Cüneyt Gökçe
5 Ekim 2007
17 Ekim tarihleri arası; başka bir deyimle, Ekim ayının ilk haftası “Camiler ve Din Görevlileri Haftası” olarak kutlanır. Söz konusu hafta içerisinde bu alandaki hizmetlere dikkat çekilir.
ıslam’ın ilk dönemlerinden itibaren camiler; ibadetgâh olma özelliklerinin yanı sıra eğitim-öğretim, mahkeme, misafirhane, resmi daire gibi fonksiyonlar da icra etmişlerdir.
Görevleri sadece namaz kıldırma ile sınırlı olmayan fedakâr ve cefakâr Din Görevlileri ise, olağanüstü bir toplumsal dinamiklik fonksiyonu icra etmektedirler..
Din Görevlisinin üç temel özelliğinden bahsetmek mümkün:
1-Önderlik Özelliği: Din görevlisi, içinde yaşadığı toplumun önderidir. Önderliğinin gereği olarak da hal, hareket ve davranışlarıyla beraber yaşadığı insanların önündedir ve onlar için önemli bir örnektir. Prensip ve ilke sahibidir.
2-Rehberlik Özelliği: Din görevlisi, içinde yaşadığı topluma rehberlik eder. Çoğu Müslüman aklına takılan şeyleri ilk olarak yanı başındaki caminin hocasına sorar. Bu sorulara muhatap olacağını bilen Cami görevlileri de vatandaşların kendileri hakkındaki bu güzel teveccühünü boşa çıkartmaz; çözüm üretici ve yönlendirici sıfatıyla cemaatine yardımcı olur
3-Temsil Özelliği: Din görevlisi, bu özelliğinin ağırlık ve sorumluluğunu çok iyi bilir. Dini temsil ettiğinin farkındadır. Bu yüzden, dinle çatışan, ters düşen, dine uygun olmayan hiçbir tavır ve davranış içinde olmaz; olmamaya çalışır.
Din görevlisi, sadece birtakım dini görevleri yerine getirmekle yetinmez. Bunun yanında halkın içine girer, onlarla kaynaşır, dargınları barıştırmada, kişiler arasındaki problemleri çözüme kavuşturmada etkin bir rol oynar. Böylece toplumda bir barış ortamının oluşmasına katkı sağlamış olur.
Cemaatin durumunu göz önünde bulundurarak hutbe ve vaazlarını hazırlar. ifrat ve tefritten uzak, eğitici-öğretici, uyarıcı, sevdirici, müjdeleyici, kötülüklerden sakındırıcı ve toplumu bütünleştirici ifadeler kullanır. Sürekli bir biçimde, birlik ve beraberlik, sosyal dayanışma ve bütünleşmeyi sağlayıcı, kolektif bir şuuru ortaya çıkarıcı ve toplumsal uzlaşmayı canlı tutucu sözlere yer verir.
Vaazlarda kişilerle uğraşmaz. Örneğin, “Sizi gidi, Ramazan Müslümanları!”, “Oruç tutmayanlar, camide ne işiniz var”, “Beş vakit kılmayan cumaya da gelmesin” gibi iğneleyici ve ürkütücü ifadelerden kaçınır. ınsanların bazılarını cennete, bazılarını cehenneme gönderen, en ufak bir hatadan dolayı münafık ve kâfir damgalarını vuran ve ıslam’ı zorlaştırıcı ve öcü gibi gösteren bir adam rolüne girmez. Çünkü bilir ki, ıslâm kolaylaştırıcı, barışçıl, her şeyde orta yolu tavsiye eden ve aşırılıklardan uzak bir dindir.
Din görevlisi gerektiğinde bulunduğu çevredeki halkın maddi ve manevi problemleriyle de ilgilenmekte ve camilerimizin çevre ile irtibatını sağlar. Hatta bu bağlamda: camisinin alt yapısının müsaitliği oranında, halkın yararlanabileceği organizelere öncülük eder ve halk-cami diyalogunu daha da pekiştirir.
Ev hanımları ile çocuklara yönelik yararlı programlar düzenler ve camiyi adeta halka açar.
Ayrıca insanların, her türlü dertlerini anlatabildikleri, sır saklayan, güvenilir bir karaktere sahip olma noktasında da din görevlileri halkın en rahat ulaşabildikleri kişilerdir. Yaz-kış demeden kendilerine tanınan yetki ve sorumluluklar dâhilinde bizlere ve çocuklarımıza Kur’an öğreten ve dini rehberlik yapan yegâne topluluk din görevlileridir.
Hemen belirtelim ki, Hz. Peygamber, türlü yaratıkla sevgiye dayalı iletişim içerisinde olmuştur. O her şeye ve herkese gereği gibi önem vermiş ve o değerle mütenasip bir iletişim kurmuştur. Din Görevlisi de bunu yapmaya gayret eder.
Bu noktada camiye de birkaç paragraf ayırtmakta yarar var:
Bilindiği gibi; cami ilk ıslâm toplumunun oluşumunda merkezi bir rol oynamıştır. Bu amaçla Hz. Peygamber, hicretten sonra Medine’ye varır varmaz, ilk iş olarak hemen Mescid-i Nebevî’yi inşa ettirmiştir.
Caminin toplumsal huzur ve barıştaki rolü kıyamete kadar devam edecektir.
Camiler özgürlük ve eşitlik alanlarıdır. Buralarda şah ve geda aynı şartlarda, aynı safta yer tutar. Camide zengin fakir, alt üst, amir memur ayırımı yoktur.
Camiler huzur yerleridir. ınsanın sükûnet bulduğu ve rahatladığı mekânların başında cami gelir. Camide, çevredekiler rahatsız edilmez. Camiye giren insan, ötekini düşünmeyi öğrenir.
Camiler, derme-çatma binalardan kurtarılmalı ve şanına yakışır özellikte olmalıdır.
Camileri imar edenler yüce Allah tarafından övüldüklerine göre, camilere layık bir cemaat olmayı hedeflemek imarlarına yapılacak en önemli katkıdır. Camilerimizi temiz tutup “yaşanabilir” mekânlar haline getirme hususunda din görevlilerine yardımcı olmak her sağduyulu insanın öncelikleri arasında yer almalıdır.
Aslına bakılırsa, her hangi bir mahallede bulunan bir caminin bakımı, temizliği ve diğer ihtiyaçları, orada ikamet eden tüm halkın uhde ve sorumluluğundadır. Ancak bu noktada da en ağır yük ve sorumluluğu yine din görevlileri üstlenmektedir. Bütün eksiklik ve aksaklılıkların muhatabı onlar görülmektedir. Dolayısıyla “normal insan kapasitesi”ni aşan bir fedakârlıkla bu vazife din görevlileri tarafından icra edilmektedir.
Buna göre; bu fedakâr ve cefakâr, elleri öpülesi altın nesli, koruyup kollamak, yardımcı olup destek vermek her vicdan sahibinin başlıca görevidir.
Dolayısıyla, cami ve mescitlerimizin bakım ve temizliği için iyi bir organize şarttır. Yapılacak o kadar iş vardır ki, bunların destek ve katılım olmadan yapılması neredeyse imkânsız gibidir.
Örneğin:
Camilerin ses ve aydınlatma sistemleri mutlaka sürekli bir biçimde kontrol ve denetim altında olmalı ve ehil kişilerce takip edilmelidir. Bu sistemlerdeki aksaklıklar bazen insanları camiden uzaklaştırmaya sebep olabilmektedir.
Helâ ve lavaboların bakım ve temizliği; bozulan muslukların zamanında onarılması ve abdest mekânlarının temiz tutulması çok önemli bir husustur.
Halı, varsa- perde, kilim, saat, avize, levha, mihrap, minber, kürsü, kapı, pencere ve benzeri noktalar da ihmal edilmemesi gereken stratejik yerlerdir. Her birisinin “açık” bir noktası olduğunu unutmamak gerekir,. Mesela, halıların en zayıf noktası altlarının kirli kalması ve nahoş kokulara maruz bırakılmasıdır. Diğerlerinin de her birisinin erbabınca malum- ayrı bir püf noktası mevcuttur. Caminin içine gelişigüzel atılmış çeşitli eşyaların cami ziyaretçilerini rahatsız etmemesi mümkün değildir.
ıç temizliğin yanı sıra özellikle- dış görüntü ve temizliğe de dikkat etmek gerekir. Bazen, saçak ve minarelerde ve cami çevresinde o kadar nahoş ve rahatsız edici manzaralar oluşmaktadır ki, bunların izalesi zaruri ödevler arasında yer alır.
Camiler ve Din Görevlileri Haftasının tüm insanlığa hayırlar ve güzellikler getirmesini niyaz ediyor; din görevlilerimizi şükran, minnet ve takdirle selamlıyorum.