Mehmet Göncü
7 Haziran 2006
ıki gün önce ilimizde de kutlanan Dünya Çevre gününde objektif değerlendirmelere göre aklımıza takılanlar şöyledir: Güneş sistemine bağlı gezegenimizde yaşam, iç içe geçmiş nesnel organizmaların doğal dengelerinin sonucu oluşmuş, şimdilik bir çoğu bilinmeyen gizemler manzumesidir. Bir zincirin halkaları gibi teke tek ve bir bütün olarak işlevlerini harika bir uyum içinde sürdürmeleri ile hayatın sürekliliğini sağlarlar. Bu uyumun zaman, zaman doğanın kendi kendine müdahalesi sonucu bozulduğunu biliyoruz. Gezegenimize büyük Gök taşlarının düşmesi, açığa çıkan fazla enerji ve canlılar için getirdiği olumsuzluklar, keza mağma tabakasının yeryüzüne çıkışı esnasında oluşan yeni yerküre şekilleri ve buna bağlı bozulan ekolojik dengeyi sayabiliriz. Doğanın bir parçası olan insanın ise doğaya yanlış ve bencil müdahalesi, kişinin bindiği dalı kesmesi ve içinde bulunduğu kayığın tabanını delmesi gibi birşey. Örneğin. Sera gazları dediğimiz karbiondioksit (CO2); metan (CH4), Nitrus oksit (NO20) ve üçhalokarbonlar doğal denge ölçülerinde olduklarında, yeryüzünü bir battaniye gibi sarıp soğuktan korumaktadırlar. Bu ölçüler bozulupta sera gazları artınca bu kez dengeleri bozacak boyutta küresel ısınmaya sebep olmaktadırlar. Son yüzyılımızda gelişen teknoloji için sanayide ve çeşitli alanlarda denetimsiz bir şekilde kullanılan fosil yakıtlardan ve organik atıklardan çıkan sera gazları, doğal denge sınırlarını aşmış, dünyamızın O,3 C derece ile 0,6 C derece arasında ısınmasına sebep olmuştur. Bu gazların fazlasını emen dünya ormanlarınında büyük bir kısmı lüks için vicdansızca gelişmiş ülkeler tarafından yok edildiğinden ısınma her geçen gün artmıştır. Isınmaya bağlı olarak kutuplardaki ve yüksek dağlardaki buzullarda erimeler olmuş deniz seviyesinin 10-12 cm kadar yükseldiği saptanmıştır. Keza artan sıcaklıkla orantılı olarak fazlalaşan buharlaşma sonucu su yüklü bulutlar mevsimsiz, bol, dengesiz yağışları meydana getirmişler, seller ve çevre felâketlerine sebep olmuşlardır. Denge bir kere bozulmaya görsün, eğer radikal önlemler alınmazsa giderek artan şiddette çevre felâketlerini gelecek günlerde beklemek kehanet olmasa gerek. Gerçi bu konuda birleşmiş milletler örgütü bir takım önlemler almayı hedeflemişse de, yaşama geçmiş elle tutulur, göz dolduran bir uygulama henüz ortada yok. Çevre sorununun çözümünün evrensel boyutu yanında, ülkemizde TEMA Vakfı gibi bilimsel çalışmalarını başarılı bir şekilde hayata geçiren çevreci sivil toplum kuruluşlarını desteklemeli ve teşvik etmeliyiz. Birey olarakta haydi gelin evimizin balkonunu varsa bahçemizi ağaçlandıralım, çiçeklendirelim bir karış yere bir tutam yeşil ekelim, henüz geç kalmadık. Ağacı çiçeği sevelim ve sevdirelim. Çünkü onlar bizim kardeşlerimiz ve onlar bizim can yoldaşlarımızdır. ılimizde ise çevre konusu bana göre, yıllarca önemsenmemiş ve ihmal edilmiştir. Ancak; son yıllarda çevre hususunda önemli atılımlar ve düzenlemeler yapılmaya başlanmıştır. Bugün ise çevreye karşı çok duyarlı bir ekip el ele vermiş, kentimizde çok boyutlu güzel ve kalıcı işler yapıyorlar. Kendilerini kutluyorum. Bir başka yazımda da yapılanları ve tasarlanan işleri bildiğim ve gördüğüm kadarı ile anlatmaya çalışacağım.