İbrahim Dülger
9 Ocak 2007
Kurban Bayramını, Urfa’nın kendine özgü kültürünü yaşamak, havasını solumak, özlem gidermek için gelen akrabalarımla geçirdim.
ıki-üç günle sınırlı olan bayramı; dostlarımız ve akrabalarımızla pekte yoğun yaşarız.
Gurbetten gelenlerin karşılanması bir başka heyecan yaratır insanda; soluk, soluğa sımsıkı sarılmalar, peş peşe sorulan “nasılsın” sorularından sonra; “Seni iyi gördüm, şişmanlamışsın, saçlar beyazlaşmış, dökülmüş, gençleşmişsin, dışarısı sana yaramış” sözleri birbirini kovalar. ınsanların birbirlerinin yüzlerindeki tebessümü yakalamaya çalışmaları, karşılamayı yapanların da gelen konuklara bırazda abartılı sayılabilecek, söz ve davranışları; misafirleri daha ilk gelişlerinde mutlu kılmak ve iyi ağırlandıkları izlenimini vermek için sanırım.
Binilen araçlarla, şehir içinde bayram üstü yaşanan trafik sıkışıklığı ve insan seli içinde bir taraftan kentteki değişikilkler peşpeşe sıralanır, trafik canbazlığı yapılarak, en kısa ve en seri biçimde konukları; kilometre kilometre cep telefonları ile izleyip, soğumadan yenmesi için açılan sofraya yetiştirmeye gayret gösterirsiniz.
Gelen konukların yemek, tatlı, yatı, gezi, cigerciye gitme proğramı en ayrıntılı biçimde günlerce öncesinden belirlenmiştir zaten: Öğlen bizde, akşam sizde, boronı, çiğ, içli, lıklıkı, dolmalı köfteleri, lahmacun, sarma, peynirli helva şıllıkı, künefesi, baklavası, hanımların bütün hünerilerini dökerek, hazırladıkları en güzel yemekler; misafirleri ağırlayanlar arasında bir rekabet varmışcasına, bazen de biraz sitem ve küskünlükler yaşanarak ayarlanır.
Misafirlerimiz; kısa sürede bazen öğün aralarınada sıkıştırılan yemek fasıllarıyla tıka başa doyurulur. Sindirim organları Urfamızın ağır yemeklerine uyum sağlayamayan konukların hastalıklarının tedavileri (kolestrol ve tansiyon hapları ard arda yuturulup) acilen yapılırken.
Buna rağmen, yemeden kendini alıkoyamayan konukların çoğu da; “ıntile, mide fesadı da denilen hazımsızlık ve kokuşmadan çoğu nasibini alır. Göbekler biraz çıkık, barsak ve midelerindeki gurultulu seslerle onları araçlarına bindirirken, birazda muzip bir tebessümle “Hayırmıdı ki; bunca yediniz” mırıltıları ile uğurlarız.
Gelen konuklarımı kent içinde ve sokaklarında gezdirirken söylenen “şehrimiz temiz olmuş, biraz değişmiş” sözü niye yalan söyleyeyim beni de gururlandırmış, yıllardır gelen konuklardan hep olumsuz sözler işitmek yerine bu izlenimleri almak benim kentim adına mutlu kılmıştı.
“Başkanımız iyi çalışıyor, şimdiye kadar tozdan, çöpten ölmüştük” diye söze karışan aile bireyleri; kentimizde yapılırsa birşeylerin değişebileceği, daha iyi yaşanabilir bir kentte sahip olabileceklerini anlatmaya çalışıyorlardı aslında.
En ücra sokaklar bile temizdi ve kilit taşları ile döşenmişti. Kurban kesimi ve atıklarının toplanması organizasyonu geçmiş yıllara göre daha iyiydi. Çöpler günlerce bekletilmeden toplandı. Temizlik işçilerinin bayram süresince gayretli çalışmaları şehrin gecesini de, gündüzünü de pırıl pırıl yapmıştı.
Galiba misafirlerimizin en beğendikleri de bu olmuştu. Bu takdir duyguları içinde; poşetlere koyduğum kurban etlerini, yol boyu giderken, rastladığım çalışkan ve vefakar temizlik işçilerin vermeyi uygun buldum.
Kentimin eski sokaklarını gezen konuklarım eski kent dokusundaki bozulmadan dolayı biraz da hüzünlü ve sitemkârdılar. Hele, tarihi yapıların yanına kümbet gibi oturtulan gri renkteki trafo binaları onları da isyan ettirken, anılarla dolu Mevlevihane Cami ve Kasap Pazarı restorasyonu konukları çok sevindirdi.
Trafik sıkışıklığını büyük oranda rahatlatacak olan kavşak çalışmaları birazda böbürlenilerek konuklara gezdirilirken; Üniversitemizin Osman Bey Kampüsünde gördüklerimiz, çalışmalar ve yatırımlar hepimizi gururlandırıp, kısmen yeni açılan 50 m’lik yolda şehir trafiğine girmeden Karaköprüye ulaşmak herkese ayrı bir keyif vermiş; Orman yamacında, kar örtüsü seyirli mangal keyifli öğle yemeği; konuklara sanki; “ışte mutluluk bu” dedirtmişti.
Günler öncesinden hazırlıklarını yaptığımız, güzel duygu ve temennilerle başladığımız bayram: Kaybettiğimiz bir yakın, hastalanan veya aramızda görmeye alıştığımız dostlar ve akrabaların yokluğu size hüzünüde yaşatır, sevinçle birlikte.
Toplum olarak hergün onlarca insanımız kayıp ettiğimiz trafik kazaları; Bayramlarda daha da artarcasına; kestiğimiz kurbanların üzerine; eski mitolojik inançlardaki gibi sayıları yüzlere varan insanı kurban ederken , en sevdiğimiz ve yetişmiş insanlarımızın yok olmasına neden olur.
Binlerce insan yaralı, aileler mağdur, çocuklar ailesiz milli varlıkların heba olması hiç mi düşünülmez, araç kullanan insanlarca? Çoğu sürücü hatası, azı yol ve teknik hatadan dolayı, “ılahlar kan istiyormuşçasına” Ne acı?
Mutlulukla gelen bayram, mutsuz kıldı bir çok aileyi… Bir kurban bayramın da daha “şark cephesinde yeni bir şey yoktu” ülkemde.
Dargınların barışması için vesile olan bayramın, en güzel bu yanını beğenirim, toplumsal barışı, sağlaması açısından: Durgun ilişkiler canlanır, küskünler barışır, yeni bir temiz sayfa açılır, insanlara fırsat olur. Gelecekteki yaşamı için. Bu duygularla başlanmışken bayrama: Basında, televizyonda, görüntülenen, rivayetlerde dolaşan töre, kan, arazi anlaşmazlıkları nedeniyle patlayan kavgalar, mağdurları acıya yakınları, komşuları mutsuzluğa, yaşa boğar bayram üzeri.
Oysa çözümlemeyecek ne var ki?
Biraz anlayış, hoşgörü ve insan olmak.
ışte! Bütün sorun bu.
Olmak veya olmamanın sınırında.
Yeni yılda ülkem insanına daha mutlu bayramlar yaşama dileklerimle…