Mehmet Göncü
14 Aralık 2006
Geçenlerde şeyh Mes’ud türbesine ziyaret amacıyla uzun yıllardan sonra tekrar gittim. Bugünkü haliyle, gecekondular arasında kalmış olan bu türbe, şanlıurfa’daki en eski türbe konumundadır. Kitabesinde; 579(1183) tarihinde Saidoğlu Nişaburlu Mes’ud tarafından yaptırıldığı yazılıdır. Türbe dört eyvanlı kapalı Selçuklu Medrese tarzında yapılmıştır. şeyh Mes’ud’un mezarı doğudaki eyvanın alt kısmındaki oda da olup sandukası vardır. şeyh Mes’ud; Türk islam dünyasının tanıdığı saygıyla ve rahmetle andığı büyük bir mütefekkir ve din adamı olan Hoca Ahmet Yesevi’nin talebelerinden bir bilgin ve alperen’di. Uzun yıllar bu medresede insanlığın yücelmesi ve mutluluğu için bilim adamı yetiştiren bu mübarek zata, Cenab-ı Allah’ın rahmet ve mağfireti bol olsun. O gün türbeyi, sarnıcı kitabenin bulunduğu alanı ve tüm çevreyi gezdim. Gördüğüm manzara karşısında içimi tek kelime ile hüzün kapladı. “Ve işte bir alperen’in yalnız mezarı” diye kendi kendime söylendim. “Böyle mi olmalıydı?” Gerçi sanduka ve mezar odası temiz ve bakımlıydı ama ya çevre ise, hiçte böyle bir türbeye yakışmıyordu. Türbenin sorumluluğunun ve mülkiyetinin kime ait olduğunu bilmiyorum. Bu anlamda çalışkan Belediyemizden, Kültür Müdürlüğümüzden ve Müftülüğümüzden ilgili ise Vakıflar Bölge Müdürlüğünden bu türbe ve çevresi ile ilgilenmeleri hususunu önemle istirham ediyorum. Unutulmasın ki; tarihine ve geçmişine değer verenler daima minnet ve şükranla hatırlanırlar. Dürüst ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok olması dileğiyle kalın sağlıcakla.