Mahmut Çepoğlu
14 Temmuz 2006
Zooloji aleminde eşeğin; at ve zebraya akraba olduğu söylenir. Her ne kadar ana vatanı Afrika deniliyorsa da bence yanlış. Çünkü Mezopotamya da ilkkez hz. Adem tarafından evcilleştirildiğine dair efsane yaygındır. O yetmez bir çok insana “eşek” lakabı takarak tanıtmaya çalışıyoruz. Demek bir gerçek payı var.
Göbekli Tepe’nin geçmişi on bir beş yüz seneyi buluyorsa, demek ki eşek dünyaya yayılmadan önce yöremizde evcilleştirilmiş idi. Eşeklerin önceleri etin için avlandığını bilmenizde yarar var. Her ne kadar, sonraları eşeğin eti haram kılınmışsa da geçmişte savaş halinde mecburiyetten, şimdide kasapların para hırsından, vatandaşın çiğköftelik kara et derdinden yemek zorunda kalmışız kimi zaman.…
Eşeklerin çok güçlü sesleri olduğunu görmeyenimiz yoktur. Bunun bir haberleşme şekli olduğu kabul edilir. Halkımız arasında eşeğin şeytanı gördüğünde anırdığı söylenir. Bu da eşeğin insanlara hizmet etmemesi şeytan tarafından sıkıştırılmasından dolayı gösterdiği sesli bir tepkinmedir
Bilirsiniz, biz eşeği hep aptallığı ile biliriz, hatta kızdığımızda insanlara “eşek gibi” deyip hakaret ederiz.. Yüreğimiz rahat etmez, babası kimdir, nedir, necidir, tanımadan bilmeden onu da katar “eşşekoğlu eşek” der, bir başarı elde etmiş gibi böbürleniriz.
Bazı adamlar için “eşek beyni yemiş” derler. Onu geri zekalı, söz anlamaz, avanak biri olarak tanıtılır. Aslında; onca koyun, keçi, dana, kuş beyni yiyenlerin hiçte bu hayvanlara benzemediğini bildiğimiz halde, yine de eşek beyni yemiş ya da “eşşek gibi adam” demeden de edemeyiz.. Neden eşek beyni yiyen eşekleşir bilemiyorum. O zaman koyun beyni yiyende koyun gibi olması gerekmez mi? Toplumumuzda o kadar koyun beyni yenilmesine rağmen insanlar kurtla yeyip kuzuyla şivan etmektedirler.
Aslında eşek denilen yaratık; köy yerinde olduğu kadar şehirde cefkar dostumuz, çilemize ortak, yükümüze yardımcı, sahibine sadık, düşünmeyen, konuşmayan, zararı yerine fayda sağlamasına rağmen, hep onu aptallıkla özdeşleştirmişiz. Hepinizin bildiği gibi. Gel gör ki eşek geçtiği bir yerde ayağı bir taşa değse, yahut geçtiği bir yolda ayağı bir çukura mı düştü, kesinlikle bir daha oradan geçmez. Peki ya insanlar!…
Eşeğin ismini bile toplumda anmak bir ayıp ya “af dersiniz”le başlanılır söze yada “karakaçan”, “uzun kulak” yada “merkep” deyip eşeği ifade etmeye çalışırız. Sonradan rahmetle andığım Barış Manço “arkadaşım eşek” şarkısını çıkardı da, eşek ismi toplumlarda rahatlıkla anılmaya başladı.
Söz eşekten açılmışken birde eşek fıkrası ile devam edelim.
Bizim Urfa’ da eşek lakabıyla anılan bir çok insan var. Özellikle eşek Hallo, (halil) yada eşek Ahmo (Ahmet) isimleri bilinen isimlerdir. ışte eşek Hallo’nun arkadaşları toplanır, senin ismini değiştirelim derler. Eşek Hallo buna çok sevinir. Hemen arkadaşlarına bir ziyafet hazırlar ve karısına da müjdeyi verir. Karısı da bu işe çok sevinir. Komşular arasında eşek Hallo’nun arvadı diye anılmaktan çok rahatsız oluyordu. Hallo’nun arkadaşları gelir, Evlerinde oturulur, yenilir, içilir, sıra Hallo nun ismini değiştirmeye gelir. Hallo’ nun ismini arkadaşları bu kez “sıpa hallo “ olarak değiştirirler. Hallo hemen diğer odadaki karısına sevinçle müjdeyi verir. Avrat; der “benim ismim bu kez “sıpa hallo” olarak değiştirildi” deyince, kadın biraz durakladıktan sonra “gözi avcuma düşe herif” der, “sıpa iki sene sonra gene eşek olur”.