Mehmet Göncü
6 Haziran 2007
Bilindiği gibi, adına dünya dediğimiz şu küçücük gezegen, üzerinde barındırdığı canlı yaşamla birlikte bir gemi gibi uzayın sonsuzluğunda bilinmeyen bir yöne doğru büyük bir hızla akıp gitmektedir.
ışte bu geminin içinde bin bir türlü canlı yaşamaktadır. Hepsi de yaratıcı kudretin tabiat yasaları gereği görevleri ne ise onu yapmaktadırlar ve sürekli de yenilenmektedirler.
Bu geminin yolcuları arasında akıl ve şuur sahibi bir canlı daha yaşamaktadır ki, onun adına insan denir.
ışte bu canlının içinde yaşadığı ve bir parçası olduğu tabiata karşı yerli-yersiz, yanlış ve doğru müdahale etme gibi bir özelliği vardır. Bazen o kadar yanlış müdahaleler de bulunur ki, kendi yaşamını bile tehdit eder hale gelir. Üzerinde seyahat ettiği bu geminin tabanının delinmesine neden olur.
Bu zararlı müdahalelerden yalnız birinden bahsedecek olursak, örneğin son on yılda 200 milyon dekar orman alanının varlıkları ile birlikte yok edilmesini gösterebiliriz. Bu tahribat bir yandan ekolojik dengenin bozulmasına sebep olurken, diğer yandan birbirini tetikleyen olumsuzlukları da beraber getirir.
Mesela havadaki karbondioksit ve metan gazları miktarının artması küresel ısınmaya neden olur.
Küresel ısınma ise, kutuplardaki ve büyük dağlardaki buzulların erimesine ve bu erimenin sonucunda da okyanusların ve deniz seviyelerinin yükselmesine sebep olmaktadır.
Öte yandan, Dünya ormanlarının büyük ölçüde yok olması sonucu meydana gelen toprak erozyonları de nehirler vasıtası ile hızla okyanuslara ve denizlere doluşmaktadır.
Bu nedenle, okyanusların ve denizlerin taban çatlakları dolmakta ve mağma gazlarının çıkış yolları kapanmaktadır. Bir düdüklü tencere düşünün, emniyet subabı bozuk olduğu için sürekli basınç halde ne olacaktır? Bir müddet sonra hava tahliyesi olmadığı için tencerenin patlaması kaçınılmaz olacaktır.
ışte okyanuslardaki büyük depremlerin ana sebeplerinden biri bana göre bu şekilde meydana gelmektedir. Yine bana göre, binlerce yılda doğal bir şekilde meydana gelmesi gereken bu tabiat olayları, bazı muhteris insanların doğaya olumsuz müdahaleleri sonucu afet düzeyinde, zamanından önce erken ve sıklıkla meydana gelmektedir.
Hint okyanusundaki bin kilometrelik fay hattının kırılması sonucu, meydana zamanından erken gelen ve on iki ülkede 200 bin insanın ölümüne ve büyük ekonomik tahribatlara sebep olan deprem ve Tusinami felaketi nedeni ormanların yok olmasıdır. Zira, küresel ısınma sonucu, kutuplardaki ve büyük dağlardaki buzulların erimesi, ayrıca erozyon sonucu toprak ve taş parçalarının okyanus tabanını sıkıştırması ve bu iki ağırlıkla birlikte ayrıca nükleer denemeler, bin kilometrelik fay hattının zamanından evvel kırılmasına neden olduğu ve dolayısı ile felaketler zincirini oluşturan Tusinami olayının gerçekleştiğini düşünüyorum.
Eee! Peki biz ne yapabiliriz? Bana sorarsanız yapacak en önemli ilk iş birey olarak bu gezegenin müsait her alanına ağaç dikmek, mevcut ağaçları korumaktır.
Ayrıca, uygar insanlar olarak çevre olgusuna önem vermenin, bu üzerinde yaşadığımız dünya gemisinin gelecek nesillere yaşanabilir bir halde bırakılması anlamına geldiğini de asla unutmamalıyız.
Dürüst ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok olması dileğiyle kalın sağlıcakla..