İbrahim Halil Okuyan
26 Kasım 2007
Üzerinde yaşadığımız dünyayı yok etmek için adeta bir savaş ilân etmiş gibiyiz. Düşman dünya, yok etmek isteyen biz, yani insanlar. Bu savaşı maalesef başta gelişmiş ülkeler olmak üzere herkes şuursuzca yapıyor. Bir taraftan atmosferi kirletecek, ozon tabakasını delecek, hasarı genişletecek gazlar ile havayı, bir taraftan yangınlar, savaşlar, petrol ile karaları ve denizleri yandırarak, kirleterek yerden göğe, gökten yere bizi yaşatacak ne varsa helâk etmeğe çalışıyoruz. Bakalım yaşlı dünya daha ne kadar dayanabilecek ve bizler o elden gidince bunun üzerinde nasıl dayanacağız, nereye sığınacağız?
Dünyanın kaybedilmesi babında üst üste yaşanan felâketlerin sonuncusu (ınşallah gerçekten sonuncusu olur) yanı başımızdaki Karadeniz’de vuku buldu. Rusya’da petrol yüklenen devasa bir tanker gemi Azak denizini geçip Karadeniz’e girince fırtına ile karpuz gibi ikiye bölünüp çatlıyor ve içindeki binlerce ton ağırlığındaki petrol dalgalarla Karadeniz’e yayılıyor. Tabii koca deniz, sahiller ve bu sahillerdeki ülkeler yağlı kara bir vurgun yemişcesine tamamen kirleniyorlar. Öyle bir kirlilik ki, izleri uzun yıllar devam edecek, bu kirlilikten etkilenen Karadeniz uzun yıllar kolay kolay kendine gelemeyecek.
Bu koca denizi saran petrol şimdiden kuşları, balıkları helak etmiştir. Katrana bulanmış zavallı kuşların uçacak, kaçacak, ötecek halleri kalmamıştır. 30 bin hayvanın ilk darbede öldüğü var sayılıyor. Balıklar da ona göre aynı felâketle kahr’olmuş durumdadırlar. Rusya’nın güney sahillerinde vukubulan bu felâket Karadeniz’in bütün sahillerini etki altına almış, bir ateş çemberine çevirmiştir. Hayvancıkların kuşların, balıkların Karadeniz’deki bütün doğal varlıkların uzun yıllar eski haline dönüşmesi bilim adamlarınca mümkün görülmemektedir.
Bir doğal afetin çevreye verdiği zararın yanında ekonomiye verdiği zarar da ayrı bir mesele. Karadeniz’in doğal hayatında var olan balıklar daha uzun yıllar avlanamayacaklar. Dolayısıyla başta Karadeniz bölgemizin halkı olmak üzere Rusya, Ukrayna, Gürcistan, Romanya, Bulgaristan gibi ülkelerin halkları da bu üründen mahrum kalacaklar, sahillerdeki işletmeler durma noktasına gelmiş olacaklardır. Bu durumun verdiği zararlar ise Karadeniz ekonomisini hayli yıpratacaktır.
“Bir kötünün yedi mahalleye zararı” olduğu gibi akaryakıt taşımacılığında miadı dolmuş gemileri kullanarak büyük felâketlere sebep olan Rusya’nın da yedi ülkeye onarılması zor zararları olmuş, yaşlı dünyamız bundan da kapatılması zor bir yara almıştır. Zaten batıdan ve kuzeyden gelen debisi yüksek nehirlerin taşıdığı kumlar ve kirli artıklarla alarm veren Karadeniz bir de bu felâketlerle çalkalanırsa önü alınamaz zararların yatağı haline gelir ve elden çıkar gider. Karadeniz, Marmara, Ege derken Akdeniz’in de haline acıyacağımız günler pek uzak değildir. Sanki insanlar doğaya zarar vermek, endüstrinin getirdiği kirliliği denizlerin başına geçirmek için uğraşıyorlar. Bitmez sandığımız dünya bir gün Uzay’a veda ederse halimiz nice olur?
Düşünmeğe değmez mi?
ış işten geçmeden bu arz da yaşayan insanlar olarak gücümüzün yettiğince onun ömrünü uzatmağa çalışalım ki, çocuklarımız bizleri nefretle anmasınlar.