Mehmet Göncü
11 Kasım 2009
Bilindiği gibi seller, depremler ve kasırgalar gezegenimiz için gerekli olan tabii hadiselerdir. Sosyal bir canlı olan ve toplu yaşayan insan içinse bu olaylar doğal afetler olarak tanımlanırlar.
Bu tabiat olayları, dünya kurulduğundan beri zaman zaman meydana gelmektedirler.
Düşünen ve düşüncesine yorum getirebilen insanoğlu ise bu doğal olayların kendisine ve çevresine zarar vermemesi için bir çok boyutta zorunlu olarak tedbirler almaya çalışır.
Sonuçta; iyi tedbir alanlar az zararla olayı atlatırlar, iyi önlem almayanlar ise, büyük yıkım ve zarara uğrarlar.
Bu manada, ilimiz Urfa’ya ve coğrafi konumuna gelince; Urfa ili kent merkezi, bilimsel verilere göre günümüzden en az yüz milyon yıl önce “tektonik” bir hareket sonucu yer kabuğunda meydana gelen bir çöküntü üzerindeki arazi parçası üzerine kurulmuştur. Yani bu gün üzerinde yaşadığımız alanlar daha önce günümüzde şarkılara konu olan Urfa dağlarının seviyesinde imiş. Çöküntü olunca bugünkü duruma gelmiş.
Bu nedenle; Urfa halkı tarih boyunca hep etrafındaki dağlardan gelen sel sularının meydana getirdiği zararlarla uğraşıp durmuş. Örneğin Bizans İmparatorluğunun egemen olduğu dönemlerde bir defasında 5 bin kişi, bir defasında da 2 bin kişi meydana gelen sel sonucu boğularak ölmüştür. Bunun üzerine İmparator Justinyanus, Deyşan Irmağının yönünü değiştirmiş, bugün Karakoyun deresi olarak bilinen yeri binlerce işçiye kazdırarak açmış, muhtemel sel sularının yerleşim alanlarının dışından, kentin kuzeydoğusundan geçirerek, güneydeki boş alanlara akmasını sağlamıştır. Bu derenin üzerinde daha sonra Karakoyunlu devleti döneminde yapılan bir köprü nedeniyle, bu dere şimdi Karakoyun deresi olarak bilinir. Ben çocukluk yıllarımda bilirim. Bazı aralıksız süren yoğun yağmurlarda dere Hacıkamiloğlu köprüsünün seviyesine kadar yükselirdi.
Bu konuda çok şey yazılır ama ben konu başlığımıza dönmek istiyorum.
Yiğidin hakkını inkâr etmek nankörlük olur.
Urfamızı bugün için sel felaketinden kurtaran olay ise, Belediyemizin son beş yıl içerisinde uzman mühendislerinin projelendirdiği drenaj kanallarının kent merkezinin içine döşenmesi ile mümkün olmuştur.
Dikkat buyurun, bu drenaj, yani su tahliye kanallarının uzunluğu 75 (Yetmişbeş) kilometredir. Bu Urfa kent Belediyesinin bir başarısıdır.
Bu nedenle; bu uğurda emek harcayan herkesi Sayın Fakıbaba’nın şahsında kutluyor ve böyle güzel yeni projelere imza atmalarını gönülden temenni ediyorum.
Dürüst ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok olması dileğiyle kalın sağlıcakla.