Mehmet Göncü
14 Mayıs 2008
Petrol fiyatları başını almış gidiyor.
Bana göre; Ana sebep emperyalist ülkelerin gelişmekte olan ve petrol üretemeyen ülkelerin dolaylı yoldan kalkınmalarını önlemektir.
Petrol üreten geri kalmış ülkeleri, çok uluslu şirketler vasıtası ile çeşitli ve dolaylı yollardan sömüren gelişmiş ülkeler, kendileri ile işbirliği yapmayan bu tür petrol zengini ülkeleri de çeşitli bahanelerle ve yaptırımlarla cezalandırmaktadırlar. Örnek çoktur. Ben yalnız bir örnek vereceğim… Irak’ın işgalinin başka bir izahı var mı? Bu konuda, bütün ileri sürülen iddiaların gerçek olmadığı anlaşılmadı mı?
Neyse biz dönelim konu başlığımıza. Bilindiği gibi, bugün için dünyada uygulanan ekonomik model; “Tüketim için tüketim modelidir” Bu durum, yüksek bir üretim için, büyük bir enerji ihtiyacını gerektirir.
ışte bu enerjinin en kolay elde edilmesi ise, gezegenimizin milyar yıllar içerisinde güneşten alarak yığmış olduğu fosil yakıtlar olan petrol ve kömürdür. Bu iki yakıtta fazla tüketildiğinde, çıkardıkları karbondioksit gazıyla doğayı kirletmekte ve sera gazı etkisiyle küresel ısınmaya, dolayısı ile iklim değişikliklerine, kuraklık gibi çevre felaketlerine sebep olmaktadır. Bu husus işin çevre boyutudur. Ekonomik boyutu ise insanlığın çeşitli şekilde huzursuz olmasının baş sebebidir.
Bizim ülkemiz şimdilik petrolü yeterli düzeyde üretemiyor. Yani ihtiyacımız için petrole büyük paralar harcıyoruz. Bu nedenle ekonomimiz ve kalkınmamız nüfusumuzla orantılı bir şekilde gelişemiyor. Bu durum karşısında birçok sosyal olumsuzluklarda birlikte gelişiyor.
E peki ne yapmalıyız?
Acilen alınacak önlemler bence şunlardır:
a)Ulaşımda Toplu taşıma araçlarına önem ve öncelik vermek.
b)Rüzgar enerjisinden azami istifade etmeye çalışmak.
c)Hidroelektrik üretimini arttırmak için ülkenin dereler dahil su potansiyelini çok iyi değerlendirmek.
d)Çiftliklerde ve köylerde biyogaz elde edecek tesisler kurmak
e)Dağlarımızı zeytin ağaçları ile yeşillendirmek, başta zeytin olmak üzere yağlı bitkilerden yakıt elde etmek
f) Bir kapalı havza olan Van Gölü’nün güney kıyısından, üç kilometrelik bir tünelle Reşan Çayı üzerinde hidroelektrik santrali kurmak. (Bu düşünce, tamamen bana aittir.) ütopik olarak değerlendirenler olabilir.
g)Ayrıca ve çok önemli olarak, bireyler ve kurumlar yaşamın her boyutunda israftan kaçınmalıdır. Öte yandan tasarruf tedbirleri de topluma özendirilmelidir.
H)Güneş enerjisini kullanmak.
Yer kürede ülke olarak ıspanya’dan sonra en çok güneş gören ülke Türkiye’dir. Uzay ve teknoloji çağı yaşıyoruz. Artık Almanya gibi güneşi az olan ülkeler bile güneşten milyarlarca kilovat saat enerji elde edebiliyorlar. Bizde de çok acilen bu enerjiden üretime geçme zamanı gelmiştir. Bu önemli hususu Harran Üniversitesi Rektörü Prof.Dr.Sayın ıbrahim Halil Mutlu’yla konuştum. Çok sevindirici bilgiler edindim; “Maddi olanaklar elverirse, yani finansman sağlanırsa ben Üniversitenin ve kampusun elektrik enerjisini güneşten temin edebilirim” dedi. Esasen Rektör bey bu konunun uzmanıdır. Umarım o öncü olur, Urfa’da güneş enerjisinden yeterince faydalanır. Yine kendisinden öğrendim. Gün, saat olarak Urfa ve Mardin illerimiz dünyada en çok güneş gören illermiş.
Bu sevinçli haberi GAP ıdaresi Bölge Müdürümüz Mehmet Açıkgöz ile paylaştım. O da bu konuda projelerinin olduğu müjdesini verdi.
Bu müjdeler çok güzel, ama biz artık halk olarak müjdelerin işe dönüşmesini arzu ediyor ve bekliyoruz. Bu tür zenginliklerimizi iyi değerlendirip yenilenebilinir enerji kaynaklarının artık evlerimize gelmesini bekliyor ve istiyoruz.
Sayın Başbakanımızın da bu konuda ağaçlandırma ve duble yollar seferberliğindeki başarısının, yenilenebilinir alternatif enerjiler içinde başlatmasını gönülden temenni ediyoruz.
Dürüst ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok olması dileğiyle kalın sağlıcakla…