Ali H. Demir
5 Şubat 2008
Öğretmenliği öğretmen gibi yapmak önemli. Ancak öğrencilerin de öğrenci gibi olması önemli. ınsan doğası gereği çok değişik özelliklere sahip. Gelişim psikologları insanların hangi gelişim dönemlerinde ne tür fiziksel, zihinsel, sosyal, duygusal ve daha bir çok değişik yönden ne tür özelliklere sahip olduğunu bilimsel çalışmaların bir sonucu olarak yine bilimsel yayınlarla ortaya koymuşlar. Bu konuda Amerika’yı yeniden keşfetmenin bir alemi, anlamı yok. ınsanların birey olarak veya grup olarak ne tür davranışları neden gösterdiğini de yine sosyal psikoloji bilimi ortaya koymuş bulunuyor. Bilimsel alandaki veriler uzun gözlem ve değerlendirmelerin bir sonucu olarak ortaya konuluyor. Hayatta hangi alan olursa olsun bir ürünü ortaya koymak, bir konuda istenen sonuca ulaşabilmek için çok değişik faktörlerin işe koşulması, koordinasyonunun sağlanması gerekiyor. Yapmak, sonuç elde etmek her zaman tek kişinin çabasıyla olmuyor. Bu da bir doğa kanunu. Bilimsel bir gerçek. Okulda görev yapan öğretmenler çok değişik aile ortamlarından çıkarak gelmiş öğrencilerden oluşan sınıflarda öğretmenlik yapmak zorundalar. Görev yapılan sınıf düzeyleri, öğretim kademeleri öğrenci davranışlarının niteliklerini de doğrudan etkiliyor. Anasınıfında görev yapan bir öğretmenin karşılaştığı öğrenci davranışları ile ilköğretim, ortaöğretim ve yükseköğretim düzeyindeki öğretmenin karşılaştığı öğrenci davranışı aynı değildir. Her öğretim kademesinde, her sınıfta öğrencilerin gelişim özellikleri farklı farklıdır. Bu gelişim farklılığı öğrencilerin davranış stillerini de doğal olarak etkiliyor. Bu durumda öğretmenin görev yaptığı öğretim kademesi ile öğrencilere davranış şekli de değişik oluyor. Bu değişiklik okullarda öğrenci- öğretmen etkileşimini de doğrudan etkiliyor.
ılköğretimin ikinci kademesinde ve ortaöğretimin her düzeyindeki sınıflarda bulunan öğrenciler ergen olarak kabul ediliyor. Ergenlik dönemi insanın en önemli, en hassas dönemlerinden birisi. Bu dönemde öğrenciler kişilik gelişimlerinin önemli aşamalarını geçiriyorlar. Öğrencilik yılları bireylerin henüz dünyadaki bir çok şeyin farkında olmadıkları dönemlere denk geliyor. Bu dönemde öğrenciler her şeyi kendi eksenleri etrafında görüyorlar. Bu durum onların sadece sınıftaki, okuldaki davranışlarını değil her yerdeki davranışlarını etkiliyor. Bu dönemde bireylerin bir çok yönlerden hoş görülmesi gerektiği gelişim uzmanları tarafından söyleniyor. Öğrenciler ergenlik dönemlerinde kendilerini çevreye ispat etme, varlığını hissettirme yönünde gayretlerinin en yüksekte olduğu dönemleri yaşıyorlar. Öyle ise her şeylerini hoş görmek, ne yaparlarsa ses çıkarmamak, her zaman anlayışla yaklaşmak mı gerekecek? ışte kritik soru, çözülmesi gereken asıl düğüm burada yer alıyor. Konuşmalarıyla, davranışlarıyla sürekli çevresine zarar veren, sürekli kendini düşünüp çevresindekileri boş vermiş davranışlar sergileyen, ben istediğim gibi davranırım kimse bana karışamaz tavırları sergileyen, kızdığında döküp kıran, çevresine düşüncesizce zarar veren bir öğrenciye ne yapılacak?
Eğitim sistemimizde bulunan okullarda bu konuyla ilgili çeşitli çözüm yolları bulunmuş durumda. Ancak çözümün her zaman tek ve etkili olduğunu söylemek oldukça zor. Basından ve diğer yollardan her gün okullarda öğretmen öğrenci etkileşiminin kötü örnekleriyle karşılaşıyoruz. Öğrencisini döven öğretmen, öğretmene saldıran veli, öğretmenine çeşitli şekillerde zarar veren öğrenci, öğretmenlerini sınıfta dalgaya alıp eğitim öğretimi felce uğratan, öğretmenlerini maskaraya dönüştüren öğrenci, okula ait her tür araç gereci vandalca tavırlarla harap eden öğrenci haberleri her zaman sıradan olaylar haline gelmiş durumda.
Bu ve benzeri olaylar karşısında bakanlık şiddetle mücadele amacıyla sempozyumlar, yayınlar, seminerler, çalıştaylar düzenleyip okullarda yaşanan bu tür olayları en aza indirmenin yollarını arıyor. şimdiye kadar başarılı olunduğunu söylemek zor.
Alan uzmanı olarak nitelenen kişiler istenmeyen öğrenci davranışlarıyla başa çıkma konusunda çok değişik yöntemler, davranış şekilleri, çözüm önerileri sunuyorlar. Ancak tüm bunlara rağmen istendiği şekilde bir çözüm bulunabildiği söylenemez.
Eğitimde dayağa yer veren geri kalmış bir ülke imajı vermemek uğruna okulların olumsuz alışkanlıklara sahip bireyler yetiştiren yerler haline gelmesine göz yummak ne derecede doğru. Öğretmen sınıfta huzuru bozan öğrenciye herhangi bir yaptırım uygulayamayınca öğrencinin sınıfta sessiz, sakin, uslu, dersi dinler bir halde olmasını sağlayabilecek unsur ne olacak? Öğrenci sınıfta olumsuz davranışlar sergilerse, sınıfta ders dinlemek istemezse, diğer öğrencilerin ders dinlemesini engellerse ne olacak? Öğrenci ne yaparsa yapsın herhangi bir yaptırım uygulanmasın anlayışı da doğru değil.
Eğitim kurumları kuruluş amaçları doğrultusunda işletilmesi gerekiyor. Okulların bu şekilde işlemesine engel olan kişilere engel olacak düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Öğrencileri ailelerinden bağımsız olarak düşünemeyiz. Bu nedenle okulun işleyişini bozan öğrencilere yönelik yaptırımların aileleri de kapsayacak şekilde uygulanması gerekiyor. Okulda düzeni bozan öğrencinin ailesi öğrencilerinin davranışından sorumlu olursa öğrencilerini, çocuklarını küçük yaştan itibaren her yerde uygun davranır şekilde yetiştirmek zorunda kalacaktır. Bu zorunluluk okullardaki olumsuz öğrenci davranışlarını da büyük oranda azaltacak ortaya çıkan olumsuz davranışlar karşısında ise muhatap olarak sorumluluk bilinci henüz gelişmemiş öğrenci yerine aile alınmış olacaktır.