Mehmet Göncü
22 Aralık 2010
Varoluşun genel esprisi içerisinde, doğal hayatı incelediğimizde, çok boyutlu, gizemlerle dolu bir güzellikle karşılaşırız.
Sonuçta anlarız ki, bu dünyada yaşayan her canlının bir görevi vardır.
İşte bu görevin gerektirdiği kadar bir yaşam süresine sahip olan tüm canlıların ortak noktası ise, özgürce yaşayacakları bir ortamda bulunma istekleridir. Bu istem, içgüdüsel bir talep ve davranış şeklinde ortaya çıkar.
Örneğin; bir fiilin ömrü ortalama yetmiş yıldır. Görevi ormanların fazla otlarını ve ağaçların fazlalık dal ve yapraklarını temizlemektir. Bir kaplan ortalama 25 yıl yaşar. Görevi, ormanları, otçuların tahribatından korumaktır. Eğer Kaplan nesli tükense, çok kısa bir zamanda bir tek ot ve bir tek ağaç Hindistan’da kalmaz. Karasinek 14 gün yaşar ve dünyadaki bütün pis kokuları emerek yok eder. Keza; Köpek balıkları, denizler ve okyanuslardaki leşleri toplayarak kokuşmayı önler. Sırtlanlar, akbabalar ve kargalar da karalardaki leşleri toplayarak, salmonelle ve bitülüslüs gibi mikroorganizmaların ve bakterilerin çevreye yayılmasını ve pis koku yaymasını engellerler.
Bu konuyu binlerce örnekle çoğaltabiliriz.
Demem o ki, bütün bu canlıların tabiatta olmaları gereken yerde ve özgürce yaşayabilecekleri ortamlarda bulunmaları önemlidir.
Bu nedenle; Ben şahsen hiçbir canlının, bulunduğu ortamın dışında, kafeste beslenmesine gönlüm razı gelmez. Zira; kafeste beslenen bir kuşun ızdırabını yüreğimde hissederim. Keza; hayvanat bahçelerini ziyaret etmekten de hiç hoşlanmam. Kudretli ve azametli bir aslanın daracık kafesteki çaresizliği bir insan olarak yüreğimi yaralar. Keza; zaruret hali yoksa, yaban ortamlarda yapılan avcılık da benim üzüntüyle karşıladığım bir olaydır.
Geçen gün bizim binaya nerden geldiğini bilmediğim beş adet tarla faresi gelmiş ve kömürlükte yuva yapmış. Bu durumdan bina halkı çok rahatsız olmuş, durumdan ben de haberdar olunca, komşulara ‘Haklısınız ancak lütfen üzülüp, telaşlanmayın, ben onların hepsini tel bir kafes fakla yakalarım ‘ dedim. Gerçekten temin ettiğim bir fak sayesinde tarla farelerinin hepsini tek tek ve canlı olarak yakaladım ve Şanlıurfa kent merkezi yerleşim alanlarının dışında bulunan taşlık alanlara bıraktım. Onların yaşam alanları buralardır. İnsanların yaşadığı apartmanlar değildir. “Yanlışlıkla apartmanlara gelmişlerse onları doğal yaşam alanlarına bırakmak en doğru iştir” diye kendi kendime söylendim.
Sevgili okuyucularım, bizler ki, insanoğlu olarak yaşam piramidinin en üst noktasında bulunuyoruz. Bu nedenle, eko sistemi korumakta en büyük görev bize düşüyor. Eğer ekolojiyi iyi koruyamazsak gelecek nesillerin yaşamını güçleştirmiş olacağımızı asla aklımızdan çıkarmayalım ve isterseniz bu günkü yazımızı da Yunus Emre’nin şu dizeleri ile bitirelim:
“Yaradılanı hoş gör, yaradandan ötürü”
Dürüst ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok olması dileği ile kalın sağlıcakla.