Ali H. Demir
11 Mart 2008
Okul örgütünün analiz edilmesi okul örgütünde dolayısıyla da eğitim sisteminde yapılması gereken değişikliklerin belirlenmesinde önemli bir şart olarak görülmelidir. Okuldan hareketle eğitim sistemine yönelik fikirlere ulaşabiliriz. Eğitim sistemi üniversite ortamlarında ya da eğitime dair yapılan entelektüel toplantılarda genel hatlarıyla ya da kuramsal bazda ele alınır, irdelenir, bir takım değişim önerileri de dile getirilir. Ancak bu tür tartışmalar kağıt üzerinde kalmaktan öteye gitmez. Bunun sebeplerinden birisi de kuramsal düzeydeki tartışmaların bir fikir jimnastiği olarak algılanmasından kaynaklanıyor olabilir. Sisteme yönelik tartışmaları genelde daha çok eğitimle, eğitim sistemiyle kuramsal anlamda ilgilenen kişiler arasında yapılmakta olduğunu söylersek çok büyük bir hata yapılmış olmaz. Her ne kadar üniversiteye geçip çalışan insanlar belli bir süre eğitim sistemi içinde bulunmuş olsalar da üniversiteye geçince sistemden büyük oranda uzaklaşmış, kuramsala daha fazla yaklaşmış oluyorlar. Dolayısıyla üniversite ortamında yapılan tartışmalar daha çok fikir jimnastiği niteliğinde kalıyor. Sistemin içinde bulunanlar bu tür tartışmalara çeşitli sebeplerden dolayı girmiyor, giremiyorlar.
Sistemin sağlıklı bir şekilde işlemesi için ilgili tüm kesimlerin bu tür tartışmalara katılması gerekiyor. Bunun sağlanabilmesi için de bu tür tartışmaların sistemden çok okul bazına indirgenmesi gerekiyor. Sistem soyut bir kavram olarak ele alınacak bakış açılarına göre değişik yönlerden yaklaşımlarla analiz edilebilir. Sonuçta farklı bir bakış açısıyla ele alan kişiyi farklı sonuçlara götürebilir. Belki herkes kendini ele aldığı bakış açısına göre haklı görebilir. Bu nedenle eğitim sistemine yönelik tartışmaları kuramsal anlamda makro düzeydeki sistem tartışmaları biçiminde olmaktan mikro düzeye, okullar düzeyinde ve kendi toplumsal gerçekliklerimizden hareket ederek ele almamız gerekir.
Toplumların genel anlamdaki toplumsal dokuları yüzyılların getirdiği bir takım yaşayış şekillerinin biçimlendirmesinden etkilendikleri bir gerçektir. Yüzyıllardır geçirilen yaşantılar genel anlamda yönetim anlayışımızı, toplumsal kurumlarımızın oluşumunu etkilediğine göre eğitim sistemimize yönelik tartışmaları bu genel oluşumlardan uzak kalarak yapamayız. Her okul içinde bulunduğu toplumsal çevrenin aynı zamanda bir parçası durumundadır. Toplumsal değişimlerin köklü olmasının en önemli dayanak noktası toplumsal dokunun içinden gelmesine bağlıdır. Başka bir deyişle temelden gelecek değişim talepleri uzun, yavaş fakat köklü olurlar. Tersine tepeden inme değişim talepleri toplumsal yapının alt katmanlarınca benimsenmediği sürece kalıcı olmaz. Bu nedenle genel anlamda sistem tartışmalarından çok toplumsal yapının içinden hareket ederek temelden yukarı çıkmak daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Dolayısıyla genel anlamda sistem tartışmalarından çok okul, okullar sistemi, okul süreci üzerinde durulması gerekmektedir. Böylesi bir tartışmaya herkesin katılma imkanı vardır. Herkes bu konuda fikir üretebilir. Üretilen fikirleri herkes rahatlıkla anlayarak değerlendirebilir. Bu anlamda toplam kalite yönetimi anlayışının okullarda yerleştirilmesi aşamasında okullarda uygulanacak kalite geliştirme çalışmalarının tartışılmasını anlamlı buluyorum. Ancak bu konunun yeterince anlaşıldığı ve tartışıldığını da ne yazık ki söyleyemiyorum. Bunun önemli sebeplerinden biri olarak da bu tür bir yönetim anlayışına geçilmesinin kararının herhangi bir tartışma olmaksızın üst düzeydeki bir takım yetkililerin bu anlayışa geçmeye kendiliklerinden karar vermesiyle olmasıdır diye düşünüyorum. Yani en üst düzeydeki bir yetkilinin bundan sonra toplam kalite anlayışına geçiyoruz şeklinde karar vermesiyle bu tür bir anlayışın yerleşmesi mümkün değildir. Sistem içinde bir ihtiyaçtan doğmayan, nereden, nasıl, niçin gelmesi gerektiği tam anlaşılmayan bir yönetim anlayışının hemen getirdim demekle gelmeyeceği açıktır. Ancak sistemimizin çalışma şeklinin bir sonucu olarak üstten gelen bir uygulama emrinin okullarda dolayısıyla eğitim sistemi içinde reddedilmesi mümkün olmadığı için alt birimler bunu uyguluyor gibi görünüyor, ya da uygulamaya çalışıyor. Herkes neyi, nasıl anlıyorsa o şekilde uyguluyor, uygulamaya çalışıyor.
Burada toplam kalite uygulamalarından söz ettim ancak eğitim sistemimiz içinde toplam kalite anlayışı uygulamalarına benzer bir çok uygulama örneğiyle karşılaşabiliriz. Kredili sistem, Limme Uygulamaları, OYGEP, TKY, sınav uygulamalarındaki sürekli değişiklikler, yönetici atamalarındaki sürekli değişiklikler bunlardan sadece bir kaçı. Eğitim sistemimiz bu yönüyle adeta uygulamalar mezarlığına dönmüş durumdadır. Gelen her bakan kendince bir uygulama getirmeye çalışmış ancak her uygulama bakanın kalış dönemiyle sınırlı kalmıştır. Bu da çalışanlarda yeni uygulamalara karşı bir inançsızlık duygusu yaratmaktadır. Yeni uygulama nasılsa yeni gelenle birlikte tekrar değişir düşüncesi uygulamayı öğrenme, benimseme, yerleştirme yönünde gayret yerine idare etme, günü kurtarma uygulamalarına dönüşmektedir.