Nejat Karagöz
5 Haziran 2012
İnsanların evlenirlerken, evlilik yaşına gelmişler midir, evliliği yürütecek fikrî, bedenî, aklî yeterliliğe sahip midirler şeklindeki bir çok soruya olumlu cevapları olması gerektiğine hiç kimsenin itirazı olamaz. Aynı şekilde insanlar çocuk sahibi olmak istediklerinde de kendilerine birtakım sorular sorar, bunlara olumlu yanıtlar ararlar.
Son günlerde ülkenin neredeyse her mahallesinde tartışılan ve gariptir ki tartışmayı başlatanların bile yanlış bir girizgah kullandıkları bir konu, kürtaj tartışması. Konu Uludere katliamı üzerinden açılmıştı hatırlayacaksınız…
Sorunlu evliliklerde çocukların problem olacağı fikrinden hareketle kürtaja başvuranlar olduğu gibi, ailenin fazla çocuklu olması, doğacak çocuğun hasta/sakat olma riski, annenin sağlığı vb. gibi nedenlerle de kürtaj olanlar var. Gayrimeşru hamilelikler de başka bir sosyal sorunla iç içe olmakla birlikte, bunu da ekleyebiliriz.
Şimdi; yukarıda saydığım hangi nedenle bir ailenin (Daha çok kadının) kürtaj istemesi haklı neden sayılır sizce? Ve ömrü ne kadar olan bir cenin alınabilmelidir?
Bu soruların İslam Hukuku açısından başka,
Medeni Hukuk açısından başka,
İnsan hakları savunucularının perspektifinden başka,
“Bedeni kendisinin olan kadınların” gözünde başka cevapları var maalesef…
Hatta konuya ancak “Başbakan ‘vajina’ bekçiliğini bıraksın” penceresinden bakabilen bir kadının kürtaj hakkındaki fikirleri de siyaset arenasında makes bulabildiğine göre bunu da bir cevap olarak eklememiz gerekiyor.
Kendi cevabımı arz etmeden, öncelikle belirtmem gerekir ki, hiçbir kadının o kürtaj masasına güle oynaya yatacağına inanmıyorum. Bu işin bir cana kıyma olduğu düşüncesi en çok kadınlarda vardır. Ve en çok canı yananlar da gene ‘ana’dır. Tabii ki öldürülen bebeğin fikirlerini bilemiyoruz! Ama bildiğimiz en kesin şey, hangi şart altında olursa olsun kürtaj, bir “cana kıymak”tır.
Bu konu ile ilgili medyaya göz atarken bir şeye gözüm ilişti. Bundan birkaç gün önce bir arkadaş sosyal medyada Arabistan’da kafası kesilerek idam edilmek üzere olan bir kadının fotoğrafını paylaşmıştı. Pek çok yorumcu, işin mahiyeti hakkında tek kelime bilmediği halde, bu infaz yönteminin İslami bir kural olduğu varsayımına dayanarak İslam’a, Kitaba, Peygambere salya sümük saldırıyordu
O esnada okuduğum ve hem idam meselesine hem de kürtaj meselesine esaslı bir cevap içeren bir yazıdan çok ilginç bulduğum bir bölümü sizlerle paylaşmak istiyorum:
“Eyaletin gaz odasında 1936 yılında 21; 1937 yılında ise, (11’i siyah) 12 kişi can verdi. Ölümcül gaz ile infaz, 58 yıl daha devam etti. 16 yaşındaki bir genç kızı kaçırıp öldüren uyuşturucu bağımlısı Ricky Lee Sanderson, eyaletin gaz odasında infaz ettiği son mahkum oldu. Tutuklandıktan sonra Hıristiyanlığa bağlanan Sanderson’ın, 30 Ocak 1998 tarihinde idam edilmeden önce son sözleri şöyleydi:
‘Evet, son yemeğimi almadım, çünkü kürtaj konusunda güçlü kanaatlerim var. Bu ülkede kürtaj yapılan 33 milyon bebek nedensiz bir şekilde öldü. Ben ise işlediğim bir suç yüzünden ölüyorum ve bu suç nedeniyle ölmeyi hak ediyorum. İsa beni affettiği için mutluyum. O bebekler hiçbir zaman ilk öğünlerini yiyemediler ve bu nedenle ben de, onların anısına, son öğünümü almadım. Tanrı bana merhamet ettiği için müteşekkirim. Hepsi bu.’