Ali H. Demir
2 Mayıs 2006
Okullar kurulup gereken eğitim öğretim ortamları hazırlandıktan sonra asıl önemli olan çalışmaların yapılmasına başlanır. Fiziki ortamın oluşturulması, gereken araç gereçlerin hazırlanması çalışmaları hep eğitim öğretim faaliyetlerinin başlangıcında yapılması gereken işlerdir. Bunların yapılması, hazırlanması, düzenlenmesi eğitim öğretim faaliyetinin tamamlandığı anlamına gelmez. Asıl iş bundan sonradır. Eğitim öğretim faaliyeti insan yetiştirme sürecidir. Eğitim öğretime yönelik faaliyetleri insan mühendisliği, insan yetiştirme düzeni şeklinde niteleyen bir çok eğitim uzmanı vardır. Bu faaliyet, düzenleme çalışması uzun bir süreçtir. Sürecin başlangıcında olması gerekenler fiziki ortam ve eğitim öğretim faaliyetleri için gereken araç gerecin hazırlanması birinci basamaktır. Cansız, kuru fiziki ortamları canlı hale getirecek, ona işlev katacak olan insan unsurudur. Eğitim ortamları oluşturulduktan sonra bu ortamların düzenlenmesi, işletilmesi, amacına uygun bir şekilde kullanılması yani yönetilmesi gerekir. Bu ortamların yönetilmesi de yine insan gücü aracılığıyla olacaktır. ışin içine birden fazla kişi girince bu kişiler arasında bir koordinasyon, işbirliği, organizasyon oluşturma, etkili bir iletişim kurma gibi yeni işler ortaya çıkacaktır. ışler çeşitlendikçe sürece dahil olan kişi sayısı artacak dolayısıyla faaliyet daha da karmaşıklaşacaktır. Bu süreç içinde yöneticiler, öğretmenler, memurlar, hizmetli personel gibi farklı görevleri yapmaktan sorumlu kişiler okul ortamında bulunurlar. Okullar eğitim sistemi içinde eğitim öğretim işinin bizzat yapıldığı yerlerdir. Ancak eğitim sistemi sadece okullardan oluşmaz. Okullar, eğitimin temel var oluş nedeni olan bireylerin şekillendirilmesi işinde asli görevi yerine getiren temel kurumlardır. Öğrenciler eğitim öğretim faaliyetlerinde ham maddedir. Ham maddenin işlenmesi, şekillendirilmesi gerekir. Bu ham maddeyi şekillendirecek olan öğretmendir. Öğretmen eğitim ortamında etkili olan bir çok faktör arasında en önemli fartörlerden birisi olarak yer alır. Öğretmen sahip olduğu bilgi, beceri, tutum ve davranışları kullanarak ham madde olan öğrenciyi işlemekle görevlidir. Öğretmenin ham maddeyi işlemede gösterdiği beceri ne kadar iyi olursa öğrencinin niteliği o kadar yüksek olacaktır. Eğitimin niteliği de yetiştirdiği insanların niteliğinden belli olur. Nitelikli insanlar nitelikli bir eğitim sürecinden geçerek yetişirler. Öğretmen denilince tek bir öğretmen tipinden bahsedilemez. Eğitim kurumları içindeki öğretmen çeşitliliğini de dikkate almamız gerekir. Eğitim sistemimiz içinde okul öncesi öğretim kademelerindeki öğretmenler, ilköğretim de görev yapan sınıf öğretmenleri, branşlar itibariyle ilköğretim ve ortaöğretimde çalışan öğretmenler, özel eğitim öğretmenleri veya rehber öğretmenler gibi çok çeşitli öğretmen grupları bulunmaktadır. Eğitim faaliyeti okul, aile ve çevrenin işbirliği ile gerçekleşir. Bu üçlü sacayağı arasındaki etkileşim ne kadar iyi olursa eğitimin niteliği de o derece yükselir. Herhangi bir yerleşim yerinde bu etkileşimin iyi durumda olduğu okullar olduğu gibi çok değişik nedenlerden dolayı etkileşimin yetersiz olduğu okullar da vardır. Okulları, içinde bulundukları çevreyle birlikte düşünmek, değerlendirmek gerekir. Okulu çevresinden soyutlayarak düşünmek, değerlendirmek değerlendirmecileri yanlışa götürür. Okullar çevrelerinden soyutlanamayacağına göre tüm okullar için aynı değerlendirme kriterlerini kullanmak, tüm okullar için değişmeyen tek bir standart değerlendirme kriteri belirlemek yanlış olacaktır. Okullar içinde bulundukları çevrenin bir parçasıdır. Bu nedenle her okulu bulunduğu çevreye göre değerlendirmek gerekecektir. Ancak değerlendirmeye konu olarak alınacak okulun belirlenmesi de bu aşamada önem arz etmektedir. Okul denilince tıpkı öğretmen çeşitliliğinde olduğu gibi eğitim sistemimiz içinde okul çeşitliliği ile de karşı karşıya bulunmaktayız. Okul öncesi öğretim kurumları, ilköğretim kurumları, genel, mesleki ve teknik orta öğretim kurumları gibi çok çeşitli okul tipleri bulunmaktadır. Öğretim kademeleri içinde öğretmen, öğrenci, bina durumu gibi hususlar açısından karşılaştırıldığında ilköğretim kademesinin en büyük parça olarak eğitim sistemi içinde yer aldığı görülür. Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre örgün öğretimde okulların %15’i okul öncesi, %75i ilköğretim ve %l0u ortaöğretimde; öğrencilerin %2si okul öncesi, %8l’i ilköğretimde ve %17si ortaöğretimde; öğretmenlerin %3ü okul öncesi, %68i ilköğretimde ve %29u ortaöğretimdedir (MEB2000). ılköğretimdeki bu yoğunluğun en önemli sebepleri parasız ve zorunlu olması olabilir. Öte yandan ilköğretim diğer öğretim kademelerinin temelini oluşturmaktadır. Nüfusun önemli bir kısmı için bu öğretim kademesi hayat boyu girilen tek örgün öğretim faaliyeti olarak kalmaktadır. Elbette her kademenin kendi şartları dikkate alınarak değerlendirmeler yapılması gerekir. Öğretim kademeleri arasında önem sırasına göre bir dereceleme yapabilmek oldukça zor hatta imkansızdır. Her kademenin kendine göre bir önemi vardır. Her kademenin kendine göre sorunları vardır ve bu sorunların üzerinde önemle durulması gerekir. Ancak eğitim kademeleri arasında etki edilen nüfus oranı dikkate alınarak bir karşılaştırma yapılacak olursa ilköğretim kademesi diğerlerine göre daha büyük bir önceliğe sahiptir. Okulların kuruluşu, insan gücü açısından okullardaki genel çerçeve, okul çevre etkileşimi, okulların çeşitliliği gibi okul sistemini tanımaya giriş anlamında genel bir çerçeve çizmeye çalıştığımız bu yazıdan da görüleceği gibi eğitim denince akla onlarca kavram gelmektedir. Tüm bu kavramları göz ardı ederek bir anda eğitimde kaliteye nasıl ulaşırız sorusunun cevabını vermenin imkansız olduğunu herkes takdir edecektir. Eğitime Dair nice yazılarda görüşmek dileğiyle. Selam ve saygılar