Nejat Karagöz
19 Eylül 2014
2014-2015 eğitim öğretim yılı her zamanki dertlerinden, sıkıntılarından daha fazlasıyla açıldı.
Geçtiğimiz yılı eğitim-öğretim alanında da her zamanki gibi en sonlarda kapatan Urfa’daki öğretmen ve derslik açığının, eğitimde yaşanan kalitesizlik sorununun devam ettiği, acil çözüm üretilmesi gerektiği defaatle yazıldı çizildi ama sonuç olarak görülmektedir ki ortada çözüm adına sadra şifa bir şey yoktur. Çünkü 40’tan fazla ilin toplam nüfusunu aşan öğrenci sayısıyla Urfa, her alanda olduğu gibi eğitim alanında da maalesef hak ettiği noktada değildir. Hele de tarlalarda pamuk, isot toplamak zorunda olan 6-7 yaşındaki okul çocuklarının zorunlu okul boykotları ise eğitim sistemimizi, daha doğrusu Türkiye’nin içerisine sürüklendiği rezaletin sonucudur.
Öte yandan ilköğretimin bizzat öğretmenler eliyle sabote edildiği gerçeği var. Şöyle ki; devlet bütün okullarda müfredata yönelik ders kitaplarını basıp, öğrencilere ücretsiz dağıttığı halde bazı öğretmenler bütün bir yıl, öğrenciye para karşılığı piyasadan aldırdıkları “Kaynak” kitaplardan ders vermekte, devletin verdiği kitaplara neredeyse hiç dokunulmamaktadır. Her ilköğretim öğrencisinin yaklaşık 100-150 TL aralığında para ödeyerek edindiği bu kitapları alacak maddi gücü olmayanlar ise tabiatıyla arkadaşlarından geri kalmaktadırlar. Soru/n şudur: Bu kitaplar müfredata uygu değilse veya yetersiz ise bunun düzeltilmesini istemek/sağlamak gene bizzat eğitim çalışanlarının görev ve sorumluluk alanına girer. Yok, eğer bu kitaplar müfredata uygun ve yeterli iseler o zaman dışarıdan kaynak kitap alan öğretmenlerin iyi niyetlerini sorgulamamız gerekir. Burada bir hususu işaret etmeden geçmek, öğretmenlere de bir anlamda haksızlık olacaktır. Şöyle ki: Konular ders kitabından, sorular ve konu etütleri kaynak kitaptan yapılıyor. Bu durumda kaynak kitabın basılması satılması bakanlığın bilgisi dâhilinde olmak gerekir. Çünkü kaynak kitaplar MEB’in dağıttığı kitaplarla bire-bir örtüşmektedir. Muhtemelen, kaynak kitapları hazırlayan yazı kurulu ile devletin kitaplarını hazırlayan kurul arasında bir benzerlikten veya bir organik bağdan söz edilmelidir.
Bir de okulların tefrişi meselesi var. Zaten sınıflara klima, boya, badana, masa örtüsü, kitaplık, projeksiyon-tepegöz alımları kesinlikle devletin asli görevi olmasına rağmen veliler bu masrafları, çocuklarının adam gibi bir eğitim görmesi adına göğüslemektedir. Üstüne de bu kaymaklı kaynak kitap meselesi çekilir şey değildir doğrusu. Milli eğitim yetkilileri : ” İstemeyen almasın!” demekle bu işin sorumluluğundan kurtulamaz. Eğitimde eşitliği sağlamak ta onların en önemli görevleri arasındadır çünkü…
Eğitim-öğretim yılının yeni başladığı bu günlerde okullarda yapılan veli toplantılarında bu hususların dile getirilmesi, öğrenci velilerinin bilinçli hareket etmesi, eşitsizliklerin giderilmesi ve eğitimde her şeyden önce ‘Ahlakın’ ön planda tutulması adına önemli bir işlev görecektir.
Bir son not olarak; anadilde eğitimin önündeki yasal engellerin devam ediyor olması nedeniyle yaşanan okul boykotları ve şiddet olaylarının tasvip edilmesi mümkün olmamakla birlikte siyaset kurumunun bu çatışmadan nemalanmaya devam ettiği anlaşılıyor
Her şeye rağmen yeni öğretim yılının hayırlı olmasını dilemek gerek…
Öte yandan ilköğretimin bizzat öğretmenler eliyle sabote edildiği gerçeği var. Şöyle ki; devlet bütün okullarda müfredata yönelik ders kitaplarını basıp, öğrencilere ücretsiz dağıttığı halde bazı öğretmenler bütün bir yıl, öğrenciye para karşılığı piyasadan aldırdıkları “Kaynak” kitaplardan ders vermekte, devletin verdiği kitaplara neredeyse hiç dokunulmamaktadır. Her ilköğretim öğrencisinin yaklaşık 100-150 TL aralığında para ödeyerek edindiği bu kitapları alacak maddi gücü olmayanlar ise tabiatıyla arkadaşlarından geri kalmaktadırlar. Soru/n şudur: Bu kitaplar müfredata uygu değilse veya yetersiz ise bunun düzeltilmesini istemek/sağlamak gene bizzat eğitim çalışanlarının görev ve sorumluluk alanına girer. Yok, eğer bu kitaplar müfredata uygun ve yeterli iseler o zaman dışarıdan kaynak kitap alan öğretmenlerin iyi niyetlerini sorgulamamız gerekir. Burada bir hususu işaret etmeden geçmek, öğretmenlere de bir anlamda haksızlık olacaktır. Şöyle ki: Konular ders kitabından, sorular ve konu etütleri kaynak kitaptan yapılıyor. Bu durumda kaynak kitabın basılması satılması bakanlığın bilgisi dâhilinde olmak gerekir. Çünkü kaynak kitaplar MEB’in dağıttığı kitaplarla bire-bir örtüşmektedir. Muhtemelen, kaynak kitapları hazırlayan yazı kurulu ile devletin kitaplarını hazırlayan kurul arasında bir benzerlikten veya bir organik bağdan söz edilmelidir.
Bir de okulların tefrişi meselesi var. Zaten sınıflara klima, boya, badana, masa örtüsü, kitaplık, projeksiyon-tepegöz alımları kesinlikle devletin asli görevi olmasına rağmen veliler bu masrafları, çocuklarının adam gibi bir eğitim görmesi adına göğüslemektedir. Üstüne de bu kaymaklı kaynak kitap meselesi çekilir şey değildir doğrusu. Milli eğitim yetkilileri : ” İstemeyen almasın!” demekle bu işin sorumluluğundan kurtulamaz. Eğitimde eşitliği sağlamak ta onların en önemli görevleri arasındadır çünkü…
Eğitim-öğretim yılının yeni başladığı bu günlerde okullarda yapılan veli toplantılarında bu hususların dile getirilmesi, öğrenci velilerinin bilinçli hareket etmesi, eşitsizliklerin giderilmesi ve eğitimde her şeyden önce ‘Ahlakın’ ön planda tutulması adına önemli bir işlev görecektir.
Bir son not olarak; anadilde eğitimin önündeki yasal engellerin devam ediyor olması nedeniyle yaşanan okul boykotları ve şiddet olaylarının tasvip edilmesi mümkün olmamakla birlikte siyaset kurumunun bu çatışmadan nemalanmaya devam ettiği anlaşılıyor
Her şeye rağmen yeni öğretim yılının hayırlı olmasını dilemek gerek…