Mehmet Göncü
28 Mart 2012
Sevgili okuyucularım, yazımın konu başlığında belirttiğim gibi, şehrimizin en eski ve köklü ailelerinden biri olan Demirkol ailesi, ilimizde bir ilki gerçekleştirerek, örnek alınacak ve takdir edilecek bir uygulama başlattılar.
Şöyle ki; Demirkol ailesi mensubu olan hemen hemen herkes gücü nispetinde maddi ve manevi katkılarda bulunarak Yusuf Paşa Mahallesinde eski bir Urfa evi satın almışlar.
Bu eski Urfa evini gidip gezme şansım oldu. Tek kelime ile restorasyon muhteşem olmuş. Demirkol ailesi mensupları burayı; düğün, taziye, sıra gecesi gibi, akrabaların bir araya gelme ihtiyacı duydukları anlarda ve bireysel misafirlerini ağırlayabilecekleri zamanlara göre tasarlayıp, dizayn etmişler.
Böyle eski bir Urfa evini yıkılmaktan kurtarıp yeniledikleri için Demirkol ailesinin tüm bireylerini yürekten kutluyorum.
Kıymetli okuyucularım, bildiğiniz gibi; dünyanın en eski üç kentinden biri olan Urfa, Göbeklitepe’deki son bulgulardan da anlaşılabileceği gibi tarihi kültür varlıkları itibariyle insanoğlunun ilk yerleşik yaşama ve ilk uygarlaşmaya başladığı yerdir.
Çeşitli uygarlıkların harmanlandığı bir kültüre sahip olan Şanlıurfa’yı gezenler, 11.500 yıllık bir geçmişi, tarihin penceresinden seyir etmiş olurlar. Hele Urfa’ya gelip de eski evleri görmeden gidenler hakikaten çok şey kayıp etmiş olurlar.
Zira; günümüzde bazı Urfa’yı çok seven duyarlı işadamlarımız ve hele bir ilki gerçekleştirmiş olan Demirkol ailesi gibi güzel düşünen hemşerilerimiz tarihi evlerimizi restore edip eski ihtişamına kavuşturmuşlar ve bazılarını da konaklama mekânları haline getirmişlerdir.
Kendilerine bu duyarlılıklarından dolayı en içten duygularla teşekkür ediyorum.
Çocukluğumun ve gençlik yıllarımın geçtiği, ruha huzur ve neşe veren o eski Urfa evlerini benim şahsen sözle veya yazı ile gerçek manada anlatmaya ne bilgim ne de yeteneğim elverir.
Bana göre, bu hususta yazılmış en güzel eserlerden biri, ilimizin yetiştirdiği büyük bir şair olan Şükrü Algın hocamızın, “Eyvanların dili” isimli şiirinin mısralarında gizemli bir güzellik olarak açıklanmaktadır.
Bende, şairimize ait “Kayıp ozan” isimli kitaptan aldığım bu şiiri, siz kıymetli okuyucularımın değerli yorumlarına sunmaktan büyük bir keyif ve mutluluk duyacağım.
EYVANLARIN DİLİ
Bir evimiz vardı
Kalaboynu’nda
Yolu inişli yokuşlu
Duvarları kesme daştan
Kapısı hilal nakışlı
Hayadı mermer döşeli
Ortasında havuz
Havuzu dört küpeli
Bir evimiz vardı
Beykapısında
Odaları tonoz kemerli
İçinde gömme dolapları
Camhanaları
Kuş takaları
Takaları dantel dantel işlemeli
Erkeği bakbağuu bakbağuu
Dişisi kuğuu kuğuu diye öten
Tumanlı hızmalı halhallı kuşlar
Bir evimiz vardı
Piyarbaşı’nda
Ortada bir ceviz ağacı
Yanı başında dolaplı bir kuyu
Deri kovalı kendir örmeli
Ketenköyneği incir
Yeddi veren arişş
Annep, çınar, nar çiçeği
Bahar kokulu melesir
Muhammediye gülleri
Bir evimiz vardı
Harran kapı’da
Lülle lülle kabları
Loş zerzembeleri
Kabların üstüne kurulmuş
Gelin çardakları
Yazlık eyvanları
Taşların şiire dönüştüğü
Revakları revakları revakları
Vardı
Bir evimiz vardı
Bir evimiz.
ŞÜKRÜ ALGIN
AÇIKLAMALAR
Kalaboynu, Beykapısı, Piyarbaşı, Harrankapı: Urfa merkez mahalle adları
Heyad: Avlu
Tonus: Taştan örme kemer
Revak: Sütunlu taştan örme kemer
Camhana: Eski taş evlerimizde o içinde bulunan kemerli duvar boşluğu
Taka: Pencere
Kuştakası: Kuş evi
Tuman: Urfa şivesinde kuşların ayak bileklerindeki uzun tüyler
Bakbuğu: Erkek kuşların ötüşü
Kuğu: Dişi kuşun ötüşü (İki ötüşteki anlam, aşk ve sevgi çağrışımı)
Hızma: Buruna takılan süs takısı. Kuşların kulaklarına takılır.
Halhal: Ayak bileklerine takılan boncuk veya gümüş bilezik
Annep: Meyveleri çekirdekli koyu kahverengi bir yemiş ağacı.
Melesir: Nazik ve kibar görünümlü salkım salkım çiçekleri olan güzel kokulu bir ağaç.
Zerzemle: Bodrum katında bulunan kiler
Arış: Asma