Cüneyt Gökçe
11 Ocak 2008
“Cömertlik” sözcüğünün zıttı olarak bilinen “cimrilik”, kulak tırmalayıcı bir ifade olmasının yanı sıra bireysel arıza ve hastalıkların başında yer alır. Bireysel olduğu kadar toplumsal sonuçları da olan çok önemli bir vakıadır.
“Allah’ın ihsan ettiği nimetlerin hakkını eda etmeme” şeklinde özetlenebilen bu hastalığa yakalan kimsenin iflah olması mümkün değildir.
Bu yüzden Allah Resulü (s.a), bu hastalıktan sakınmamız gerektiğini ısrarla vurgulamış ve bunun inanan kimsede olamayacağını belirtmiştir. Nitekim buyuruyor ki:
“Cimrilik ve ahlaksızlık bir müminde olamaz” (Tirmizi Dua, 25)
Gerçekten de, nimetlerin asıl sahibinin Allah olduğunu bilen müminin, O’nun verdiği malda O’nun yolunda cimrilik yapması beklenemez. Nimeti, malı, mülkü O verdiğine göre O’nun kullarından esirgemenin izah edilebilir bir yönü olamaz. Veren O olduktan sonra; sadaka, yardım, destek, ikram ve benzeri yollarla harcadıklarımızın yerini yine O doldurur. Harcayamadığın mal ise sana sürekli yük olur ve seni esir alır. Nitekim Hz. Peygamber buyurmuş ki: “Efendi cimri olamaz!” (C.Sağir Muht. Terc. s. 545) Mala hakim olmak varken ona mahkum olmanın mantıki bir açıklaması olabilir mi?
Cimrilik kişiyi insanlardan ve toplumdan uzaklaştırır. Yardım elini çektiği kişilerle beraber olmak istemez. Varlıkları onu rahatsız eder. Her şeyi yük olarak görmeye başlar. Bu yüzden Hz. Peygamber buyurmuş ki: “Cimri Allahtan uzak, insanlardan ve cennetten uzaktır cehenneme ise yakındır.” (Müslim, Birr,40) Bu durumdaki bir insanın dua kaynakları kurur. Kimseden takdir görmez. Nimeti vereni inkâr etmesi ve O’ndan uzaklaşması kendisi için bu feci sonu hazırlamıştır. Helaket ve felakete sürüklenir. Kişiyi –nerdeyse- mala tapar hale getirir. Mal sevgisi kalbine o denli yerleşir ki, altında ezilir kalır. Böylece, malı biriktirip korumaktan başka hiçbir şey düşünemez hale gelir. Eski kavimlerin çoğu bu nankör özelliğe büründükleri için kötü sonlarını hazırlamışlardır.
Resulullah buyuruyor ki:
“Cimrilikten sakınız; çünkü cimrilik sizden öncekileri helak etmiş” (Müslim, Birr, 56)
Oysa Allah’ın verdiğini, Allah’ın yolunda, Allah’ın kullarıyla beraber harcamak hem saadet verir hem de yükü hafifletir. Huzur ve dua kazandırır. Allah da onun yerini kat kat doldurur. Nitekim Allah resulü buyuruyor ki:
“Gücünün yettiği kadar israfa kaçmadan sadaka ver. Cimrilik etme ki Allah senden ihsanını kesmesin.” (Buhari, Zekât 22)
Öte yandan Hz. Peygamber, cimriliği cehennem vasıtası olarak da görmüş ve ümmetini bu konuda şiddetle uyarmıştır; öyle ki, cehennemliklerin özelliklerini sayarken cimriliğe de yer vermiş ve bunun cehennem ehlinin özelliklerin biri olduğunu vurgulamıştır.
Buyuruyor ki:
“Cehennem ehli katı kalpli, cimri ve kibirlenen kimsedir.” (C.Sağir Muht. Terc. s. 709).
Başka bir hadis-i şerifte de:
“Cimrilik dalları dünyaya sarkmış bir cehennem ağacıdır.” (C.Sağir Muht. Terc. s.1094) buyurarak bu konunun ciddiyetine dikkat çekmektedir.
Allah resulünün: “Hangi hastalık cimrilikten daha büyük olabilir ki!” (Buhari, Hums, 15) şeklindeki açıklaması da cimriliğin ne kadar tehlikeli ve çirkin bir özellik olduğunu ortaya koyması bakımından çok önemlidir.
Sürekli olarak gözü kendi malında olan cimrinin, malından yemek de insana huzur vermez. ıstemeyerek verme durumunda kaldığı zamanlarda gözü ve kalbi sürekli olarak o malın içinde olduğundan yiyenin istifadesi olamaz. Bu yüzden Hz. Peygamber buyuruyor ki:
“Cimrinin yemeği hastalıktır.” (C.Sağir Muht. Terc. s.1153)
Cimrilik hastalığını yenmemiz dileğiyle…