Konuk Yazar
19 Temmuz 2016
Bekir Bozanoğlu (Avukat/Gazeteci yazar)
Urfa’da elektrik akşam ezanından sonra yanar, gece saat 22.00’de sönerdi.
Elektrik sönünce
karanlığın kucağına düşen şehirde sahurla günün ağarması beklenir, şehrin
güzellikleri de karanlığa gömülür, onlar da bekleyişe girerdi.
Karanlıktan en çok
fırıncılar etkilenirdi. Çünkü Urfa’da işe en erken giden fırın işçileridir.
Düşünün şehrin
karanlığa tutsak kılındığı saatlerde, evinizden kalkıp çarşıya kadar yürüyerek
işe gitmek…
İnsan oğlu işte,
görmediği veya görülmeyen şeyden doğası gereği korkarak..
Fırın işçilerinin
hamurkâr (hamur yoğuran) hariç hepsi sabah namazını evde kılar sonra yola
koyulur.
Hamurkâr sabah
namazını fırında kılar, diğer işçiler gelmeden o hamuru yoğuracak tekneye
yatıracak ki gelen işçiler hemen işbaşı etsin.
Hamur hazırdır,
hamur kesen, çevirici, tırnakçı ve şatır gelir gelmez işbaşı ederler.
Hamurun mayası
akşamdan hazırlanır.
Urfa’da “Tırnaklı
Ekmek” hamuru daha önceden hazırlanmış hamur mayası ile yapılır.
Hamurkâr, akşama
doğru maya olacak hamuru yoğurur, tahtadan mamul tekneye yatırır, üstünü bir
bezle kapatır, mayalanmaya bırakır.
Akşamdan
hazırlanan maya sabahleyin kullanmaya hazırdır.
Mayadan belli bir
miktar alınarak yoğurma teknesi içindeki suda eritilir, üzerine yeterince un
ilave edilerek yoğrulur.
Hazırlanan bu
hamurun adı “mayalı hamur”dur.
Tırnaklı ekmek bu
hamurdan yapılır. Çünkü fenni maya kullanımı ekmeğin tadını olumsuz etkiler.
Bazı çevre iller
hamurdan imal ettikleri pideyi terazide tartarak satışa sunarlar.
Yarım kilo ekmek almak
isteyince fırıncı alır pideyi koyar teraziye, ağır gelirse elindeki bıçakla
ekmeğin fazlalığını alır, hafse bir başka pideden parça koparıp üzerine
bırakır.
Urfa’da ise ekmek
değil, hamur tartılır. Pişmiş bir ekmeğin kaç gram olacağı bellidir.
Onun üzerine 30
gram pişirme payı ilave edilir.
Ekmek piştikten
sonra tartılınca ağırlığı istendiği kadardır.
Biz Urfalılar
“tırnaklı ekmek” diyoruz, Urfa dışında ise “pide” diyorlar. Bu kadar farklılık
olacak artık. Urfalının günlük yaşamında da alışverişinde de bir zarafet
vardır. Ona yakışan da odur. Ekmeği “tırnaklı ekmek”tir. Ona yakışır şekilde
pazarlayacaktır. Üzerine kendi kibarlığını da katacaktır. Aksi halde tırnaklı
ekmeğe haksızlık etmiş olur. Urfa’da müşteri fırına gelir, örneğin: “Usta 5
tırnaklı ekmek ver”, der.
Usta ekmeği kâğıda
sarar, torbaya yerleştirir verir. Ne kadar zarif bir alışveriş…
Bir çarşı düşünün
ki, her yer tırnaklı ekmek kokusuyla yüklüdür.
Tırnaklı ekmek karın doyurur, gözü doyurur ve de gönlü ferahlatır.
Tırnaklı ekmek
sadece karın doyurucu değil, tırnaklı ekmek nimettir.
Ayrıca tırnaklı
ekmek henüz ismi koyulmamış bir koku dağıtır çevresine.
Öyleyse niye ona
gereken önemi vermeyelim?
Çulcu Pazarı’ndaki
fırında tırnaklı ekmek yapılıyorsa, o mis kokusu Koyun Pazarı’nı da sarar.
Tırnaklı ekmek
katıksız yenir, onun dışındaki ekmeklerin yanına katık ilave etmek
gerekir.
Yolunuz Urfa’ya
düşerse Aşağı Çarşı’ya doğru yürüyün Haşimiye Meydanı’nda durun.
Solunuzdaki küçük
fırından bir tırnaklı ekmek alın, durmayın, yürüyün ama tırnaklı ekmeği yiyerek
yola devam edin. Gözünüzü açtığınızda
kendinizi Halilu’r-Rahman Gölü’nde bulursunuz.
Genelde ikindiyle
akşam arasında tırnaklı ekmek müşterileri çocuklardır.
Çocuk, gelir
fırının önünde dikilir durur.
Fırıncı ona
seslenir:
-Ne istiyorsun
oğlum?
-Bir şey yok emmi.
-Peki oğlum.
Aslında çocuğun gözü ocaktan çıkacak olan sıcak tırnaklı ekmektedir.
Tırnaklı ekmek
ocaktan çıkınca o durup seyreden çocuk var ya, kartal gibi tezgâha atılır.
-Emmi ha o
tırnaklı ekmekten bir tane ver.
Çocuk ekmeği alıp
yürüyüp giderken dönüp dönüp arkasına, fırına bakar, beyaz yalanını affettirmek
için masum bir tavır sergiler.
Cuma geceleri,
özellikli bir yapıya sahip Kör Hello namıyla maruf bir dilenci gelir, Tenekeci
Ahmet’in fırından yana olan duvarına yaslanır. Sol elindeki değneği yanındaki
duvara dayar. Sağ elini göğsüne dayar. Başlar, bağırır gibi konuşmaya:
-Ya Rabbi 15
tırnaklı ekmeğe ihtiyacım var. Yoldan geçen birileri ekmek alır.
Hello’ya
dokundurarak uzatır. Hello sorar:
-Ekmek tırnaklı
mı?
-Evet. Ekmeği
eliyle tutar, göğsüyle elinin arasına bırakır. Bir ekmek aldı ya, ihtiyaç 14’e
düştü.
-Ya Rabbi 14
Ekmeğe ihtiyacım var… Hello 15’i buluncaya kadar bağırır. Son 1’i de alınca
sessiz sedasız yola koyulur.
-Bereket versin.
Der.
Hello tırnaklı
pidelerin bir kısmını kendine, diğerlerini dilenmeyen yoksullara dağıtırdı.
Akıl ermez bir
yardımlaşma…
Hello bu; sadece
kendi için değil komşuları için de dilenir. Hello’ya “niye tırnaklı pide
istiyorsun” dendiğinde cevaben;
-Katığı içindedir,
der.
Dünün ünlü
fırıncıları vardı. Bunlar usta değil, ustaların ustasıydı. Babam Fırıncı Bozan Usta, Çulcu Mahmut Usta,
Arabacı Hüseyin Usta, Ziya Usta, Zekeriya Usta, Horto, Haci, Hüseyin İnci…
Hepsini rahmetle yâd ederim.
İçinizde
“sabahleyin fırına gidip tırnaklı ekmek almadım” diyen var mı?
Aksi durum bir
Urfalı için eksikliktir.
Allah Urfa’dan
tırnaklı ekmek kokusunu eksik etmesin. Urfa’nın yazını seviyorum, Yaza benzer.
Kışını seviyorum, Kışa benzer.
Urfa bunu aklında
tut, “yalnız seni değil tırnaklı ekmeğini de seviyorum”…
(Kaynak: ŞURKAV
Dergisi/Sayı 25)