İbrahim Dülger
19 Aralık 2006
Eski kentlerin kendilerine özgü görüntüleri, siluetleri vardır. ıstanbul Boğaz köprüleri ve camileriyle, Paris Eyfel Kulesi, Notırdamı, meydanlarıyla, Newyork Özgürlük Anıtı ve yüksek yapılarıyla, Venedik kanalları, Roma Antik ve Ronessans Dönemi, Londra Tayms Nehri çevresindeki yapılarıyla özdeşleşmiştir. Yeni yapılaşan kent alanlarının bu doku ve görüntüyü bozmasına müsaade edilmemiştir. Ülkemizde maalesef aynı duyarlılık gösterilmemekte eski kent dokusu içinde yapılan devasa binalarla kentlerin siluetleri bozulmaktadır. ıstanbulda, ızmirde, şanlıurfa’da, Mardin gibi eski yapı dokulu kentlerde olduğu gibi… Son yıllarda Kalesi, Mancınıkları, Minareleri Taş binaları, Ulu camii saat kulesi ile kendine has görüntüsü olan kentimizde bu görüntünün talan edilircesine bozulmaya yüz tuttuğunu görmekteyiz. şehrin kuzeyden görüntüsüne hançer gibi saplanan Yimpaş binası, ucuz kumaş ve bezlerin satıldığı çarşısının oluşturulması için estedikten uzak dükkan yapılaşması, kendine has sokak görüntülerini bozmaktadır. Yıkılan duvarlar, onarılan yapılar kısmen biriket ve alakasız malzeme ile onarılmaktadır. Dış duvarlara çıkarılan elektrik sayaçları, sokak görüntülerini bozmakta, fotoğraf görüntüsünde elektrik tellerini görüntüsü yanında sayaç kutuları da ayrı çirkinlik yaratmaktadır. Geçen yıl gezdiğimiz sokakta gördüğümüz Cumbalı Güzel Urfa Evinin yerinde yeller esmekte veya bitişik binada yapılan onarımda dış duvarda mozaik veya fayans kullanılması görüntüyü berbat hale getirmektedir. (Harran kapı yakınlarında) Büyük masraflarla restorasyonu, onarımı yapılan Mevlevihane camiinin köşesine camiinin taş yapı malzemesine uymayan, gri plastik görünümde iki kocaman trafo binasının oturtulması mantığını anlamak mümkün değildir. Trafolar camiinin görüntüsünü gölgelemekte, sırıtan bir görünüm arz etmektedir. Sonra şu soruyu sormak gerekiyor bu restorasyondan sorumlu kişilere; Bu düzenleme neden yapıldı? Yakışıyor mu? Neden ucuza getiriliyor? Daracık ve trafik sıkışıklığının yaşandığı köşede trafo binaları mı eksikti? Ulucami ve Haşimiye meydanlarındaki trafo görüntüleri hiç yakışmıyor. Trafo binalarının camiinin köşesinden kaldırılması gerekmektedir. Haşimiye Meydanında geçmişte yapılan, istenen yoğunlukta çalışmayan Pasaj, Gümrük Hanı ve Arasa Hamamını ve çarşı dokusunu gölgeleyen, bozan görüntü sergilemektedir. Sokak aralarında veya eski kente yakın yapılan çok yüksek binalar kent görüntüsünü bozmaktadır. Eski kent dokusu içinde iki camiye (Ömeriye ve Nur Ali Camii) takılan teneke, saç minareler yerine uygun malzemeyle minare yapılması; Hulusi Öcal Beyin dediği gibi, “Kutik minare” daha uygun olur, kent görüntüsüne zarar vermez. Abdulvahit camiinin naylon minarelerinin sökülmesi çok uygun olmuştur. Yapılan camii ve genele açık tuvalet ihtiyacı gidermek açısından takdir edilen davranıştır. Harran kapı üzerindeki görüntü kirliliği oluşturan reklam tabelaları ve teller sökülmelidir. şaban Hanı giriş kapısındaki restorasyon çok çirkin görüntü arzetmektedir. Bu konuda; ıl Kültür Müdürlüğünün müdahale yetkileri sorumluluğu arttırılmalıdır. Sadece tanıtım yetmemektedir. Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu ılimizde kurulmuştur. Belediyede; Eski kent dokusu imarı ile ilgili bir birim kurulmalı, Kültür ve Tabiat Varlıkları Kurulu ile işbirliği içinde çalışmalıdır. Müftülük camii ve ibadet yerlerinde yapılan rastgele onarım ve peyzaj çalışmaları konusunda müdahale etmelidir. Günümüz teknoloji ve zenginlik içinde daha görkemli yapılar yapılıp uygun onarımlar yapılabilecekken, güzelim taş yapılı kent dokusu içinde saç ve bidon minare ve eklentiler hiçte hoş gözükmemektedir. Dinin yüceliğine yakışmayan bu görüntü insanlarda basitlik, eziklik duygusu uyandırabilmektedir. Bu nedenle ilgili bütün birim ve bireylerin üzerine düşeni yapması gerekmektedir. Eski yapı dokulu kent turizmi gittikçe önem kazanmaktayken, şanlıurfa’da kısmen korunan bu kent dokusunun muhafazası için gereken her türlü gayret gösterilmelidir. Bu konuda kentte yaşayan her vatandaş sorumluluğun bilincinde olmalıdır. Hatırlamalıyız ki; II. Dünya Savaşında yerle bir edilen Berlin Kenti Dokusu bozulmadan merkezden dışa doğru aynı yapı ve dokusuyla yeniden inşa edilerek, kültürel miras korunarak, geçmişini unutmayan ondan güç alan zengin Almanya’nın doğuşu bu imar edilen eski kent dokuları üzerinde yükselmiştir. Çocuklarımıza ve gelecek nesillere; (öğünerek) teneke, bidon minareler, beton, estetikten uzak, ruhsuz yapıları miras bırakmak yerine, tahrip olmaktan yağmadan kurtarabildiğimiz yapı ve eserleri bırakmak için her türlü gayreti göstermeliyiz. Duyarlı ve ilgili tüm insanlara bir tatil günü veya boş zamanlarında, huzuru ve hüznü birlikte yaşabilmeleri için kentimizin en eski sokaklarını gezmelerini salık veriyorum. Mutlu ve hüzünsüz günler dileklerimle…