Halit Güllüoğlu
25 Aralık 2009
Biz burada kişisel sorumluluklardan bahsedecek değiliz. Amma kurumların hükmi şahsiyetlerinin de insan tarafından yönetildiğini unutmayalım.
Zaten esas konumuz da Tıp Fakültesinin neden “delik tencereye” dönüşmesiyle ilgilidir. Geçenlerde Şanlıurfa Tabib Odası Başkanı genç Profesörümüz sayın Aksoy kimseyi incitmeden Harran Üniversitesi Tıp Fakültesinin “hali pür melali” hakkındaki açıklamasında durumu dibi delik pencereye benzetmiştir. Bu zat hem ilim adamı hem de tüm Hekimlerimizi temsil etmektedir.Öyleyse değindiği noktalardaki ayıbın sorumlularının dikkatine sunmuş olmasındaki ciddiyeti anlamak gerekir.
Gerçekten de 1992 lerde Devlet Hastahanemizin bir bölümünde Araştırma ve Uygulamalı Tıp Fakültesinin açılım kararı büyük sevinç yaratmıştı. Çünkü Dicle ve Gaziantep nam salmıştı.Neden GAP ın merkezi konumundaki Şanlıurfada Tıp Fakültesi olmasın.Ancak ne yazık ki bir kapalı kutu gibi kalarak Halka açılamamış olmanın acısını bir bakımdan Üniversitenin kampusündeki yerin halen tamamlanmadığına bağlamakta mümkün demek yetecek mi? Herşeye rağmen bugünkü haliyle Asistanların sırtında kapanmamak için faaliyet gösteren Fakülteye çok yazık doğrusu.Elbette bazı birimlerin hocaları olabilir.Fakat Araştırma Uygulama öğrenci yetiştirme gibi ciddi işler yüklenmesi gereken Tıp Fakültesinin haline üzülmek Şanlıurfalının bir başka ayıbı sayılacaktır.
Sayın Tabib Odası Başkan Hocamız; Siz gerçeği dile getirerek doğrusunu yaptınız.Delik Tencerenin hayırsızlığını dile getirdiniz.
Şimdi 500 Yataklı Devlet hastanesi Eğitim ve Araştırma görevini üstlenmişse Fakültenin önüne geçmekle Harran Üniversitenin kariyerine zul teşkil etse dahi neye yarar.Hastahanelerimizin kalifiye personellerle başarılı çalışmaları elbette ki güzel.Ancak Koskoca Üniversitenin Tıp Fakültesinin bilim adamlarından yoksun kalması ve öğrenci eğitimindeki eksikleri bir yana itilmişse Rektör Dekan Milletvekilleri ve Şanlıurfa kamu oyunun ilgisizliğini kim sorgulayacak..