Mehmet Göncü
21 Mart 2013
Kıymetli okuyucularım, bildiğiniz gibi 21 Mart’ta dünyamızın kuzey yarımküresinde gece-gündüz eşitlenir ve günden güne güneşin kuzey yarım küreye gelen ışıklarının geliş açısı da büyür. Bu durum karşısında kış mevsiminde kuzey yarımkürede kayıp olan enerji, 21 Marttan itibaren bu yarımkürede yeniden depolanmaya başlar.
Dolayısı ile ısınan hava, su ve toprak, bitkilerin yeşermesi için müsait bir ortam sağlar. Bitkilerle birlikte doğadaki diğer canlılarda üreme mevsimine girerler ve top yekün hayat canlanır ve verimli bir hale gelir.
Bu canlanma kent yaşamında pek fark edilmese de, kırsal alanda belirgin bir hal alır. Bu nedenle göçebe toplumlarda ve bozkırlarda yaşayan halklar, doğanın canlanışına ve bereketine bizzat tanık olurlar. Dolayısıyla bu durumu sevinç ve coşkuyla bir bayram havası içinde kutlarlar.
Tabiidir ki, farklı enlemler nedeni ile, kuzey yarımkürenin güney eksenindeki bölgelere bahar daha erken gelmekte, kuzey eksenindeki bölgelere ise daha geç gelmektedir.
Bu nedenle bazı bölgelerde bahar 6 Mayıs’ta (Hıdırelyes) ve bazı bölgelerde de 21 Haziran’da karşılanır ve bu tarihlerde o bölgelerde bayram yapılır.
Bu tabiat olgusu karşısında 21 Mart’ta, baharı ve yeni günü bir bayram olarak binlerce yıldan beri karşılayan kuzey yarımküredeki bölgeler; kısaca Avrasya dediğimiz Balkanlar, Türkiye, Kıbrıs, İran, Irak ve Ortadoğunun ve Orta Asya’nın bazı ülkeleridir. Ağırlıklı olarak Türk dünyası olarak da adlandırdığımız Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Azerbaycan gibi ülkelerde ise 21 Mart resmi ve milli bayram olarak büyük şenliklerle kutlanır.
Güzel yurdumuz Türkiye’de de büyük bir neşe ve sevinç içinde kutlanan ve karşılanan nevruz, tabiat ananın bütün canlılara bahşetmiş olduğu bir ikramdır. Dolayısıyla düzenlenen törenler ve bayram sevinci tabiata insanoğlunun minnet ve şükran olgusunun bir nişanesidir. Dünyanın iklimsel coğrafi yapısına göre gerçekleştirilen bu bayramlara başka sanal ve mitolojik anlamlar yakıştırma, ne kadar doğruyu yansıtıyorun cevabını siz değerli okuyucularıma bırakıyorum
Düşünen ve düşündüğünü algılayabilen biz insanlar, tabiat ananın bu ikramını şükranla, sevinçle, kardeşlikle, birlik, beraberlik, dirlik ve bir bayram havası içinde karşılamanın mutlak sevincini yaşamalıyız.
Bu vesileyle, yeni günün ülkemize ve bütün insanlık âlemine hayırlı olmasını ve barış getirmesini dilerim.
Sevgili okuyucularım, hepinizin bildiği gibi barış yaşamın ilkbaharı gibi güzel ve mutlu bir hadisedir.
İnsanlık aleminin olmazsa olmazı olan huzur ve güven ortamını barış gibi bir güzel olguyla taçlandırmak için hükümetimizin başlattığı “Çözüm süreci”nin başarıyla sonuçlanması ise en büyük temennimizdir.
Ayrıca bu hususta herkesin üzerine düşen barış görevini eksiksiz olarak yerine getirmesi gerekir inancındayım. Bu duygu ve düşüncülerle hepinizin nevruzunu kutluyorum.
Dürüst ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok olması dileğiyle kalın sağlıcakla.