Ali H. Demir
23 Mayıs 2006
Okulların kapanmasının yaklaştığı şu günlerde eğitime dair sorunlar üzerinde durmaya devam ediyoruz. Eğitim sistemi belirlenen amaçlar doğrultusunda işletilmeye çalışılıyor. Bu amaçlara ulaşıldığı oranda sistemin hedefine ulaşmış olacağını, dolayısıyla da eğitim sisteminin kendisinden istenen rolü layıkıyla oynamış olacağını söyleyebiliriz. Endüstriyel alandaki tüm örgütler için söz konusu olan kalite kavramı artık eğitim örgütleri için de söz konusu olmaya başladı. Gelişmiş ülkeler bu alanda büyük yollar kat ettiler. Eğitim sistemimizi yönetenler de benzer yönde değişiklikleri yapma gayreti içindeler. ışte tam bu aşamada ben de bu yazıda kaliteye ilişkin bir takım sorular üzerinde durmak istiyorum. Eğitim sistemimizde kaliteye yönelik bir duyarlılık var mı? Eğitim sistemimizde kaliteye yönelik bir duyarlılık olup olmadığını nasıl söyleyebiliriz? Sistemde kaliteye duyarlılık olup olmadığı bir takım verilere dayalı olarak söylenebilir. Bu veriler ortaya konabilirse kaliteye yönelik bir duyarlılıktan da söz edilebilir. Veriler ortaya nasıl konacak sorusu ise verileri ölçmeye dayalı bir aracın varlığının olup olmadığının belirlenmesi ile cevaplanabilir. Eğitim sistemimizde kaliteyi ölçmeye yarayan araçlar var mı? Sorusu şu aşamada yanıtsız kalmaktadır. Kaliteyi ölçmek denilince de aslında ne anlaşılması gerektiğine karar verilmesi de gerekir. Kaliteden anladığımız nedir? Neyin kalitesi? Eğitim sistemimiz içinde eğitim örgütlerinin kalitesi, eğitim örgütlerinin çalışma düzenlerinin kalitesi, eğitim örgütlerini işleten her düzeydeki kişilerin kalitesi, eğitim örgütlerinin ham madde olarak işleyip çıktı olarak topluma verdiği öğrencilerin kalitesi gibi pek çok unsurun kalitesinden söz edilmesi gerekmektedir. Bu anlamda eğitim sistemimiz içinde yer alan örgütlerin, işleyişin, kişilerin, ürünün kalitesini ölçen herhangi bir aracın varolduğunu söyleyemeyiz. Dolayısıyla eğitim sistemi içinde kaliteye yönelik bir duyarlılık olduğunu da eldeki verilere bakınca söyleyemeyiz. Eğitim sistemini oluşturan her düzeydeki kurumun kalitesine yönelik bir ölçme aracı yasal olarak da yok. Sadece eğitim sisteminin kuruluşunu, çalışmasını düzenleyen çeşitli yasal metinler var. Bu yasal metinlerin gereği olarak eğitim kurumları değişik yerleşim birimlerinde her düzeyde tamamen veya kısmen oluşturulmuş, kısmen oluşturulmaya devam edilmekte. Ancak bu kurumların ne düzeyde kaliteyi yakaladıklarına ilişkin bir ölçüm, bir ölçme aracı yok. Bu kurumların çalışma düzenleri üzerinde idari denetim faaliyetleri dışında kaliteye yönelik bir ölçme sistemi de henüz geliştirilememiş durumda. Eğitim sistemini işleten kişilerin kalitelerine ilişkin ölçüm yapan bir araç, bir kriterden de söz edebilmek mümkün değil. Eğitim örgütlerini işleten kişilerin çalışmalarına ilişkin bir takım değerlendirmeler yapılmaya çalışılıyor. Ancak bu çalışmaları kaliteye yönelik olarak yapıldığını söylemek de mümkün değil. Daha çok yasal bir zorunluluğun gereği olarak personel hakkında yılda bir değerlendirme raporları düzenlenmekte. Ancak bu raporların dolduruluşu, içeriği, izlenen süreç de yine kaliteye odaklı olarak yapılan çalışmalar değil. Bir bakıma formalite icabı yerine getirilmesi gereken bir iş haline indirgenmiş durumda. Tüm bu değerlendirmeler bir arada ele alındığında eğitim sistemimizde kaliteye odaklı bir yapılanmanın olduğunu söylemek oldukça güç hatta imkansız. Eğitim sisteminde öğrencilere yönelik seviye tespit sınavı türünde bir takım sınavlar yapılıyor. Ancak bu sınavları kaliteye yönelik bir veri olarak kullanabilmek mümkün değildir. şu an eğitim sistemimiz içinde Ortaöğretim Kurumları Sınavı(OKS), Öğrenci Seçme Sınavı(ÖSS) gibi sınavlar belli düzeydeki okullara öğrenci seçmek için yapılıyor. Bunları kaliteyi belirlemeye yönelik bir veri olarak değerlendirmek bizleri yanıltabilir. Bunları eğitimin kalitesinde bir veri olarak kabul etsek bile bu sınavlar sadece öğrencilere yönelik bir değerlendirmede veri olarak kullanılabilir. Oysa eğitim sistemi içinde okullar, okulları işleten aracı üst ve üst sistemler diye tanımlanan çeşitli düzeylerdeki örgütsel yapılar, okul ve diğer tüm kuruluşlarda görev yapmakta olan her düzeydeki personelin niteliklerine, kalitesine yönelik bir veri olmayınca sadece kısmi bir giriş sınavı sonuçlarına bakarak sistemin kalitesine ilişkin değerlendirmeler yapabilmek mümkün olmamaktadır. Son dönemlerde eğitimde toplam kalite yönetimi gibi bir takım kavramların yerleştirilmesine yönelik yasal bir takım düzenlemeler yapılmaya çalışılıyor. Ancak bunlar da henüz sistem ve sistemi işletenler tarafından yeterince anlaşılmış değil. Bu çalışmaların yapılamamasının çeşitli nedenlerinde söz edilebilir. Eğitim sistemimiz içinde sistemden kaynaklanan sorunlar, ortamdan kaynaklanan sorunlar olduğu gibi sistemi işleten kişilerden kaynaklanan sorunlar da vardır. Eğitim sistemimiz örgüt sayısı, personel sayısı, öğrenci sayısı gibi sadece sayısal nitelikler açısından bakıldığında devasa bir yapıda. Bu kadar devasa bir yapıda kaliteye ilişkin bir takım çalışmalar yapabilmek girişimcileri zorlamaktadır. Eğitim sisteminin yaşadığı alt düzeydeki sorunlar arasından sıyrılıp niteliğe yönelik bir çalışmaya fırsat bulunamamaktadır. Yaşanan sorunlarla baş edebilmek için en başta sorunların çözülmesine yönelik bir iradenin ortaya konulması gerekmektedir. Öncelikle sistemin tüm kademelerinde kaliteye odaklanmış bir bakış açısının geliştirilmesine önem verilmelidir. Bunun için sistemin içinde yer alan örgütsel yapıların kaliteyi ne derece yakalayabildiklerine ilişkin değerlendirme yapmayı sağlayacak yapısal değişiklere gidilmelidir. Böylece sistemi oluşturan tüm örgütler kaliteye ulaşma düzeyleri itibariyle değerlendirilmeye başlanacak, bu yönde veriler elde edilmeye başlanacak ve her örgütün sisteme olan katkısına ilişkin bir bilgi edinilmiş olacaktır. Bu değerlendirme eğitim sisteminin tüm düzeylerini kapsayacak şekilde yapılmalıdır. Eğitim sistemini işleten insan gücü unsurunun da kaliteye yönelik olarak değerlendirilmesine gereksinim vardır. Her düzeydeki iş görenlerin iş verimlerini en etkin şekilde ortaya koyacak bir değerlendirme sistemi geliştirilmelidir. Bu değerlendirme sistemi aracılığıyla işini iyi yapanların objektif bir şekilde belirlenmesi ve ödüllendirilmesi, çeşitli eksiklikler nedeniyle işini yerine getirmede verimsiz olanların da geliştirilmesi yönünde çalışanlara yönelik önlemler bir an önce alınmalıdır. Unutulmamalıdır ki en kötü örgütsel yapılar yetkin kişilerin elinde harikalar yaratırken en iyi sistemler yetersiz insanların elinde olumsuz sonuçlar verir. Eğitim sistemimizin kaliteyi yakalamasında karşılaşacağı en büyük güçlüklerden birisi insan gücü unsurundan kaynaklanacak sorunlardır. Eğitimin ürünü olan öğrencilerin durumlarına ilişkin de daha kısa süreli değerlendirme yapmaya imkan sağlayacak veri toplama teknikleri kullanılmalıdır. Böylece öğrencilerin durumları öğretim kademelerinin sonunda yapılacak giriş sınavlarından çok önce belirlenmiş ve önlemler de daha erken dönemde alınmış olacaktır. Eğitimde kaliteyi yakalamaya yönelik bu genel çerçevenin özellikle merkez teşkilatı tarafından etkin bir şekilde çizilmesi ve atılacak adımlara ilişkin uzun, orta ve kısa vadede planların yapılması gerekmektedir. Eğitime dair sorunların çözülmesi bilimsel mantıkla yapılacak planlama çalışmalarına, etkili bir katılım ve işbirliğine, sağlıklı bir iletişim yapısına ve etkin bir uygulamaya bağlıdır.