Ömer Elçi
31 Mart 2012
29 Mart Perşembe günü Hizmet gazetesinin konuk yazar köşesinde Milli Eğitim Bakanlığı, Okul içi Beden Eğitimi Spor ve İzcilik (önceki) Şube Müdürü Erdal Güloz’ un “Türk İzciliğinin 100.yılı” paylaşımı vardı.
1990 yılında İzci liderliği kursu ile yaşamaya başladığım ve sonrası yıllarda Urfalı izci olarak ilkleri başarıp (2 tahta) asistan liderlik, (3 tahta)ulusal eğitimci liderlik, son aşama (4 tahta) Uluslararası eğitimci liderlik aşamalarını yaşayıp son 2 yıldır izcilik faaliyetlerimi askıya aldım.
Şanlıurfa’da 4 yıllık İl İzci Kurulu başkanlığı dönemimde her yıl 1000-1500 öğrenci izciliğe katılıp, sosyal ve toplumsal birçok etkinliğe imza atarken, at gözlüklü bazı onaycıların Urfalılık zırvalılığında ısrarcılığı, takozluklar nedeniyle il başkanlığından istifa ettim.
Milli Eğitim Bakanlığının birçok ilinde görev alırken, her şeyi bildiğini sanan benci beylerin ahkâmlılığında Urfa’daki izci sayısı gittikçe azalıp 150-200’ü geçemedi, şimdiki durumsa lay lay lom…
Toplumsal yaşamda yozlaşma her yıl fazlalaşırken, insan ve doğal yaşam değerlerinin güzelliklere yönelmesine temel olan izcilik faaliyetlerine ne yazık ki gereken önem verilmiyor. Bu konuya gereken önemi vermeyenlerin söylemleri “vız gelir tırıs gider”
*
Türkiye izciliği 100.yılında Güloz’un dünkü yazısında belirttiği gibi belirsizlikte…
25-50 yıldır izciliği yaşayanlar izciliğe de siyaset enjeksiyonuyla oluşumları çaresizce izlemek zorunda kalırken; izcilik meşalesi birçok yerde söndü, sönmeyenler ise son kıvılcımlarda…
İzcilik ki dil, din, ırk, mezhep, cinsiyet ayırmaksızın her insana karşılıksız yardımı amaçlar…
Her insanın siyasal görüşünün olabileceğini ancak tek görüşün canlı yaşamların ve doğanın korunup sonraki kuşaklara bırakılması olan izciliğe de ne yazık ki son yıllarda siyasallık bulaştırıldı. Beyni ve becerileriyle elde edemediklerini yağcılık, yalakalık, maskelilik vb oluşumlarla elde edenler çoğaldı, Türkiye İzciliği 100.yılında zirveye değil dibe doğru gidiyor.
Sorunlar yıllarda kartopu olurken seyrettiler, seyrettirdiler ve sönmeye başladı Türkiye genelinde izcilik meşaleleri…
Zamandaki toplumsal çalkantıları, doğadaki olumsuz oluşumları seyredecekler inşallah aktarlardan kına almazlar…
Sevgiyi, dostluğu, kardeşliği, paylaşmayı, yardımlaşmayı; insan olmanın erdemlerini işlemeye çabaladık yıllarca. Hür maviliklere yürümeye çabaladık.
Çocuklaştık, gençleştik, ihtiyarlaştık kamp ateşlerinde; denizyıldızı fırlatıcısı, karanlıklarda ateşböceği, ağıt, kahkaha olup evrenin sonsuzluğuna izcilik şarkılarını haykırırken yeşillendik, mavileştik…
Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurt savunması bakımından bu derece ehemmiyetli olan izcilik, ferdi ve milli eğitim bakımlarında da o nispette önemlidir” değerlendirmesini de yıllar içinde ne yazık ki değerlendiremedik.
“Bir zamanlar izciydim” diyorum oluşumlara hüzünle gülümserken…
“Bir zamanlar izciydim” diyeceğim izcilik and, türe, felsefesinden benlik uğruna ödün vermediğimden mutlulukla gülümserken…
Artılarımla, eksilerimle bir zamanlar izci idim; şimdiyse kâh şehirli, kâh köylerde hafta sonları bazı köylerin ortak alanlarına çam fidanları taşıyan gundiiii…
Not; Köşe yazılarımda da kırsalda bazı köylere fidan temini, dikimi nedeniyle aksamalar olmaktadır.