Cüneyt Gökçe
14 Ocak 2011
Hz. Lokman’ın, hikmetli sözlerle tanındığı hepimizin malumudur.
Bugün Hz. Lokman’ın bir hadisesini sizlerle paylaşmak istiyorum; şöyle ki, Hz. Lokman’ın namını daha önceden duyup ona hayran olan ancak ilk kez kendisiyle karşılaşan bir adam gördüklerine inanamamış ve Hz. Lokman’ın siyah derisi ve kalın dudakları karşısında şaşkın kalakalmış. Adamın içine düştüğü tereddüt ve istifhamları tahmin eden Hz. Lokman:
-Ne oldu birader; neden öyle şaşkın şaşkın bakıyorsun; boyayı mı beğenemedin yoksa boyacıyı mı?
Boyayı ya da Boyacıyı beğenmemek ne haddimize!
Şunu bilmeliyiz ki, bir erkekle bir dişiden yaratılan ve tanışıp-kaynaşma amacıyla için farklı şekillerde dünyaya gönderilen insanlar olarak haddimizi bilmeli ve birbirimize üstünlük taslamamalıyız. Bilmeliyiz ki, kanun nezdinde “eşit” olduğumuz gibi, üstünlüğümüzün temel kriteri de takvadır. Takvasının gereği olarak kim daha fazla Allah’tan korkuyor, sorumluluğunu yerine getiriyor ve yaratılış amacına uygun hareket ediyorsa “üstün” olan odur. Kişiye değer katan derisinin rengi, aşireti, malı-mülkü ve coğrafyası değil; ibadeti, bilinci ve takvasıdır.
Kendi derimizin rengini biz belirlemediğimize bu renkten dolayı övünmemiz doğru olmadığı gibi dövünmemiz de doğru değildir. Sahip olduğumuz boyanın sahibi Yüce Allah’tır. Bu boyayı beğenmemek bir nevi ırkçılıktır.
Bu ırkçılık bazen bölge, mahalle, köy, şehir ve giyim-kuşam farklılıklarından da doğabilir. Kimimiz kendi şehrimizi başkasının köyünden; kendi köyümüzü başkasının şehrinden; kendi bölgemizi başkasının mahallesinden; kendi bölgemizi başkasının bölgesinden ya da kendi giyim-kuşamımızı başkasının giyim kuşamından daha üstün tutarak bir nevi ırkçılık yaparız.
Barış ve huzur dolu günler dileğiyle…