Cihat Kürkçüoğlu
3 Temmuz 2007
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca Haleplibahçe’de uygulanmakta olan “Temalı Park” projesinin alt yapı çalışmaları sırasında 2007 yılının başlarında bulunan, daha sonra müze müdürü arkeologlarından Hasan Karabulut, Nedim Dervişoğlu, Mehtap Ateş ve Harran Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Araştırma görevlisi Seçil Çokluoğlu’nun çalışmaları sonucunda gün ışığına çıkartılan “Amazon Kraliçeleri” mozaiği birdenbire Arkeoloji dünyasının gündemine oturdu. Kazının ilk günlerinde ortaya çıkartılan mozaikteki kadın portresine değerli dostum Yusuf Sabri Dişli’nin yakıştırdığı “Edessa Güzeli” adı o kadar tuttu ki tüm medya bu portreye geniş bir biçimde yer verdi.
Dünyada bir eşi bulunmayan, sanat değeri son derece yüksek bu mozaiği özverili, sabırlı ve bilimsel kazı yöntemleriyle ortaya çıkararak arkeoloji dünyasına kazandıran arkeologlarımız Hasan Karabulut, Nedim Dervişoğlu, Mehtap Ateş ve Seçil Çokluoğlu’na bir Urfalı olarak minnet duyuyorum. Özellikle sayın Karabulut ve Dervişoğlu’nun gayretlerinin her türlü takdirin üzerinde olduğunu vurgulamak istiyorum.
Kazılarla yakından ilgilenen ve sayın valimizin desteğinde, “Amazon Kraliçeleri” mozaiğini ve şanlıurfa’nın diğer mozaik zenginliğini “Mozaikler şehri şanlıurfa” adlı kapsamlı bir broşür ve CD çalışması ile tanıtan ıl Kültür ve Turizm Müdürümüz sayın Selami Yıldız’ı kutluyor ve bu güne değin yaptığı başarılı çalışmalarından, Urfa kültürüne kazandırdıklarından dolayı kendisinin Urfa için bir şans olduğunu yineliyorum. (Bu broşür ve CD’yi şanlıurfa ıl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nden sağlayabilirsiniz).
Ayrıca kazıya verdiği destekten dolayı sayın valimiz Yusuf Yavaşcan’a şükranlarımı sunuyorum.
Üniversitedeki Sanat Tarihi öğrenimi sırasında Prof.Dr.Semavi Eyice’den iki yıl Bizans Mozaik Sanatı dersleri almış bir kişi olarak, “Amazon Kraliçeleri” mozaiğini bu sanatın “şah eseri” olarak görüyorum. M.S.3.yüzyıl Roma dönemine ait Zeugma mozaiklerinden daha eski ve değerli olan bu mozaiğin; kademeli kayalar, gövdelerinden dallar fışkırmış ağaçlar gibi Helenistik peyzaj ögelerine ve Amazon Kraliçelerinin adlarının Grekçe yazılmış olmasına dayanarak Urfa’nın Helenistik dönemine (M.Ö.332-132) ait olabileceğini düşünüyorum. Ayrıca, Urfa’nın M.S.3. yüzyılda Hristiyan-Süryani kültürü hakimiyetinde olduğu dikkate alındığında bu düşünce daha da doğruluk kazanmaktadır. Zaten Hıristiyan kültür ögelerinin ve Süryanice yazının ön planda olduğu M.S.3. yüzyıl Urfa’sında, Amazon Kraliçeleri ile ilgili mitolojik bir konunun mozaiğe işlenmiş olması mantıklı görünmemektedir. Ama bütün bunlar birer tahmin sadece. Kesin tarihlemeyi laboratuar analizleri ortaya koyacaktır.
Bir mozaikten öte adeta bir ressamın fırçasından çıkmış yağlıboya tabloyu çağrıştıran, yaralı aslanın çektiği acıyı yüzündeki ifadede ustaca veren, onlarca renk tonunun kaynaştığı, gölge ve ışığın hareket kazandırdığı bu “şah eser”, 2300 sene önce Büyük ıskender’le birlikte Urfa’ya gelen ünlü bir imparatorluk ressamı tarafından yapılmış olmalıdır.
Açık havada, her türlü doğal koşullara karşı tehlikede olan, bakım ve restorasyonu yapılmadığı takdirde her gün bir iki taşının (tesserae) sökülmesi kaçınılmaz olan bu mozaiğin restorasyonun yapılması büyük önem taşıyordu. Bu amaçla Hatay’da serbest mozaik sanatçısı Ahmet Bostancı Valiliğimizce Urfa’ya davet edildi. Konya Arkeoloji Müzesi arkeologlarından mozaik restoratörü Kâzım Mertek Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca Urfa’da görevlendirildi. Her iki uzman da bu mozaiği incelerken kraliçelerin yüzlerindeki 1-2 mm. boyutundaki minik tesserea’ları görünce hayretlerini gizleyememişler ve dünyada eşi benzeri olmayan bu sanat eserini eğilip öpmüşlerdir. ıki uzamanın bu davranışı mozaiklerin sanat değeri hakkında yeterli fikir veriyordur sanırım.
Restoratör Kâzım Mertek’in, Haziran-Temmuz güneşinin dayanılmaz sıcağı altında boynunun ve kulaklarının yanıp kabarmasına aldırmaksızın, parasal değeri asla biçilemeyecek, büyük bir özveri ve meslek aşkıyla yaptığı günlerce çalışarak gerçekleştirdiği restorasyon çalışması dünyaca önemli olan bu sanat eserini kurtarmış oldu.
Tanışma fırsatını bulduğum, mesleğinin aşığı değil, delisi olduğunu gözlemlediğim sayın Mertek’in bu mozaik için bir şans olduğunu belirtmek istiyorum. Mozaik restoratörlüğü konusunda ilk bilgilerini Türkiye’nin ilk mozaik restoratörü Behçet Erdal’dan alan, daha sonra ıtalyan uzman Roberto Nardi’den mesleğin inceliklerini öğrenen Kâzım Mertek, ülkemizdeki nadir mozaik restoratörleri arasında yer alıyor. Yılın altı ayını evinden uzakta geçiren, ailesinin, çocuğunun yüzüne hasret kalarak kış yaz demeden yurdun bir köşesinden diğer köşesine koşan, özel sektörün yüz milyonlarca liraya yapacağı restorasyon ve taşıma işlemlerini memur maaşıyla gerçekleştiren sayın Mertek ayrıca, bilgilerini Urfa Müzesi arkeologlarına büyük bir heyecanla aktarıyor ve onların da birer mozaik restoratörü olmaları için çaba harcıyor. Kendisine sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Gündeme geldiği günden bu yana Urfa kamuoyunda tartışmalara yol açan Haleplibahçe Temalı Park Projesi bu gelişmeler doğrultusunda rafa kalkacağa benziyor ve kalkmalıdır da. ıl Kültür ve Turizm Müdürümüz Selami Yıldız’ın deyimi ile “Haleplibahçe Arkeolojik sit alanı, üzerine tema istemedi. Kendi temasını çıkardı”. Harran Üniversitesi Tarih Böl.Öğr.Üyesi Doç.Dr.Abdullah Ekinci de, kazılar sonunda ortaya çıkacak zengin eserleri dikkate alarak bu temayı çok güzel bir biçimde “Arkeopark” olarak adlandırdı.
Evet, bu aşamadan sonra yapacağımız en önemli iş, Haleplibahçe kazılarını 1cm2 boş yer bırakmazsızın devam ettirmek olmalıdır. Müze Müdürlüğümüz başkanlığında sürdürülecek kazılar, üniversitelerimizin arkeoloji bölümlerinden de destek alarak alanın tamamına yayılmalıdır. Zeugma’da ortaya konan heyecan Haleplibahçe’de yinelenmeli, dünyanın dikkati buraya çekilmelidir. Kimbilir belki de, Haleplibahçe’deki Sakıb’ın Köşkü bahçesinin, bugünkü toprak futbol sahasının ve spor salonunun altında, hatta Aynzeliha Gölü’nün batısındaki yeşil alanda ne değerli mozaikler, ne değerli arkeolojik eserler yatıyordur. Alanın tümünde yapılacak kazılar Haleplibahçe’yi bir Mozaik Bahçesi’ne, Doç.Dr. Abdullah Ekinci’nin deyimi ile “Arkeopark”a dönüştüreceğe benziyor. Müze Müdürümüz Sayın Nurten Aydemir başkanlığında devam etmekte olan sondaj kazıları bunu şimdiden gösteriyor zaten.
Haleplibahçe kazılarının alanın tamamında devam ettirilmesi konusunda Kültür Bakanlığı’mıza ve özellikle sayın Valimiz Yusuf Yavaşcan’a, Müze Müdürü Nurten Aydemir’e önemli görevler düşüyor. Bu konuda Bakanlığın ve Valiliğimizin tüm olanaklarını seferber edeceğine inanıyorum.