İbrahim Dülger
20 Şubat 2007
Geçen haftaki yazımda, Dünya Sigarayı Bırakma Gününü işleyecekken; Ceylanpınar’daki elim kazadan dolayı “Zamanda Ceylanpınar”ı yazdım. Oldukça uzun yazımla asıl amacım, Ceylanpınar ilçesinin tarihi, coğrafi, sosyolojik yönlerini de anlatıp, ilgilileri bilgilendirmek ve bir kaynak oluşturmaktı. Aslında Ceylanpınar ile ilgili anlatılacak çok şey vardı. Yetmiş yıla yakın geçmişi olan kendine özgü kent, çok kültürlü yapısıyla sosyolojik incelemeler için bir laboratuar durumundadır (Acaba kaç inceleme yapıldı bu konuda?). Yapılacak her araştırma yöneticilerin yöreyi tanıması açısından yararlı olacaktır. 9 şubat Dünya Sigarayı Bırakma Günü’ydü, sokaktaki insan bundan çok ta haberdar değildi. Sigara içenler mi? Onlar yine bildiklerini içiyorlardı, ve bağımlı duruma geldikleri bu maddeyi hala tüttürüyorlardı. TV kanalları Dünya Sigarayı Bırakma Gününe; dizilerden, dedikodu, sanatçıların özel hayatını işleyen programlardan vakit bulabildikleri kadar zaman ayırabildiler ancak. Türkiye’de sigara içme yaşının 11-12lere düştüğü, uyuşturucu madde bağımlılığının lise ve ilköğretim okullarına kadar yayıldığını, televizyon kanallarında çarpıcı haberler olarak defalarca izledik, bazen de biraz da özenti yaratacak şekilde… ığneci Halil, ağzından hiç eksik etmediği sigarasını o gün de içmeye devam etti.Sigarayı sürekli çekmekten ve bozuk sağlığından ötürü yüzünün avurtları içine çökmüş olmasına rağmen, umursamazdı. Halil’e “Bugün bari içme” dediysem de “O nasıl söz abi? Sigarasız yaşayamam, benim için sudan ekmekten daha önemli” dedi. Dumandan sararmış titreyen parmakları ile hastaya iğne yaparken bile külü uzamış sigarasını ağzından ayırmıyordu. Aksırıp öksürdüğünde dudağından ayırdığı sigarayı dudakları arasındaki yerine koyuyor; kıyılmış tütünle sardığı sigarasının acı dumanı ve ağdalı kokusu, burnu yakarcasına insanı rahatsız ediyordu. ışin dikkat çekici yanı ığneci Halil’in tütün aldığı Sofu Halil, gün boyu tütün torbalarının arasında oturduğu halde sigara içmiyor, tütünleri rengine ve kokusuna göre satıyordu. ığneci Halil sigaradan dolayı rahatsızdı. Hastalığını sahip olduğu yeşil kartla hiç pirim ödemeden tedavi ediyordu. Sigara ve madde bağımlısı insanların tedavi giderlerine, sigara içmeyenlerce ödenen pirimler ve yaratılan kaynaklar, harcanıyor, bu da doğal olarak sosyal güvenlik kurumlarının açıklarını daha da büyütüyor. Bu ve benzeri olgular, bağımlı olmayan insanların ve ülke kaynaklarının tüketilmesine, tedavi giderlerinin sigara içmeyenlere fatura edilmesine neden oluyor. Kısacası sigara içenlerin ödedikleri bedele içmeyenler de katılıyordu. Kamusal ve kapalı alanlarda, sigara içenlere ceza verilmesi, sigaradan oluşan hastalıkların tedavi giderlerinin ödenmemesi gibi caydırıcı uygulamalar, sigara ve bağımlılık yaratan maddelerin tüketimini azaltıcı etki yaratabilir. Her dakikada 4-5 kişinin, tütünün verdiği zararlardan öldüğü, sağlık giderlerinin karşılanması için büyük paralar harcandığı ortadayken toplum olarak yeterince eğitilemediği için çıkarılan yasaklayıcı yasalar da fazla sonuç vermemekte, yeni bağımlıların ortaya çıkmasına engel olamamaktadır. Bugün gelişmiş ülkelerde pazarlarını kaybeden büyük sigara şirketleri, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeleri, kendilerine pazar haline getirmektedir. Yöneticiler ülkede yabancı yatırım yapılıyor diye sigara fabrikalarının ve reklamlarının yapımına izin vermekte, Bu durum da sigara paketleri üzerindeki “SıGARA ÖLDÜRÜR” benzeri ifadeleri anlamsız kılmaktadır. Sigara ve madde bağımlılığı; gençlerimiz arasında hızla yayılarak, gelecek nesillerin sağlıksız hale gelmesine neden olacak en önemli tehdittir. Sigarasız bir Dünya dileğiyle…