Mehmet Göncü
25 Ekim 2007
Rahmetli nenemin annesi Hacı Selbi hanımla konuşacak çağa geldiğimde büyük anne tam yüz (100) yaşındaydı. Kendisine sorardım. “Nene kaç yaşındasın?” Benimle dalga geçer gibi; “ıki yirmi-iki otuz kaç eder?” diyerek soruma soruyla cevap verirdi. Bilirsem, ödülüm bir avuç kuru üzüm olurdu.
Hey gidi günler hey!..
Nur yüzlü Selbi nenenin avuç avuç kuru üzümlerini fazla yiyemedim. Zira; Subay olan küçük oğlu ıhsan dayının tayini çıkınca Bursa’ya gittiler. Ve büyük anne orada vefat etti. Nur içinde yatsın.
Bazen ben de kendi kendime büyük ninem gibi hesaplarım, yaşım üç yirmiyi çoktan aştı. Bir bu kadar daha yaşarsam eder 130 yıl. Bu mümkün değil. 35 yıl daha yaşarsam 100 eder ki o da çok zor görünüyor. 20 yıl daha, o da mümkün gibi gelmiyor. Bir ihtimal 15 yıl desem 80 eder ki o bile çok geliyor bana.. Yani sermaye elimde 15 yıl var. O da bin bir tehlikeyi badireyi aşma şansım olursa.. Çünkü bu günden yarına varmanın, hatta 1 dakika sonranın bile garantisi yok.
Bu ince hesaptan sonra düşünüyorum nasıl davranmalıyım? Karar veriyorum, bugüne kadar nasıl yaşadıysam öyle de sürdürmeliyim, hayat denen yaradanın bu güzel armağanını..
Yine sürekli öğrenmek için okumalıyım, bilmeye çalışmalıyım, yaşadığım dünyayı, evreni ve sırlarını çözmeyi amaç edinmeliyim kendime.
Üretmeliyim, her yaşta öğretmeliyim, gelecek nesillere bildiklerimi.. Sürekli aydınlığa doğru koşmalıyım ve hep ilerleyerek sevmeliyim tüm yaradılmışları. Ağacı, kuşu, toprağı, taşı kardeş saymalıyım. Yüreğimde ve beynimde her zaman şefkat, merhamet ve sevgi yer almalı. Dayanışma-yardımlaşma içinde olmalıyım, son nefesime kadar..
Temiz bir çevrede yaşanabilir mavi bir gezegen bırakmalıyım torunlarıma, yeni kuşaklara..
Yaşlandım diye bir köşeye çekilemem. Gücüm yettiği kadar okuyacağım, öğrenmeye çalışacağım ve öğretmeye de devam edeceğim.
Sevgili Hizmet okuyucuları, yaşam denen o güzel armağanı evrenin yaratıcısı tüm canlıların genetik şifrelerine çok hassas dengeler ve hesaplamalar sonucunda taktir ettiği kadar vermiştir.
Düşündüğünü düşünebilen şuurlu canlılar olan biz insanların bu ölçüler içinde davrandıklarında asla ölümden korkmaları için hiçbir sebep yoktur. Kaçınılmaz bir gerçek olan ölümle ilgili Büyük Ozan Yunus’un şu dizeleri gerçeği ne kadar güzel dile getiriyor değil mi?
“Bu dünyaya gelen kişi
Ahir yine gitse gerek
Misafirdir vatanına
Bir gün sefer etse gerek”
Dürüst ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok olması dileğiyle kalın sağlıcakla…