda bakanlığın kafasının oldukça karışık olduğunu gösteriyor.
15)Okullar şubat ayında ihtiyaç duydukları kitapların sayılarını sisteme girdiler. Girilen kitaplar ve sayıları yaz döneminde okullara ulaştırıldı. Okullar açıldığında öğrencilere kitapları hazır olarak verildi. Ancak 1. ve 5. sınıf öğrencileri için gönderilen kitaplar şu an için ya gereksiz ya da eksik. Öğretmenler de kılavuz kitaplarını aldılar. Özellikle birinci sınıflar için gönderilen kılavuz kitaplar okul idareleri tarafından öğretmen ve öğrencilere dağıtıldı. Ancak öğretmenler ve öğrenciler şu an için bu kitapları kullanmıyorlar. Büyük ihtimalle de hiç kullanmayacaklar.
16)SBS sınavları ile ilgili uygulamalar konusunda ne yapılacağı konusunda da önemli belirsizlikler yaşanıyor. Sınavların kalkacağı söylenirken sınavla girilen okulların akıbetinin ne olacağı da belirsizliği büyütüyor. Sınav odaklı yaklaşım bireyi, toplumu, sistemi, siyaseti ve bürokrasiyi iyice çıkmaza sokuyor. Neyin ne olacağını da kimse bilmiyor.
Buraya kadar yeni eğitim düzenlemesinin başlangıcında yaşanan bir takım sorunlardan ana başlıkları ile bahsetmeye çalıştık. Ana başlıkları ile dile getirilen hususların her biri üzerinde ayrıntılı bir şekilde durulması gerekiyor. Bu konuda ilerleyen süreçte önümüzü daha rahat görmeye devam edeceğiz. Buraya kadarki uygulamalara bakıldığında sürecin işlemekle birlikte duruma göre yön çizilmeye çalışıldığı, stratejik bir bakışın olmadığını, tartışmalara, uygulamada karşılaşılan sorunlara göre uygulamalara yön çizilmeye çalışıldığı görülüyor. Bu durum eğitim sistemi açısından önemli sorunlara yol açıyor. Müfredat ve mevzuat arasındaki çelişkiler, boşluklar uygulayıcıların kafalarını iyice karıştırmaya devam ediyor. Eğitime dair köklü sorunlarımız vardı. Bu yıl bunlara yeni sorunlar ilave oldu. Böylece köklü sorunların üzeri yeni sorunlarla örtülmüş oldu. Bakalım bu örtüyü kaldırıp köklü sorunlar ne zaman tekrar ortaya çıkacak zaman gösterecek.
Soru, Görüş ve Eleştirileriniz için….
Ali Hikmet DEMİR