Mahmut Çepoğlu
4 Eylül 2007
1982 yılı ve sonrası ihracat patlamasının olduğu yıllardı. Merhum Turgut Özal iktidar olmuş, Arap ülkeleri ile gelişen diyaloglar sonucu canlı hayvan (koyun keçi), saman ve kanatlı hayvanların (tavuk, güvercin, tavşan, hindi vs.) ihracatının önem taşıdığı bir dönemdi. Bir öğretmen maaşıyla geçimin olmayacağını, “çocuklarımıza gelecek lazım” düşüncesiyle, beynimizden ve bedenimizden fedakârlıklar yaparak boş zamanımızı ihracatla değerlendiriyordum.
Bu konu başlı başına bir serüven, ben Mustafa Kuş’la tanışmayı ve sürdürülen dostluk için böyle bir girizgâh yaptım. Aramızdaki iletişim ve sempatiyle, sevgi ve saygıyla bakışmamız bizleri bu günlere kadar getirdi. Onun mütevazı ve olgun davranışı daima saygıyla karşılanmasına neden olmuştur.
Mustafa Kuş’u zaman zaman dinledim. Hudut boyunda bir köyde büyümüş. Okul görmemiş, okuma yazmayı geç yaşlarda başarmış. ılkokul diploması çeşitli işlerde gerekir düşüncesiyle sınavlara girerek başarıyla almış. Hudut boyunda her gün patlayan mayınları mayın tarlasında kalan bedenleri görmesine rağmen, ondan başka yapacağı işi olmadığını bilerek aynı yola başvurmuş.
Yıllarca mayınları korkusuzca olduğu kadar korkusunu yüreğine sindirerek, sigarasını avucunda küllendirerek geçmiş. Jandarmadan gizlenmiş. Hudut boyundan geçen trenden atlamış. Kör boğaz nafaka uğruna nice tehlikelere katlanmış. Yaşamın gereği buydu onun için. Topraksız olduğu için köy yerindeki sıkıntılara dayanmamış ver elini şehir demiş ailece.
şehir yerinde kaçakçılığın büyük baskı ve sıkıntılara maruz kaldığı yıllarda ihracatçılık can simidi gibi yetişti. Özal’la yenilikler ülkenin derinliklerine kadar iniyordu. “Korkak bezirgân ne kar yapar ne zarar” misalini tam tersi cesurane bir davranışla atıldığı ihracat işinde, Arap kökenli olması Arapçayı çok güzel bilmesinden dolayı ihracatta büyük başarı elde ettiği dönemde yollarımız buluştu.
Örf adetleriyle mütevazı bir hayat sürmekte. Onun derdi şan, şöhret değil; geride durmak yerine halka hizmeti en iyi şekilde başarabilmek. Yaptığı uğraşta samimi, ayakta kalma mücadeleleri popüler olma değil, halk gibi yaşamaktır. Ekonomik düzen içinde başarı gösterme, çocuklarını namerde muhtaç etmemektir gayesi. şehirleşmeyi, eğitimi benimseyen, sade bir hayatı arzulayan, emeğe dayalı bir yaşamın içinde olmak en büyük bahtiyarlıktır onun için.
Kendisini tanıdıktan sonra, dostluğumuza bu güne kadar hiç mi hiç gölge düşmedi. Tüm ailesi bizi iyi dost olduğumuzu bilirler. Hepsi aynı sevgi ve saygıyla bizi karşılarlar. Hatta seçim veya herhangi bir iş olduğunda arkadaşıma yardım edip etmediğimi hep sorarlar. Hep espriyle cevap vermişimdir. “Onun bende şikartası var.”
Mustafa Kuş insan olarak çok güzel şeylere layık olduğunu sizlerde yakinen tanısaydınız daha farklı güzellikler anlatırdınız. “ınsanın eti yenmez, dilidir.” Mustafa Kuş’un tahsilli olmaması çok şey ifade etmez. Onun Urfa için vereceği hizmet önemlidir. Gün ola harman ola…Aşiret kültürü, örf ve adetler içinde büyüyen, gelenekleri sürdüren bir insanın yaşam tarzı ilişkileri daima farklı ve samimidir.
Yıllara varan dostluk, onu fazlasıyla tanımama neden oldu. Birkaç günde bir telefonla da olsa sesimizi duyurma fırsatı bulurduk. Onu görmediğimiz günlerde sanki bir eksiklik olduğunu hissederdim. Toplumun istikrarını anlamlandırma, uğraşında dayanışma ve birliktelik ruhunu geliştirmesini severdi. ınsanı dinlemesini bilir, doğruları kabul eder, yanlışa karşı daima söyleyecekleri vardır.
Bir insanı tanımanın yolu hasletlerinden, hasretlerinden düşüncelerinden, meraklarından geçer. Acı ve sevinçlerini hep bölüştük. Hasret ve hasletlerinin aşırılığına rastlamadım. Azmi takdire şayandır. Bir yerlere varmanın merakını hiç mi hiç görmedim. Ama siyasetin toplumumuzda etkili olduğunu hissetmiş olacak ki toplumda olmayı, sosyal alanda etkinlikler içinde olmayı hep istemiştir.
ınancı gereği uğraştığı iş başarıya ulaşınca Allahtan derdi. Hiç kimsenin onu teskin etmesini beklemezdi. Felaketler olunca yine Allahtan deyip teselli bulurdu. Kimsenin inançlarını, düşüncelerini sorgulamaz, gönül kırmayı asla kendine yakıştırmaz. Birçok platformda yapıcı ve barışçı özelliği ile hep saygınlığı takdir edilmiştir. Ne bir aşiret lideridir ne ağadır. Ne beydir ne reis. Zalimi sevmez, zumla boyun eğmeyi bilmez. Ekmek parasını kazanmak için büyük uğraşlar veren saygın bir baba ve annenin (üçü kız, yedisi erkek) 10 çocuğundan biridir.
Mustafa Kuş gibi kimler gelip geçmedi ki o meclis koltuklarından. Onun oturması da bir fazlalık değil; üstelik bir eksiklik bana göre. Bölgemizden şimdiye kadar ağa olmayan meclise gitmiş mi. ılk kez bir kirliliğe bulaşmamış halktan biri mecliste, onu kutlamamak bana göre bir eksiklik.
Başarı ve mutluluklar dileğiyle.