Mehmet Göncü
24 Mart 2015
Kıymetli okuyucularım, kendimi
bildim bileli, yaşamımın her evresinde, bitki ve hayvan beslemeyi ve onlara
ellerimle bakım yapıp hizmet etmeyi bir mutluluk saymışımdır.
Ömrümüzün
bu son baharında da bitkilerle hem hal olmayı ve onlarla dertleşip lisanı
halleriyle telepati, yani eskilerin deyimi ile “Hiselkablel vuku” şeklinde
irtibat kurup dost olmaya çalışıyorum.
Efendim
oturduğum binanın bahçe dizaynı ile ben ilgileniyorum.
Bu
manada bahçeye çeşitli süs bitkilerinin yanı sıra çam, erik, ceviz, çınar,
zakkum, kaktüs ve asma gibi birçok ağaç türleri de diktim.
Her
sabah istisnasız, çok erken saatte bahçeye iner, bahçenin mıntıka temizliğini
elimle yapar, çiçeklere ve ağaçlara su verir, yeni yaprakları okşar ve severim.
Onlarla sohbetin tadını bilen bilir.
Yaradanın
bu güzel canlıları, mutlaka aldıkları yardımın, gördükleri ilginin kat be
katını size iade ederler.
Nitekim
Tıp otoriterleri ispat etmişlerdir ki, her kim sabah kalktığında 5 dakika çam
ve çınar ağacına bakacak olsa o kişinin o günlük stresi, yani sıkıntısı mutlaka
izale olur, yani gider.
Bu
ilmi ve tıbbi gerçeği sizde deneyin, hemen faydasını göreceksinizdir. Bu
konuyla ilgili elimde çok enteresan ilmi bilgiler var ama ben yazımın başlık
konusuna döneceğim.
Mutadım
olduğu gibi 2 gün öncede yine bahçedeki çekirdekten yetiştirdiğim bir ceviz
fidanıyla ilgileniyor ve yapraklarını yıkıyordum. Mübarek ceviz fidanı yerini
sevdiği ve ilgi gördüğü için iki yıl içinde boyumu aşmış ve serpilmiş bir
vaziyette arzı endam ederken, sevincime sevinç katar. Ancak geçen gün ceviz
fidanının sık yapraklarının altına saklanmış bir deve dikeni ile karşılaştım.
Deve dikeni yemyeşil yapraklarının yanı sıra iri beyaz ok gibi dikenlerini de
çıkarıp kendi hasımlarına karşı korumak amaçlı savunmasını da hazırlamıştı.
Kendisini
görünce içimden onu kökünden söküp atmak geldi. Ama sonra bana seslendiğini
sanki duyar gibi oldum. Bana hitaben şöyle söylüyordu;
“Ben
bu yıl bu cevizin misafiriyim. Sakın bana dokunma. Beni de, seni de yaratan güç
ve kudret aynıdır. Sen mi bana bu hayatı verdin de şimdi almak istiyorsun.
Bırak ben de bu güneşten, bu sudan, bu topraktan, bu havadan faydalanayım. Bu
gezegene ve bu canlı yaşama birçok faydam var. Senin bilgin yetmez. Sen bu
konuda cahilsin. Benim o kadar çok faydam var ki, onu akıl izan sahibi kimseler
bilebilir. Hadi çek git işine bak. Sakın bana dokunma…”
Hemen
aklım başıma geldi; “Doğru söylüyorsun. Senin bu eko sistem içindeki görevini,
yani faydalarını bilemiyorum. Ben her hususta olduğu gibi bu konuda da bilgiye
muhtacım ve öğrenmeye de mecburum” dedim ve kendisine barışmak amacıyla su
ikram ettim. O gün bu gündür bir yıllık misafir bitki olan deve dikeniyle artık
dost olduk. Artık her sabah bahçeye indiğimde onunla da selamlaşıp sohbet
ediyorum. Bu manada; ne mutlu ağacı, kuşu, toprağı, taşı ve de böceği, çiçeği
kardeş sayanlara….
Dürüst
ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride kahırda önde olan dostlarınızın çok
olması dileğiyle kalın sağlıcakla…