İbrahim Halil Okuyan
11 Temmuz 2011
“..Yüzyılın başında bir İmparatorluk kaybettik;
Bu süreçte sadece toprak kaybetmedik,
Sadece sınırlarımız daralmadı.
Bir ateş topunun içine düştük,
Hatta istikbalimiz tehlikeye düştü.
I. Dünya savaşında 4 milyon kilometrekare toprak kaybetmiş,
5 milyona yakın insanını yitirmiş,
Milli Mücadeleyi çok güç şartlar altında gerçekleştirip, İstiklalini zar zor kurtarmış,
Savaş artığı 13 milyon nüfusunun 8,5 milyonu kadın,
Geri kalanları yaşlı, sakat ve çocuklardan oluşan bir toplumla Devlet kuracaksınız!..
Bu hiçte kolay bir iş değildi.
Kan, Acı ve Gözyaşlarıyla beslenen bir kaostan,
Her şeyimizi; kadın, çoluk-çocuk, genç-ihtiyar..
Evet, her şeyimizi sahneye sürerek nihayet,
“Anadolu Coğrafyası” nda yeni bir devlet kurabildik;
Her şeyiyle bitmiş, tükenmiş bir millet ve yepyeni bir devlet..
Nihayet dünyada geçerli olan yönetim anlayışı,
”Ulus Devlet Modeli” idi
Ve 1923’te bu modeli esas alan Cumhuriyet kuruldu.
Artık parlamenter sistemle, yani halkın özgür iradesiyle seçtiği temsilciler vasıtası ile kendi kendini yönetmesi söz konusu idi.
Ama ortada bir gerçek vardı:
Bu 13 milyon nüfus Eğitimsiz, Aç ve Perişandı.
Karnını doyurmaktan, hayatını devam ettirmekten başka bir düşünceleri yoktu.
Bu genç ve yeni devletin “Felsefi Temelleri ve Sınırları”
Şu şekilde belirlendi:
Batı Normlarına sahip, Kalkınmış, Modern ve Çağdaş bir Ülke!
Bu hiçte kolay bir iş değildi.
Bu hedefin gerçekleşmesi için ciddi,
Toplumsal yapıya uygun,
Değişim ve dönüşümü sağlıklı bir şekilde gerçekleştirecek,
İyi düşünülmüş,
Tartışılmış,
Ölçülüp biçilmiş,
Bu değişim ve dönüşümün sebep olacağı olumsuzlukları giderecek,
Meydana çıkacak boşlukları dolduracak,
Bilimsel anlayışla desteklenmiş bir programda yoktu.
Başarıya kısa sürede ulaşmanın yollarından biri de,
Eski ile olan bağı zayıflatmak,
Yeni bir sayfa açarak hayata başlamaktı.
Başka bir deyişle, Mazinin Çizgileriyle Şekillenmiş Bir Hafıza,
Bu değişim ve dönüşüm programının önünde önemli bir engel gibi görünüyordu.
Bu hafıza revize edilmeliydi.
Bunun için “Türk Tarihi” yeniden ele alınmalı,
İstenmeyen şeyler içinden ayıklanmalı,
Hatta “Yeni Bir Türk Tarihi” inşa edilmeliydi.
Ve sonuçta yeni bir Tarih yazıldı ve Türk Milletinin okumuş kitlelerinde bir hafıza kaybı gerçekleştirildi.
Ancak bu birçok şeyin yanında, çok önemli bir hususu hesaplayamadık.
O da şuydu: Biz Bir “İmparatorluk Bakiyesi” idik.
Bizimle beraber Farklı Irk, Farklı Din ve Farklı Kültüre sahip Onlarca Topluluk vardı.
Bin Yıllık “Ortak Bir Tarihe” sahiptik.
Ortak Sevinçlerimiz, Ortak Acılarımız vardı.
Ya bunların Hafızaları Ne olacaktı?
Ya bunlar bir gün bu ortak tarihimizle hesaplaşmaya kalkarlarsa ne olacaktı?
Bir kısmı hala içimizde yaşayan,
Bir kısmı dünyanın dört köşesine dağılanlar,
Bunlar Ne Olacaktı?
Karşılaştıkları sıkıntıları,
Hayal ettikleri beklentileri,
Haksızlığa uğrama duygusunun oluşturduğu tramvaları…
Evet, bütün bunlar ne olacaktı?
Bir gün birileri tarafından bunların gündeme getirilebileceği,
Hatta Uluslararası Arenada başımızın üstünde sallanan
“Demokles’in kılıcı” gibi kullanılabileceğini hiç hatırımıza getiremedik.
Biz hafızamızdaki kayıtları silerken,
Bunların da hafızalarının silindiğini düşündük.
Daha doğrusu onların hafızalarının olduğunu hatırımıza dahi getirmedik.
Bu ateş çemberinden kurtulan ve dünyanın çeşitli ülkelerine dağılan,
Bir zamanlar imparatorluğun zenginliği olan bu azınlıkların her ferdinin artık bir hikâyesi vardı.
Acılarının tazeliği bu hikâyeleri kolektif bir acı ve akabinde bir Şuur haline getirdi.
Toplumsal bir enerjiye dönüşen bu ortak geçmişin acıları,
Kanaat önderlerinin dikkatini çekmekte gecikmedi.
Diaspora diye adlandırdığımız bu cemaatlerin önderleri,
Bu enerjiyi ve birikimi tabii olarak Ekonomik ve Siyasi ranta dönüştüreceklerdi.
Bu kaçınılmazdı.
Zırt pırt Amerikan Kongresinin eşiğine getirilen Ermeni Soykırım tasarısı,
Her seferinde İsrail ve ABD’ye verilen tavizler veya onların çıkarlarına hizmet eden bazı anlaşmalara bizi mecbur bıraktı.
Yine her seferinde ABD’deki Yahudi lobilerine ödediğimiz çuvalla para da işin çabası.
İsrail’le tüm İslam Dünyasını gücendirecek,
Hatta Ortadoğu’daki çıkarlarımızı zedeleyecek birçok askeri ve ekonomik antlaşmalarda bu soykırım tasarısı “Demokles’in Kılıcı” vazifesini gördü.
Biz nedense,
Bu tür sorunların bir Siyasal Proje olduğunu göremedik.
Uyanmamız lazım.
Ret ederek,
Çöpleri halının altına süpürerek,
Bu tür sorunlarımıza çözüm bulamayız!”…..
*”Tarihin Hafızası- Prof. Dr. Mehmet Çelik-Paradoks Yayınları” Kitabından derlenmiştir.
Bu konularda bilinçlenmeli,
Geçmişimizle yüzleşme cesaretini göstermeli
Ve parlamento tarafından alınacak kararlara destek vermeliyiz.
Saygılarımla.
İbrahim Halil Okuyan
İnşaat Yüksek Mühendisi
11.07.11 Mersin