Ali H. Demir
11 Haziran 2013
Okulların fiziki olarak bina edilmesi eğitim öğretim sürecinin başlangıcıdır. Eğitim öğretim faaliyetlerinin yürütüleceği ortamların oluşturulması, bu sürecin önemli bir aşaması olmakla birlikte istenen hedeflere ulaşmak, büyük oranda sonraki adımların atılmasına bağlıdır. Eğitim öğretim faaliyetlerinin yaygınlaştırılması toplumun geleceği durumundaki yetişmekte olan kuşakların istenen niteliklere sahip olmasına da katkı sağlayacaktır. Eğitim öğretimin yaygınlaştırılmasına yönelik çabalar ülkemizde çok eskilere dayanmaktadır. Cumhuriyet öncesi dönemde başlayan yaygınlaştırma çabaları Cumhuriyet sonrası dönemde de aynı hızla devam etti. Farklı modeller uygulanarak yaygınlaştırılmaya çalışılan eğitim öğretim faaliyetleri konusunda içinde bulunduğumuz dönemde de benzer şekilde çabalar gösterilmeye devam ediliyor. Her dönemin özelliklerine göre farklı yönlendirici unsurlar bu çabaları şekillendiriyor. Bugün yaşanan yoğun teknolojik gelişmelerin bir göstergesi olarak okullara teknolojik araçlar yoğun bir şekilde sokulmaya çalışılıyor. FATİH Projesi (Fırsatları Araştırma, Teknolojiyi İyileştirme Hareketi) bu çabaların bu günkü adıdır denebilir.
Eğitim öğretim sürecine teknoloji girişi yeni bir olgu değildir. Geçmişte de çok farklı teknolojik araç gereçler okullara sokulmuştu. Doksanlı yılların başından itibaren bilgisayar kullanımı konusunda yoğun hizmet içi eğitim programları uygulanıyordu. Bu programlara öğretmenler başta olmak üzere diğer eğitim çalışanları katılmaktaydı. Ancak o dönemin teknolojik imkânları görsellikten oldukça uzaktı. Geçmişin teknolojik imkânları daha çok yazılı materyallerin çoğaltılması, kolaylıkla sunumu, hazırlama kolaylığı, bilginin depolanması, istendiğinde ulaşılması gibi dar çerçevede idi. İçinde bulunduğumuz çağın teknoloji imkânları ile kıyaslanınca geçmiş çok basit uygulamalar içeriyordu.
Teknolojideki yoğun gelişmelerin bir sonucu olarak Windows uygulamaları ve kişisel bilgisayarın yaygınlaşması ile birlikte okullar Bilişim Teknoloji Sınıfları(BTS) ile tanıştı. Hemen her okul bu tür sınıflara sahip olmayı ayrıcalıklı bir eğitim vermenin göstergesi olarak sunmaya başladı. Bu arada tarayıcılar, yazıcılar, projeksiyonlar, tepegözler, ses sistemleri, televizyonlar okullarda, eğitim öğretim faaliyetlerinin yapıldığı ortamlarda daha sık görülmeye başladı. Ancak teknolojideki hızlı gelişme okullardaki alt yapıyı kısa sürede uyumsuz, eski ve kullanılmaz duruma getirdi. Bilgisayar teknolojilerindeki gelişme on yıldan daha az bir süreye sığar hale gelince artık okullardaki sistemlerin sürekli yeni gelişmelere uyabilme yeteneği de düştü. Zira teknolojik gelişmeler hızlı değişmeyle birlikte uyum sorunları yaşarken yeni sistemlerin kurulması da oldukça büyük maliyetleri gerektirir hale gelmiş durumdadır. Teknolojik gelişme anlayışının temelinde var olan ticari kaygılar bu sorunun daha da büyümesine yol açmıştır. İnternetin gelişmesi ile birlikte bilgi paylaşımı hızla kolaylaşmış olmasına rağmen virüs-antivirüs uygulamaları, bilgi ve sistem güvenliği, eğitim öğretim dışı alanların(oyun, film, şarkı, sosyal paylaşım ağları vb.)yaygınlaşması gibi yeni sorunlu alanların güçlenmesine de neden olmuştur.
Bugün okulların çoğunda modası geçmiş bilgisayarlar, televizyonlar, projeksiyonlar, tepegözler, yazıcı ve tarayıcı gibi teknolojik araçlarla, nereye konulacağı bilinmez adeta çöplüğe atılacak teknolojik malzemelerin depolandığı yerlerle karşılaşmak sıradan bir durum haline gelmiştir. Gelen her yeni teknolojik araç öncekilerin tamamen kullanılmaz hale gelmesine neden olmaktadır.
FATİH Projesi ile ilgili uygulamaların gidişatına bakınca hemen tüm sınıfların etkileşimli tahtalar ve öğrenci tabletleri ile donatılacağı, elektrik-elektronik alt yapı, internet alt yapısı gibi temel yatırım çalışmalarının yapılacağı, ülke bütçesinin yüzde birine denk gelecek bir yatırım hedeflendiği yetkililerin açıklamalarından anlaşılıyor. Bu durum eğitim öğretim faaliyetlerinin geleceği açısından çok yararlı bir çaba gibi görülebilir. Gerçekten de teknolojik araçların sunduğu imkânlara bakılınca bu yararın olmaması için hiçbir sebep yok gibi görünebilir. Ancak geçmiş uygulamalar yanında okul ve sınıflardaki eğitim öğretim faaliyetlerinin gidişatına, sınıflarda yapılan etkinliklere yakından bakınca çok da fazla bir iyimserliğe girilmemesi gerektiği düşüncesi güçleniyor.
Eğitim öğretim faaliyetlerinde fiziki alt yapıyı hazırladıktan sonra eğitim ortamlarının en son teknolojik araçlarla desteklenmesi eğitimin niteliğini geliştirmede yeterli şart değildir. Eğitim öğretim faaliyeti insan etkileşiminin yoğun olduğu bir faaliyettir. Eğitim öğretim sürecinde zihinsel, duygusal, sosyal etkileşimler oldukça güçlüdür. Teknolojik araçlar bu süreçte destekleyici bir unsurdur ve çok iyi organize edilmeleri, öğretmen-öğrenci etkileşimine çok iyi monte edilmeleri gerekir. Sınıf içi etkileşim sürecinde iyi bir hazırlık, planlama, organize yapılamadığı, iyi ve güçlü bir alt yapıya dayanmadığı takdirde çalışmalara yarar yerine zarar verir hale gelebilir.
FATİH Projesi çerçevesinde yapılan yatırımlardan istenen yararın ortaya çıkabilmesi öncelikle öğretmen unsurunun çok iyi hazırlanmasına bağlıdır. Öğretmenin sınıf içi faaliyetlerde etkin bir planlamacı, organizatör, alanına ve teknolojiye hakim bir konumda olması gerekir. Bu gereklilik yönüyle eğitim öğretim sürecindeki mevcut öğretmen profiline bakıldığında pedagojik formasyon yönüyle önemli eksikliklerin olduğu, öğretmenlerin adeta öğretmenliği okulda, sınıfta yıllar boyu deneme yanılma yoluyla öğrendikleri söylenebilir. FATİH Projesi kapsamında önemli yatırımlara imza atmaya çalışan bakanlık Öğretmen Yetiştirme Stratejileri geliştirilmesine yönelik çalışmaların temellerini atmaya çalışmaktadır. Bu durum öğretmen yetiştirme sürecinde önemli sorunların olduğunu göstermektedir. Öğretmen nitelikleri konusunda net bir çerçevenin oluşturulamamış olması yanında istenen düzeyde çalışmayan, verimli olmayan öğretmenlerin yetiştirileceğine dair tartışmalar, açıklamalar hemen her gün gündeme gelmektedir. Bu durum mevcut öğretmenlerin yeterlikleri konusunda da önemli şüphelerin, tartışmaların varlığını göstermektedir. Sınav sisteminin bir getirisi olarak ortaya çıkan dershane sorununa yönelik tartışmalara bakıldığında bu tartışmaları okulların kendilerinden beklenen görevi yerine getiremediğinin göstergesi olarak değerlendirilebilir. Okullar arası nitelik farklılıklarına ilişkin tartışmalar da yine eğitim sistemi içinde kabul edilmiş bir standardın olmadığının göstergesidir. Bu durumda öğretmen yetiştirme süreci sorunlu olan, nitelikli öğretmen konusunda hala bir gelenek oluşturamamış, mevcut öğretmen kadrosunun verimliliği konusunda şüpheler taşıyan, istendik düzeyde işleyemeyen okulların bulunduğu bir sistemde FATİH Projesine yönelik yapılan yatırımlar konusunda daha dikkatli davranılmasını gerektirmektedir.
Bu kadar büyük yatırımlar yapmadan önce sistemin sağlıklı bir temele oturtulması, fiziksel alt yapının iyileştirilmesi, özellikle personel niteliklerinin standartlaştırılması, etkin bir yönetim ve denetim sisteminin kurulması, sınıf içi eğitim öğretim faaliyetlerinin etkin bir şekilde yönetilir hale getirilmesi, sistem içinde görev yapan personelin çalışmalarının sistemli bir şekilde yönlendirilebilmesi, öğrenci niteliklerine yönelik sağlıklı bir veri kaynağına sahip olunması, okulların gerçek anlamda yönetilebilir hale getirilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde okullardaki atıl, eski ve kullanılmayan teknolojik araçların arasına yenilerini ilave etmekten fazla bir şey yapılmayacaktır.
Soru, Görüş ve Eleştirileriniz için…..
Ali Hikmet DEMİR