Ali H. Demir
25 Kasım 2008
Eğitim faaliyetleri toplum içindeki bir çok değişik faaliyet arasından sadece birisidir. Bu faaliyet toplumsal bir hizmet alanı olarak toplumsal hayatı düzenleme gücünü elinde bulunduran genel yönetim mekanizmasının alacağı kararlara göre şekillenir. Bundan dolayı eğitime dair yaşanan sorunları genel yönetim sorunlarından, toplumsal sorunlardan, ekonomik, siyasal ve daha diğer sayamadığımız bir çok sorunlardan ayrı düşünmemek gerekir. Eğitim toplumsal hizmet alanlarından birisi olduğuna göre toplumsal yaşamı düzenleyen en temel unsur olan siyaset kavramından da uzak kalamayacaktır. Zira siyaset kavramı toplumsal hayatın yönetilmesini, düzenlenmesini, topluma yön verecek karar mekanizmalarının işletilmesini içermektedir. Bu yönüyle eğitimden siyasetin elinin çekmesi gerektiğini söyleyenler siyaset kavramının bu geniş içeriğinden haberleri olmayanlardır. Ancak bu, toplumumuzda var olan yanlış siyasi anlayıştan kaynaklanan yanlış uygulamaların haklı görüleceği anlamına da gelmemelidir. Siyaset her ne kadar toplumsal hayatın her yönünü etkileme gücüne sahip olsa da kurumların kendi işleyiş özelliğini bozucu bir takım müdahalelerin haklı bir gerekçesi olamaz. Siyaset toplumsal yaşamın içindeki her alana o alanın kendine özgü niteliklerini dikkate alarak çizilecek genel bir çerçeveye uygun olarak müdahale imkanına sahip olmalıdır. Ekonomik faaliyetler her ne kadar siyasi kararlarla yönlendirilirse de ekonomik faaliyetlerin kendine özgü nitelikleri vardır. Bu nitelikler dikkate alınmaksızın yapılacak gelişigüzel müdahaleler ekonomik sistemi felç eder, sorunlar yumağı haline dönüştürür. Benzer şekilde eğitim faaliyetlerinin de kendine özgü nitelikleri dikkate alınarak eğitime yaklaşılması gerekir.
Ülkemizde toplumsal hizmet alanlarının kendine özgü nitelikleri dikkate alınmaksızın sadece bir takım etkili ve yetkili kişilerin inisiyatifleri yerine getirilsin diye uzun yıllar boyunca yapılan plansız müdahaleler toplumsal yaşamı sorunlar yumağı haline getirmiştir. Örnek verilecek olursa toplumsal hayata yönelik olarak hizmet üretme amacıyla kurulmuş olan bir çok KİT verimsizliğe gömülmüş, adeta siyasi iktidarların yemlikleri haline gelmiştir. Devlete ait kamu bankaları farklı kişisel ilişkilere alet edilince devletin bütçesinde büyük bir kambur haline dönüşmüştür. Sağlık sistemi hantallaşmış, vatandaşa etkin bir hizmet üretemez hale gelmiştir. Denetim sistemlerinin etkisizleştirilmesi ekonomik kaynakları elinde bulunduran kurumları hortumcuların eline teslim edilmesiyle sonuçlanmış ve halkın milyarlarca doları heba edilmiştir. Tüm bunlar kötü yönetim uygulamalarının bir sonucundan başka bir şey değildir. Genel yönetime yönelik ortaya çıkan tüm bu sorunlar eğitime de olumsuz bir şekilde yansımıştır.
Eğitim sektörüne yapılacak yatırımlar kısa vadede ortaya çıkan, sonuç veren nitelikte değildir. Eğitim alanına yatırılacak kaynaklardan ilk anda yararlanacak olanlar öğrencilerdir. Oysa öğrenciler toplumda söz hakkı olmayan, yönetim mekanizmalarına etkisi olmayan, toplumsal yaşama hazırlık yapan bir gruptur. Bu grubun toplumda etkin bir hale gelebilmesi için aradan uzun yılların geçmesi gerekir. Eğitim hizmetinden yararlanan aileler eğitimin getirisini kısa vadede görüp değerlendirme gücüne ve imkanına da sahip değildir. Böyle olunca eğitim alanı genel yönetim içinde yönetim mekanizmalarına yönelik objektif değerlendirme aracı olmamaktadır. Eğitimin bu uzun vadeli etkisi eğitimi genel yönetim mekanizmaları içinde yer alan karar vericileri kolaylıkla vazgeçilebilecek, görmezden gelinebilecek bir alan durumuna dönüştürmektedir. Bu nedenle eğitime yönelik yatırımlar yetersiz ekonomik kaynaklara sahip olunduğu dönemlerde kolayca kesilmeye müsait alanlar olarak görülmüştür. Bu nedenle bugün eğitime dair bir çok yatırıma ihtiyaç vardır. Okulların çoğunda ikili öğretim yapılmakta, en temel eğitim yatırımı olan fiziki mekanlar hala yetersizliğini korumakta, araç gereç, personel ihtiyaçları hala büyük oranda devam etmekte, sınıf ortalamaları hala çok yüksek seviyelerde seyretmekte, En temel eğitim hizmetlerinin yürütülmesinde ihtiyaç duyulan personel kendi alanında yetişmiş kişilerden atanması yerine sistemin içinde bulunan kişiler aracılığıyla yürütülmeye çalışılmaktadır.
Eğitime dair istenen noktalara gelinmesi yolunda son dönemlerde önemli adımların atıldığı bir gerçektir. Ancak hala istenen noktanın çok uzağında olduğumuz da acı bir gerçektir. Eğitim konusunda istenen noktaya bir anda gelebilmek mümkün olmayabilir. Zira uzun yılların ortaya çıkardığı, biriktirdiği sorunlar kolayca ortadan kaldırılabilecek türde değildir. İyi niyetle, sistemli, metotlu, ekip çalışmasına dayanan ve sürekli iyileştirmeye açık bir anlayışla hareket edilmesi gerekiyor. Bunun için de öncelikle şeffaf, adil, katılıma dayanan, nitelikli personeli ön plana çıkaran bir yönetim anlayışına ihtiyaç bulunmaktadır. Sistemin aksayan yönlerinin giderilmesi amacıyla yasal düzenlemelerin bir an önce çıkarılması gerekiyor. Yasal düzenlemeler alanında yapılan çalışmaları yeterli görmek mümkün değildir. Eğitim sisteminin genel çerçevesine yönelik, eğitim hizmetlerinin yürütüldüğü birimlerin işlevsel bir yapıya kavuşabilmesine yönelik, personelin etkin çalışmasına, değerlendirilmesine, geliştirilmesine yönelik hala yapılması gereken bir çok kanuni düzenleme yapılmış değil. Var olan eski düzenlemelerle yeni bir anlayışın ortaya çıkarılabilmesi mümkün değildir.
Öte yandan eğitim sistemine tıpkı bir makinenin parçaları gibi bakıp bir tarafta yapılacak değişikliklerin diğer alanları da doğrudan doğruya etkileyeceğinin bilincinde olunması da gerekiyor. Eğitim sistemini dengede tutabilmek için bu anlayışın genel ve yerel yönetim mekanizmalarının başında bulunan kişilerde mutlaka sağlam bir şekilde bulunması gerekiyor. Eğitim sisteminin dengesini dikkate almaksızın yapılan her düzenleme sistemi daha da dengesizleştirmektedir. Dengesiz bir sistemden ise sağlıklı bir ürün ortaya çıkabilmesi imkansızdır. Yerinden oynatılan parçaların hangi parçalara bağlı olduğunun mutlaka dikkate alınarak adım atılması gerekiyor.
Eğitim sistemi bir çok farklı parçalardan oluşmuş devasa bir yapıdadır. Böylesi bir yapıda sistemin işleyişi hakkında mutlaka bilgi sahibi olunması gerekir. Sistemin işleyişi hakkında bilgi edinmeksizin alınacak ve uygulanmaya çalışılacak her karar sistemdeki karmaşayı daha içinden çıkılmaz bir hale sokacaktır. Böylesi devasa yapıdaki bir sistemde işleyişten haberdar olabilmenin en sağlam yolu denetim mekanizmalarının etkin bir şekilde işletilmesidir. Oysa son yıllarda denetim sistemine yönelik olumsuz uygulamalar ve kararlar sistemin sinirleri durumunda olan denetim mekanizmalarını güçsüzleştirmiştir. Eğitim sisteminin parçaları durumunda olan tüm alt sistemlerin işleyişinin sık sık sorgulanması gerekirken böylesi bir geleneğin yerleşmemiş olması eğitim sisteminin işleyişine katkı yerine zarar verecektir. Eğitim sistemi içinde yaşanan sorunlara duyarlı bir yönetim anlayışı sistemin iyileştirilmesi konusunda çok daha hassas olması gerekiyor.
Soru, Görüş ve Önerileriniz için….
Ali Hikmet DEMİR