Ali H. Demir
16 Mayıs 2006
Örgütler/kurumlar için insan unsuru asli unsur olarak görülür. Toplumun insan gücü unsurunu şekillendirmede, istenen şekilde hazırlamada can alıcı bir öneme sahip olan eğitim kurumları için insan unsuru çok daha önemlidir. Önceki yazılarımızda eğitim faaliyetinin yürütülmesi işinin uzmanlık bilgisini gerektirdiğini dile getirmiştik. Uzmanlık bilgisine sahip her düzeydeki birey eğitime dair edindiği her türlü bilgi, beceri, tutum ve davranışı kullanarak eğitim faaliyetlerini yürütür, yürütmesi gerekir. Bu bilgi, beceri, tutum ve davranışlara genel olarak yeterlik de denir. Eğitim yönetimine ilişkin literatürde eğitim faaliyetlerinde görev alan her düzeydeki kişinin sahip olması gereken üç ana yeterlilikten söz edilir. Bunlar teknik yeterlikler, insani nitelikler ve karar yeterlikleri olarak isimlendirilir. Teknik yeterlikler yapılacak faaliyetlere ilişkin günlük, rutin işlerin yapılmasında kullanılan yeterliklerdir. Bu tür yeterlikler işlerin yapıldığı en alt düzeylerde kullanılır. Bir bakıma mikro düzeyde yapılması gereken işlere yönelik yeterliklerdir. Eğitim öğretim faaliyetinde görev alan kişilerin tek tek veya topluca yapmaları gereken işler, eğitim öğretim faaliyetlerinde kullanılan defter-dosya türü dokümanların düzenlenmesi, fiziki ortamların hazırlanması, kullanılması, günlük yazışmalar, günlük yapılan işlerin usul ve esaslarını gösteren tüm faaliyetler teknik yeterliklere ilişkin alanın içinde yer alır. ınsani nitelikler denilince de görevi, statüsü, konumu ne olursa olsun örgüt/kurum içinde yer alan her düzeydeki kişilerde bulunması gereken yeterliklerdir. Bu yeterliklerin içinde ast-üst ilişkileri, ekip çalışmaları, görev tanımları, örgüt/kurum içindeki ve dışındaki her tür insan ilişkileri girer. Karar yeterlikleri denilen üçüncü alan ise daha çok eğitimin makro düzeydeki durumuna ilişkin değerlendirmeleri kapsar. Eğitim kavramının içeriği, toplumsal sistem içinde eğitim kavramının önemi, eğitimin felsefesi, eğitim faaliyetlerinin geleceğine yönelik planlamalar, eğitim sisteminin genel anlamda düzenlenmesi, işletilmesi, değerlendirilmesi gibi daha çok eğitimin teorik yönünü ilgilendiren alanlar karar yeterliklerin içinde yer alır. Bu yeterlik alanlarına ilişkin uzmanların yaptığı değerlendirmelerde sistemin alt düzeyindeki bireylerde daha çok teknik yeterlikler, üst düzeydeki bireylerde ise daha çok karar yeterliklerin ağırlıkta olduğu belirtilirken insani niteliklerin sistemin her düzeyindeki bireyde bulunması gerektiği söylenir. Eğitim sistemimiz içindeki insan unsuruna yönelik politikalara bu temel bilimsel bakış açısıyla bakılarak değerlendirmeler yapılması kaçınılmaz bir gerekliliktir. Genel anlamda yönetim veya çalışma yaşamına ilişkin literatüre bakıldığında da uzun insanlık tarihi boyunca çok fazla değişim yaşanmamasına karşın özellikle sanayi inkılabının ortaya çıkması sonrası insan hayatının her alanında büyük ve hızlı değişimlerin yaşandığı, bu büyük ve hızlı değişimlerde bilimsel yaklaşımların, uygulamaların can alıcı bir öneme ve yere sahip olduğu görülür. Uzun yüzyıllar boyunca insanlığın sahip olduğu geleneksel yaşam tarzı her alanda sanayi inkılabıyla birlikte hızla değişmeye başlamıştır. Bu hızlı değişim önce batı toplumlarında ortaya çıkmış ve dalga dalga tüm dünyaya yayılmıştır. Bu gün halen bu dalganın etkisi devam etmektedir. ınsan yaşamının her alanını etkileyen bu değişim önce ekonomi üzerinde kendini göstermiş, ardından tüm alanlara yansımıştır. Bu alandaki gelişme sürecine kısaca bakıldığında öncelikle endüstri kuruluşlarında verimlilik analizleriyle başlayan klasik yönetim yaklaşımları, ardından yine bilimsel temele dayanan diğer yeni yaklaşımların geldiği görülmektedir. Bu uzun sürecin her aşamasında sürekli iyileştirme, değerlendirme ve geliştirme anlayışının bilimsel bir temele oturtulduğu açık seçik görülebilir. Endüstri alanında var olan bu gelişim süreci hayatın hemen her alanına benzer şekilde yansımıştır. Bu yansımanın etkileri bu gün de devam etmektedir. Sanayi inkılabının ilk dönemlerinde toplumsal hayatın her alanında ortaya çıkan hızlı değişim ve dönüşüm bu gün daha da hızlanmıştır. ıçinde bulunduğumuz dönemde eskiden on yılları kapsayan değişim ve dönüşüm artık yılları, hatta ayları bazı alanlarda ise çok daha kısa dönemleri kapsamaktadır. Tüm değişim ve dönüşüm faaliyetlerinde en önemli olan unsur ise bilimsel bakış açısıdır. Tüm sistemler, örgütler, kurumlar bilimsel bir bakış açısıyla planlanmakta, yürütülmekte ve değerlendirilmektedir. Bu bakış açısıyla hareket edenler ilerlemekte ve gelişmektedir. Bu nedenle geleceğe dair bir şeyler yapılmak isteniyorsa mutlaka bu bakış açısının temele alınması gerekir. Eğitim sistemimizde bu yönüyle bir değerlendirme yapıldığında henüz kat edilmesi gereken çok uzun yolların bulunduğu görülmektedir. Batı toplumlarındaki çalışma yaşamı için söz konusu olan klasik örgüt veya yönetim yaklaşımları sonrası bilimsel bir temele dayalı onlarca örgüt ve yönetim yaklaşımları ortaya çıkmıştır. Buna karşın bizim örgüt veya yönetim sistemimizde yaşanan sorunlara bakıldığında karşılaşılan sorunların herhangi bir örgütsel veya yönetsel yaklaşım içine sokulabilmesinin oldukça zor olduğu görülmektedir. Yüzyıldan fazla bir tarihsel süreçten geçmiş olan örgüt ve yönetim yaklaşımlarından her hangi birisinin eğitim sistemimiz içinde herhangi bir dönemde yaygın olarak yer alabildiğini, bilimsel yaklaşımlara dayalı bir yapının etkin bir şekilde oluşturulabildiğini söyleyebilmek oldukça zor. Eğitim sistemimizde günün şartlarına uygun sağlam temellere dayanan bilimsel yaklaşımların benimsenmesi yerine günübirlik ve el yordamıyla bir takım iddialı reform çalışmalarına girişilir görünmekte ancak sonuca ulaştıracak temel sorunlara ilişkin bir çalışma ne yazık ki yapılamamaktadır. Bu durum eğitime dair sorunların devamlı olarak yaşanmasına, bu sorunların git gide kangrenleşmesine de yol açabilmektedir. Genel anlamda eğitim sistemimizde özelde de şanlıurfa ilinde var olan sorunlar uzun süre çözümsüz kaldığında sistemin içinde ve dışındaki kişilerde bir yılgınlık, bezginlik ortaya çıkıp burası Türkiye veya şanlıurfa burada işler böyle yürür bu nedenle de fazla bir şey yapılamaz şeklinde bir anlayışın ortaya çıkması ve yaygınlaşması sorunların kalıcılığını ve ümitsizliği getirebilir. Bunun önüne geçebilmek için sistemin her aşamasında bilimsel bir bakış açısının sağlam bir temele dayalı olarak oluşturulması ve ardından bu anlayışın yaygınlaştırılması gerekir.