Mehmet Göncü
8 Mart 2006
Bu sene de yeni dikilen bazı fidanlarla konuştum.. Bildiğiniz gibi şanlıurfa, güzel yurdumuz Türkiye’nin orman bakımından en yoksul kentidir. Bu gerçeği çok iyi bilen il yöneticileri ile bazı duyarlı şahıslar her yıl olduğu gibi bu sene de ağaç dikme mevsiminde binlerce genç fidanı kent merkezi ve ilçelerinde dikiyorlar. Bu düşünce ve davranış gerçekten minnet ve şükranla anılacak çok iyi ve çok sevindirici gelişmelerdir. Örneğin son 3 yılda şanlıurfa Valiliği Çevre ve Orman Müdürlüğü 3 milyon’a yakın orman fidanının dikimini gerçekleştirmiştir. Keza şanlıurfa Belediyesi de kent merkezine 200 bine yakın çeşitli türde fidan dikmiş, yeni yapılan parkları ve kaldırımları da ağaçlandırmaya devam ediyor. Tarım ıl Müdürlüğü’nün de bu konudaki çok çeşitli çalışmaları memnunluk yaratıyor. Öte yandan TEMA ve şanlıurfa Vakfı gibi bazı sivil toplum kuruluşlarının da bu konuda çok faydalı çalışmaları var. Özel şahıslar bağlamında ise değerli dostlarım Doktor Adnan Elçi ve Ömer Elçi beylerin şahsi gayretleri ile bugüne kadar tüm masraflarını kendileri karşılayarak 60 binden fazla fidanı çeşitli alanlara, köylere, camilere ve okullara dağıtarak şanlıurfa’nın yeşillendirilmesine katkıda bulunmuşlardır. Büyük bir hızla da bu işe devam ediyorlar. Allah (C.C.) bu uğurda emek sarfeden herkesten binlerce defa razı olsun. Her yıl tekrarlanan ağaçlandırma kampanyalarında bazı aksaklıkların yaşandığını düşünüyorum. Neden mi? Nedenleri bana göre şunlardır: Kent merkezine dikilen fidanlara şehir sakinleri olarak yeterli ölçüde sahip çıkamıyoruz. Her şeyi Belediye’den ve resmi kurumlardan bekliyoruz. Hatta öyle ki kapımızın, işyerimizin önündeki kaldırımlardaki ağaca bile üşenip bir damla su vermiyoruz. Çocukların ağaç dallarını ve fidan gövdelerini sallayıp köklerinin zedelenmelerine, kırılmalarına engel olamıyoruz. Bu nedenle çocukları çok boyutlu olarak aile ve okul düzeyinde iyi eğitmemiz gerekiyor. Zira yeni dikilen genç fidanların biz kent halkından bazı istekleri var. Belki inanmayacaksınız ama, geçen gün kaldırımlara yeni dikilen bazı fidanlarla konuştum. Konuştum diyorum, çünkü artık ispat edildi. Bitkiler de çok yüksek frekanslarda ürettikleri enerji ile başka canlılarla ve kendi aralarında iletişim kurabiliyorlar. Siz de bir çam veya çınar ağacına 5 dakika dikkatlice bakın, onun sizinle iletişim kurduğunu anlayıp, çok rahatlayacaksınızdır. Deneyin, gerçeği siz de hissedeceksinizdir. Geçen gün genç bir çınar fidanıyla konuşma fırsatı buldum.. Bana şöyle sesleniyordu: “Siz insanlar beni kendi halime bıraksaydınız, tohum olarak bir dere kenarında veya sulak bir alanda yeşerip gelişirdim. Ama siz beni getirip kaldırıma diktiniz. Ne su var, ne serin ve nemli bir hava. Aksine eksoz dumanı, kirli, tozlu bir ortam. Üstüne üstlük gelen-giden çocuklarda gövdemi sallayıp duruyor, dallarımı kırıyor. Eğer bakamayacaktınızsa neden beni doğal ortamımdan ayırıp, buraya diktiniz? Benim ayağım yok ki gidip su içeyim. Ellerim yok ki kendimi koruyayım. Lütfen beni koruyun, bana su verin. Resmi ve özel şahıslara sesleniyorum; Benimle ilgilenin” diyordu. Kendisine fidan kardeş, “Valla haklısın” dedim ve ekledim: “ Başım gözüm üstüne. Bu arzunu ve isteğini köşemde dile getireceğim.” Sevgili okuyucularım lütfen bu çınar fidanının söylediklerini ve arzusunu siz de değerlendirip, yorumlayın. Ben de istirham ediyorum. Bu fidanın yalvarışını, haklı sitemini arkadaşlarınıza, dostlarınıza, yakınlarınıza ve çocuklarınıza lütfen anlatın, anlatın, anlatın…