Deniz Güney
4 Temmuz 2012
Yaklaşık 20 gün önceydi. Şanlıurfa, cezaevi olayları ile Türkiye’nin gündemine oturmuştu. Şanlıurfa E Tipi Cezaevinde peş peşe iki yangın çıkmış, kaosun fitili ateşlenmişti. Televizyonların ve ajansların canlı yayın araçları cezaevinin önüne konuşlanmış olan biteni an be an kaydediyor, ekranları başındakiler “Şanlıurfa’da neler oluyor?” diye meraklarını gidermeye çalışıyordu.
Çıkan yangınlarda 13 can yanmış, 50’nin üzerinde mahkûm, polis gardiyan da yaralanmıştı. Yerel idarecilerin büyük bir özveri ve serinkanlı yaklaşımıyla olayların önü daha da büyümeden alınmıştı.
Cezaevi olayları, ulusal basının manşetlerine, köşe yazarların kalemine dolanmıştı. Hepsi aynı ağızla cezaevinin kapasitesinden fazla olduğunu yazıp çizmişti. 6 kişinin kalması gereken yerde 30 kişinin kaldığı, mahkûmların nöbetleşe uyuyabildiğini dile getirmişti.
Cezaevinde çıkartılan bu yangınlarla Adalet Bakanının istifası bile istenmişti.
Çıkan olayların ardından cezaevindeki kapasite fazlalığı, çeşitli illere yapılan nakillerle yarı yarıya indirilmişti. Şimdi dönüp bakıyorum geriye.
O günden sonra ne değişti diyorum kendi kendime.
Şanlıurfa Cezaevindeki nakillerden sonra bu şehirde onlarca suçlu kıs kıvrak yakalandı. Onları hangi cezaevine götürdük. Yine aynı cezaevine koymuşsak değişen ne oldu?
Sayı yine kapasitesinin üstüne çıktı. Çünkü suç işleyenler boş durmadı ki bu şehirde.
İncir çekirdeğini doldurmayacak nedenlerden dolayı yine kavgalar oldu. Yine silahlar patladı. Dolandırıcılar, kaçakçılar, hırsızlar boş durmadı bu şehirde…
Örgütlere yönelik yürütülen operasyonlarda onlarca kişi gözaltına alındı.
Cezaevindeki nakillerden sonra Şanlıurfa’da kaç kişi işlediği suçtan dolayı tutuklanıp cezaevine konuldu dersiniz?
Ya da cezaevinde yer olmadığı için tutuksuz yargılanmalarına mı karar veriliyor?.
Çünkü az değil, nereden baksanız Cezaevi olaylarından sonra çok sayı da kişi yakalanıp hakim karşısına çıkartıldı. Bunların üçte biri bile tutuklansa cezaevindeki mahkum sayısı yine kapasitenin üstüne çıkmıştır.
Durum böyle olunca da ister istemez de aklıma şu soru geliyor; Cezaevinde ne değişti?
Yoksa suçlular, nasıl olsa Şanlıurfa Cezaevi kapasitesinin üstünde mahkum barındırılıyor diye şu kanaate varsa “ Biz gasp edelim, Biz dolandıralım, Biz çalalım nasıl olsa bizi tutuklayamazlar. Çünkü cezaevinde yer yok.”
Nasıl olacak şimdi?
Suçlu elini kolunu sallayarak tutuksuz yargılanacak ve aramızda mı dolaşacak?
Bana göre mesele cezaevlerinin kapasitesini artırmak değil.
Yada mesele yeni cezaevleri yapmak değil.
Bence mesele toplumda suç işleme oranlarını düşürmek için projeler geliştirmek.
Bu günün çocuklarının geleceğin suç makineleri olmaması için aileye de devlete çok büyük iş düşüyor. Bir çocuktan canavarda yaratabilirsiniz, vatanına, milletine, bayrağına ve çevresine yararlı bir nesilde yaratabilirsiniz.
Sorunu yalnızca devlet çözsün diyemezsiniz.
Dolayısıyla millet olarak, anne baba olarak, aile olarak hepimize iş düşüyor