Ali H. Demir
9 Mayıs 2006
Tanzimat sonrası özellikle de 2. meşrutiyet dönemlerinde yani geçen yüzyılın başlarında toplumsal gelişme ve değişim konularında yapılan tartışmalarda eğitimcilerin de önemli sayılabilecek görüşler ileri sürdüklerini görmekteyiz. O dönemlerde de eğitimin toplumsal değişim üzerindeki büyük etkisi görülmüş ve bu konularda önemli görüşler ileri sürülmüştür. Bu gün de eğitime dair yapılan tartışmalar toplumsal değişimi doğrudan ilgilendirmektedir. Dolayısıyla tüm toplumu ilgilendirmektedir. Meşrutiyet yıllarında ileri sürülen tuba ağacı nazariyesi veya karşı nazariyelere konu olan görüşler bu günlerde de modası geçmiş değildir. ınsan, toplum ve toplumsal bir kurum olarak eğitim varolduğu sürece bu tartışmalar da bitmeyecek, modası geçmeyecektir. Ancak günümüz dünyasında geçmiş dönemin tartışmalarında dile getirildiği gibi toplumsal değişimin aracı olarak eğitimi üstten alta mı yoksa alttan üste doğru hareket ederek mi dizayn etmeli, değiştirmeliyiz biçiminde tekçi-seçici yaklaşımlara yer veremeyiz. Bu günün şartları bütüncü yaklaşımları gerekli kılmaktadır. Bu gün eğitim sisteminin etkililiğinin sağlanabilmesi için sistem içinde hem alttan hem üstten birlikte düzenleme çalışmalarının yapılması gerekmektedir. Böylesi kapsamlı bir çalışmanın yapılabilmesi ise değişik düzeylerde planlamaların yapılmasını gerekli kılmaktadır. Eğitim sisteminin üstten alta veya alttan üste dizayn edilmesinden ne anlaşıldığı üzerinde de durmak gerekmektedir. Eğitim sistemi örgütsel bir yapı oluşturmaktadır. Bu örgütsel yapının en üstünde Milli Eğitim Bakanlığı, onun altında bakanlık merkez teşkilatındaki birimler, onun altında taşra teşkilatı adı verilen il/ilçe milli eğitim müdürlükleri, onun altında her kademedeki okullar bulunmaktadır. Örgütsel açıdan bu şekilde bir görünüme sahip olan eğitim sistemimizin insan gücü açısından fotoğrafına bakınca da en üstte merkez teşkilatındaki bakan, daha aşağıda müsteşar, genel müdürler, daire başkanları, şube müdürleri, şefler ve memur-hizmetliler yer alırken, taşra teşkilatında il valileri, il/ilçe milli eğitim müdürlükleri, müdür yardımcıları, şube müdürleri, şef, memur ve hizmetliler, bu birimlerin denetim ve değerlendirmesi doğrultusunda çalışan her kademedeki okulların müdür ve müdür yardımcıları, öğretmenleri, memur ve hizmetlerinin bulunduğunu görebiliriz. Sistemin tümüne bakıldığında bir tarafta yapısal olarak var olan örgütsel/kurumsal bir sistem diğer tarafta ise bu örgütsel/kurumsal yapıyı işleten insan gücü unsuru görülür. Eğitim sisteminin üstten alta ve alttan üste doğru hareket edilerek iki taraflı bir dizayn çalışması denilince kurumsal ve insan gücü niteliklerinin elden geçirilmesini, bu iki boyuttaki mevcut durumun analiz edilerek kaliteli bir çalışma sistemi oluşturulmasının yollarının araştırılması gerektiğini, bu araştırmayı yaparken de önce fiziksel yapıyı düzeltip sonra öğretmen niteliklerini yükseltme, daha sonra da yönetim yapısını iyi hale getirme ve sonuçta en iyi eğitim sistemine ulaşma türünde kısım kısım düzeltmeyi hedef alan bir bakış açısı yerine, genel anlamda sistemi etkililik yönünde düzenlerken, sistemin en küçük ama en önemli parçası olan ve her düzeyde yer alan bireyleri de aynı şekilde etkili hale getirmek, benzer şekilde okulları etkili hale getirmek için önlemler alırken aynı zamanda il/ilçe milli eğitim müdürlüklerinin, bakanlık merkez teşkilatının da etkililiğini sağlamak için yapılması gerekenlerin belirlenmesi şeklinde bütüncü bir bakış açısının geliştirilmesi gerekmektedir. Tüm bunlar yapılırken de reform gibi iddialı söylemler yerine yavaş yavaş ama sürekli bir iyileştirme, geliştirme sürecini takip etmek gerekmektedir. Bu anlamda eğitim etkinliklerinin yürütülmesinde merkezi bir konuma ve karar yetkisine sahip olan bakanlık düzeyinde yapılacak çalışmalar olduğu gibi taşradaki tüm birimlerde ve en alttaki birimler olan okullarda da yapılması gereken çalışmaların üzerinde düşünülmesi gerekiyor. Merkez teşkilatı aldığı kararlarla taşrayı belli oranda şekillendirmekte, istediği biçimde davranmaya zorlayabilmekte, etkileyebilmektedir. Ancak eğitim etkinliklerinin verimliliği için daha fazlasına ihtiyaç vardır. Merkezin yapmak istediklerinin taşrada bulunan birimler tarafından da tam ve doğru olarak algılanması gerekir. Tam ve doğru algılamak yetmez aynı zamanda alınması düşünülen kararın gerekliliğine de inanmalıdır. Eğitimin verimliliğine dair kararların alınması sonrası bu kararların uygulamaya geçirilmesi gerekmektedir. Uygulamayı yapacak kişilerin bilgi ve uygulama düzeyleri yanında kararları benimseme durumları da önemlidir. Ancak eğitim sisteminin örgütsel yapısına ve insan gücü yapısına dair görünümüne bakarsak devasa bir yapıyla karşılaşırız. Bu devasa yapı içinde alınan kararların etkili bir şekilde uygulanabildiğini takip edebilmek oldukça güç hatta imkansızdır. Yapılabilen ancak kağıt üstünde bir takım verilere bakarak kararların uygulandığını söylemekten ibarettir. Eğitim sistemini oluşturan kurumsal yapılar içinde sadece okullara baktığımızda irili ufaklı on binlerce birimle karşı karşıya kalırız. Yine personel yapısına baktığımızda sadece öğretmen olarak yüz binlerce kişiyle karşı karşıya kalırız. Dolayısıyla bakanlık merkez teşkilatındaki bir birimin aldığı bir kararın on binlerce kurumda yüz binlerce personel tarafından bir anda tam ve doğru anlaşıldığını, uygulandığını söyleyebilmek mümkün değildir. Alınan kararların doğru ve etkili uygulandığına dair bir yargıya ulaşabilmek için kağıt üstündeki sayısal verilerden çok daha fazlasına ihtiyaç vardır. Bu nedenle de sistem içinde bu tür verilere ulaşabilmek için hem üstten alta, hem de alttan üste iki yönlü düzenleme çalışmalarına büyük ihtiyaç vardır. Bu kadar devasa yapı içinde reform niteliğinde değişiklikleri yapmak ise neredeyse imkansızdır. Bu nedenle sistem içinde ana çerçeve çizildikten sonra bu çerçeveye uygun olarak adım adım iyileştirme, geliştirme çalışmalarının sürekli yapılması daha akılcı görülmektedir. Bu çalışmalar yapılırken de sistemin örgütsel/kurumsal ve insan gücü unsurlarıyla tümünü dikkate almak gerekmektedir. Örgütsel ve insan gücü unsuruna ilişkin düzenlemeler yapılırken mutlak surette genel bir çerçeve çizilmesi, bu genel çerçevenin ise mutlaka bilimsel bir bakış açısıyla dizayn edilmesi gerekir. Yönetim literatüründe sistem yaklaşımı diye isimlendirilen bu yaklaşımın eğitim sistemimiz içinde mutlaka yerleştirilmesi gerekmektedir. ıl düzeyinde ve ülke düzeyinde eğitim adına istenen seviyeye ulaşabilmek için atılması gereken ilk adımlardan birisi budur.