Ali H. Demir
14 Kasım 2006
Eğitim sisteminin iyileştirilmesi için yapılması gereken çalışmaların belirlenmesi sorunlu alanların tespiti anlamına gelmektedir. Eğitim sistemi ele alınırken sistemin tümünü ele alarak bütünsel bir düzenleme yapılabileceği gibi tek tek sorunlu alanlar üzerinde durarak her alanın özelliğine göre düzenlemeler kısım kısım olarak da ele alınabilir.
Bu günlerde devletimizin başındakilerin en fazla uğraştıkları konuların başında Avrupa Birliği(AB) kriterlerine göre toplum ve devleti düzenleme çalışmaları geliyor. Her konu gibi eğitime dair AB’nin koyduğu kriterlere göre eğitim sistemimiz gözden geçirilmekte. Aslında Avrupa Birliğine giriş çabalarının yoğunlaştığı şu günlerde sorunların AB kriterleri dikkate alınarak teşhisi, çözümlenmesi de düşünülebilir. Ancak bu durumda yapılacak uygulamalar etkililik açısından yeterli, istenen sonucu vermeyebilir. Çünkü bu durumda mevcut sorunlar AB kriterleri ele alınarak irdelenecektir. Sisteme ve sistemin yaşadığı sorunlara ilişkin yapılacak değerlendirmelerde AB’nin benimsediği bir kriter neyi gerektiriyorsa, neyi istiyorsa ona göre davranılmaya çalışılacaktır. Yani bir bakıma dışarıdan getirilmiş kriterlere bakarak kendi iç bünyemizi, sistemimizi o kriterlere benzetme çabası, yapılmış olanı taklit etme çabasından ileriye gidemeyecek ve muhtemelen bir süre sonra kriterler de etkisizleşecek, yozlaşacak, sistemimizde dıştan gelmiş kriterlerle mevcut yaşanan gerçeklerin bir arada bulunması gibi garip bir hal ortaya çıkabilecektir. Sistemin içinde bulunanlar da yazılı kriterler yanında uygulamaları da bir arada görecek, yaşayacak ve uygulamayı kağıt üstünde kriterlere uyar hale getirmeye çalışacaklar, kağıt üstünde kriterlere uyma dereceleri geliştirilmeye çalışılacak. Bir bakıma vitrine önem verme, görüntüyü kurtarma çabasına girilecektir. Bunun nedeni sistemimizin kendi iç bünyesinden ortaya çıkan yenileşme ihtiyaçları dikkate alınarak iyileştirme, geliştirme, yenileşme çalışmaları yapmak yerine dıştan gelen zorlamalarla harekete geçilmesi durumunun varlığıdır. Dışarıdan gelen zorlamalar karşısında yapılması gerekenleri yeterince anlamayan, yapılması gerekenlerin gerekliliğine inanmayan sistemin içinde bulunanlar sırf üste karşı çıkmış duruma düşmemek için bir bakıma yapılması gerekenleri yapıyor görünmektedir. Bu da verimsizliği ortaya çıkarmaktadır. Sistemin içindekilerin bu şekilde davranmaları bir bakıma makul görülebilir. Zira yenileşme, iyileştirme mevcut durumda yaşanan olumsuzlukların giderilmesi amacıyla yapılmak yerine dışardan alınan bir takım kriterler dikkate alınarak üstten gönderilen direktifler doğrultusunda bir bakıma emir komuta zinciri şeklinde yapılmaya çalışılmaktadır. Mevcut sistem analiz edilerek yapılması gerekenlerin sistemde bulunanların da katılımıyla belirlenmesi yerine sistemin içinde bulunan, sorunlarla birebir yüzleşen kişilere sorulmaksızın, danışılmaksızın sırf dünyadaki makro düzeydeki gelişmeler dikkate alınarak, bir an önce dünyaya yetişme endişesiyle dışarıda var olan uygulamalar olduğu gibi sistemimize sokulmaya çalışılıyor. Bu durumda üsttekilerin yapmak istediği alttakiler tarafından yeterince anlaşılamadığı için etkili bir şekilde uygulanamıyor.
Bu handikaptan kurtulmak için neler yapılması gerekir? Yapılması gerekenler yanında bunları kimlerin yapması gerektiğinin de belirlenmesi önemlidir. Genel anlamda toplumsal sorunlarımız eğitim sistemimizin de benzer şekilde sorunları halinde karşımıza çıkmaktadır. Sorunları makro düzeyde ve mikro düzeyde belirlemek gerekir. Çözüm önerilerinin de makro ve mikro düzeyde ortaya konması gerekir.
Sorunların tanımlanmasında çok yönlü bakış açısının geliştirilmesi gerekir. Çoklu bakış açısı çoklu çözüm önerilerini, başka deyişle organize ekip çalışmasını gerektirir. Eğitim sorunlarını toplumsal sorunlarımızdan ayıramayacağımızı söylemiştik. Eğitim alanındaki bir sorunu tanımlayabilmek için eğitimle ilgili alanları, kişileri, bu alan ve kişilerle ilgili diğer alan ve kişileri dolayısıyla kapsamlı değerlendirmeler yapmayı gerektirmektedir.
Eğitimle ilgili olan kişiler en üstten en alta kimlerden oluşur? Toplumsal yapının en üstünde cumhurbaşkanı eğitimle genel anlamda ilgilidir. Meclisi oluşturan vekiller eğitimle ilgilidir. Başbakan, bakanlar, Milli Eğitim Bakanı, bakanlık birimlerindeki yöneticiler, memurlar, illerdeki valiler, vali yardımcıları, milli eğitim müdürleri, müdür yardımcıları, milli eğitim müdürlüğündeki memurlar, müfettişler, hizmetliler, okul müdürleri, müdür yardımcıları, öğretmenler, memurlar, hizmetliler, öğrenciler, öğrenci velileri, anne baba ve kardeşler, aile içindeki kişiler, okuyan, okumayanlar, mahallede oturan komşular, eğitim işiyle uğraşan kişilerin yakın çevreleri ve daha diğer ikinci derecede eğitimle uzaktan veya yakından ilgili olanlar eğitim bir şekilde etkilemektedirler.Eğitimle ilgili bu kadar kişinin sahip olduğu yeterlik, bilgi, beceri, anlayış, yetkinlik derecesine, düzeyine, kapsamına göre etkileri de değişik olabilmektedir.
Toplumu oluşturan tüm bireylerin üstten alta, alttan üste en iyi şekilde yetiştirilmiş olması gerekir. Yetiştiriliş şekli yanında aralarında bir uyum, birliktelik, beraberlik de olması gerekir. Farklı bakış açılarının olması kaçınılmazdır. Ancak bu farklılıklar amaca ulaşmada bir güç değil de engel oluşturursa hedefe ulaşabilmek imkansız hale gelir. Eğitimin ürünlerinin alınmasının uzun yıllar alacağını defalarca belirtmiştik. Bu gün eğitim sisteminin içine giren kişileri en mükemmel şekilde yetiştirdiğimizi düşünürsek insan yaşamına etkileyen sayısız faktörleri hiç dikkate almaksızın değerlendirme yapsak bile bu sistemin içinden geçen insanların toplumda etkin bir konuma gelmeleri en az yirmi beş otuz seneyi alacaktır. Onların çocuklarının da aynı şekilde mükemmel şekilde yetiştirildiğini düşünürsek bir otuz kırk yılda öyle geçecektir. Dolayısıyla bu gün eğitimle ilgili aldığımız kararların, uygulamaların sonuçlarını en az elli sene sonra görebiliriz. Oysa insan yaşamını etkileyen sayısız faktörler insan ve toplum yaşamını öylesine değiştirmektedir ki eğitim adeta bu unsurların içinde çok küçük bir etki gücüne sahip duruma düşmektedir. Bunun tersini düşünürsek her okuldan en az bir öğrenci olumsuz, istenmeyen, topluma zararlı bir şekilde mezun olduğunu düşünürsek altmış, yetmiş bin civarında okuldan mezun olan kişilerin toplam sayısını bulmayı sizlere bırakıyorum. Yani bir bakıma her yıl ortalama büyük bir ilçe veya küçük bir il nüfusuna denk büyüklükte insan topluma olumsuz, istenmeyen niteliklerle girmektedir denebilir. Eğitimin toplum yaşamındaki uzun zamanda gerçekleşen ancak çok önemli etkisini dikkate aldığımızda mevcut eğitim uygulamalarını bir an önce ve etkin bir şekilde ele almak gerektiği ortadadır. Ancak bunları yaparken dışardan getirilen kriterler yerine kendi öz dinamiklerimizi, sistemimizin işleyişini, kendi sorunlarımızı bizzat kendi bakış açımızla ele almalıyız. Sorunlar ele alınırken mutlak surette katılıma, etkin bir denetim sistemine, şeffaf bir yapılanmaya, sorunların tespiti ve çözümü konusunda herkesin yüreklendirilmesine ardından da etkin bir ekip çalışmasına ihtiyaç vardır. Aksi takdirde iki yüzyıldan daha fazla bir zamanı kapsayan yenileşme hareketlerinde yaşadığımız yalpalamaya devam edeceğimiz kesindir.