Ali H. Demir
7 Kasım 2006
Yolsuzluklar, haksızlıklar, kötülükler basın yayın organlarında yer alınca konuyla ilgili ilgisiz konuşan herkes eğitime, eğitimin önemine vurgu yapar, her şeyin başının eğitim olduğu, eğitimin toplumda her derde deva olduğu sürekli söylenir. Bu anlamda eğitimin birey ve toplum üzerindeki etkisi konusunda adeta bir fikir birliği vardır. Acaba bu gerçekten böyle midir? Eğitim gerçekten birey ve toplumun hayatında bu kadar etkili ve önemli midir? Toplumu, toplumsal yaşamı bir masaya benzetirsek nasıl bir masa dört ayağıyla sağlam bir şekilde ayakta kalıp, ayaklardan birisi eksik olduğu durumlarda da iğreti duruyorsa toplum da bir çok değişik değerin bir araya gelmesiyle sağlam bir şekilde ayakta durabilir. Toplumsal yaşamı ayakta tutan değerlerden biri veya bir kaçı eksik veya çürük olursa toplum güçlü bir şekilde ayakta duramaz. Eğitim de bu değerlerden birisidir. Ancak sadece eğitim toplumu ayakta tutmaya yetmez. Eğitimin yasaların getirdiği bir takım temel kriterler dikkate alarak düzenlenmesi gerekir. Yasal zorunluluklar ve düzenlemeler toplumların meclisleri, iktidarları yani gücü elinde bulunduranları tarafından getirilebilir. Yasal zorunluluk toplumsal yaşamla ilgilidir. Genel olarak toplumsal düzeni sağlamak için konulur. Toplumsal düzen toplumsal yaşam için zorunludur. Toplumsal düzenin olmadığı yerde kargaşa vardır. Düzensizlik vardır. Bu tür yerlerde insan hayatı zorluklarla karşı karşıyadır. Toplumsal düzenin olmadığı yerlerde güçlü olanlar istediklerini elde ederken güçsüz olanlar ezilirler. Toplumsal düzen güçsüzü korumak için var olmak zorundadır. Güvenliğin olmadığı yerde güçlü olanlar da rahat edemezler. Sürekli endişe, korku durumu ile karşı karşıyadırlar. Bu nedenle toplumsal düzenin olması bir zorunluluktur. Yasal olan düzenlemelerin bir bakıma hayatın gereklerinin iyi bir şekilde herkes tarafından yerine getirilmesi için yapılması gerekir. Hayatın kurallarının yerine getirilmesi için her faaliyetin amacına, biçimine uygun olarak yerine getirilmesi gerekir. Aksi takdirde o iş istendiği şekilde yerine getirilememiş olur. Alan uzmanları, ilgili ilgisiz herkes ekonomik, sosyal, kültürel, eğitsel kısaca toplumsal alanın her kesimindeki sorunlardan bahsetmektedir. Tüm bu alanlarda yaşanan sorunların çözümü için öncelikle uygun ortamın oluşması, oluşturulması gerekir. Bu ortamın oluşturulması ise bireyin gücünü aşan bir durumdur. Bireyin gücünü aşan durumlarda örgütlerin, kurumların yani devletin gücü devreye girmesi gerekir. Bireyler başka bireylere etki etme gücüne ve hakkına sahip değildir. Başkalarına etki etme gücü kamu adına hareket etme hakkına sahip olanlardadır ki buna devlet adını veriyoruz. Toplumsal alanda yaşanan sorunların çözümü de toplum içinde düzenleme yetkisine sahip tek güç olan devletten beklenmektedir. Toplumların hayatında devlet yöneticilerinin büyük etkisi vardır. Yönetimler toplumlara yön vermekle görevlidir. Yönetimlerin görevi toplumu oluşturan insanların önlerini açmaktır. ınsanların sahip olduğu her tür özellik yönetimin hazırlayacağı imkanlarla geliştirilir. Sahip olunan potansiyel hazırlanacak imkanlarla geliştirilip işlenebilir. Çünkü toplumu yönetme sorumluluğunu elinde bulunduran yönetim mekanizmaları her tür toplumsal kaynağa hükmetme yetkisine de sahiptir. Bu sorumluluk ve yetki yönetimlere, yönetimi elinde bulunduranlara hem avantaj hem de dezavantaj sağlar. Her tür toplumsal kaynaklara hükmetmek bir avantaj olabilir. Ancak bu kaynakları kullanmak topluma hizmet etme sorumluluğunu da verir. Çağdaş ve gelişmiş toplumlar bu yetki ve sorumluluğu dengeli kullanabilen yönetimlere sahiptir. Bu yönetimler sahip oldukları yetkiyi, gücü halka ve insanlara hizmet etmede, onların karşılaştıkları sorunları çözmede, kişilerin ve tüm toplumun hayat standardını yükseltmede kullanırken geri kalmış toplumlarda bu yetki belli kişilerin elinde, belli güç odaklarına hizmet etmede bir araç durumuna düşmekte, bir bakıma birey ve toplumun ihtiyaçları, geliştirilmesi görmezden gelinmektedir. Gelişmiş toplumlardaki yönetimler her tür toplumsal kaynağı tek tek bireylerin veya toplumun tümünün potansiyelini sonuna kadar kullanmaya harcar. Bireylerin ve toplumun önünü açıcı düzenlemeler yapmaya, birey ve topluma yönelik hizmetlerin nitelik ve niceliğini sürekli geliştirmeye özen gösterir. Bireylerin ve toplumun yararına sürekli iyileştirme ve geliştirmeyi sağlamak için çalışır. Böylesi bir yönetim, başında bulunduğu toplumu da gelişmiş bir toplum haline getirebilir, aynı zamanda bireyleri ve toplumu eğitir, geliştirir, yönlendirir. Toplumda etkin, adil, şeffaf, duyarlı ve tutarlı bir yönetimin varlığını gören, hisseden bireyler güven duygusu, adalet duygusu içinde potansiyellerini sonuna kadar geliştirme, bilgi, becerilerini toplumun hizmetine vermek için çaba gösterirler. Yönetimin, yöneticilerin işlerini kolaylaştırmak için çaba gösterirler. Her bireyin bu anlayışta olduğu bir toplumda bireysel güçler gittikçe büyür, adeta bir çığ gibi önü alınmaz bir güç haline gelir. Aksi durumda dürüstlük, adalet, güven gibi değerlere sahip çıkmaya çalışanlar ezilirken bu değerler toplumun içinde kaybolmaya yüz tutar. Bir bakıma insanlar gemisini kurtaran kaptan misali her şeyi caiz görüp yok olmamaya, ezilmemeye çalışırlar ki bu tür bir ortamda ne devlet, ne bireyler ve ne de toplum hiçbir yere gidemez. Sorunların içinde bocalayıp durur. Yirmi, yirmi beş yıl öncesine kadar ülkemizde yaşanan sıkıntıları, sorunları bilmeyen yoktur. ılk renkli televizyonun hayatımıza girmesi, birden çok kanalın açılmaya başlaması, en temel insani ihtiyaçlardan olan telefonla haberleşmenin yaygınlaşması, elektrik gibi bir nimetin en ücra yerlere kadar ulaşması, ülke insanının dünyaya açılması, dünyadan haberdar olması çok da eskilere kadar uzanmaz ülkemizde. Ülke halkının önce olumsuzluklar içinde bulunurken sonradan birden bire değişmesi onların kendi tercihleri nedeniyle ortaya çıkmış bir durum değildir. Ülke yönetimleri halkın önünü açıcı önlemleri alıp topluma, bireylere yol gösterirse insanlar da bu yolda ilerler, kendilerini ve çevrelerini geliştirirler. Toplumsal gelişim birey çabalarından bağımsız değildir. Ancak bireysel çabaları olumlu yöne kanalize eden bir yönetime ihtiyaç vardır. Bu yönetimin oluşması ise sistemde değişiklik yapma gücüne, yetkisine sahip olanlara özellikle de üst yönetimde bulunanlara bağlıdır. Kuralların, düzenlemelerin adil, şeffaf, tutarlı olmasında en önemli görev üst yönetimin olduğu gibi bunların işletilmesinde, düzenlemelerin gereğinin adil, şeffaf ve tutarlı bir şekilde her yerde, herkes tarafından yerine getirilmesini sağlamak yine öncelikle üst yönetimin işidir, görevidir. Devletin, kamu adına hareket etme hakkına sahip olanların toplumsal yaşama yönelik adil, şeffaf, objektif ve bilimsel kriterlere ve toplumsal ihtiyaçlara duyarlı, etkin düzenlemeler yapması gerekir. Bu düzenlemelerin yapılması yetmez, düzenlemelerin aynı zamanda etkin bir şekilde işletilmesi de gerekir. Zira düzenlemelerin konulmuş olması yetmez, yapılan düzenlemeler kağıt üzerinde çok güzel bir şekilde yapılabilir. Ancak kağıt üzerindeki düzenlemeler toplumsal hayatı kendiliğinden etkilemez. Düzenlemenin yapılması sonrası asıl önemli olan uygulamadır, işletilmedir ki zor olan, asıl olan budur. Kamu gücünü elinde bulunduranlar koyulan kuralları, yapılan düzenlemeleri işletecek olanlardır. Koyulan kuralların ve yapılan düzenlemelerin işletilmesinde özellikle üst düzeydekilerin üzerine büyük görevler düşmektedir. Toplumsal hayatın içinde geçen ve toplumu doğrudan ilgilendiren ekonomik, sosyal faaliyetlerin mutlak surette devletin gözetim ve denetiminde olması gerekir. Kayıt dışı ekonomi, kayıt dışı birey, kalmamalıdır. Bunun sağlanabilmesi için gerekli olan yasal ve teknolojik altyapıların mutlak surette hazırlanması gerekir. Bireyin toplumsal hayatı ilgilendiren tüm faaliyetlerinin kayıt altına alınabilmesi eğitim faaliyetlerini büyük oranda kolaylaştıracaktır. Devlet tüm bu alanlarda yaşanan sorunları giderebilmek için mutlak surette rasyonel bir yapıya kavuşmalıdır. ışleyiş kurallara bağlı, şeffaf, adil, eşitlikçi, sürekli denetime dayalı olmalıdır. Bunun sağlanması ise her düzeydeki yöneticilere bağlıdır. Eğitim problemleri de ancak bu şekilde çözülebilir.