Fuat Rastgeldi
29 Ekim 2009
Basın ve Televizyonlarda gün geçmiyor ki, bıçaklama haberleri gelmesin. Son zamanlarda bıçaklanarak işlenen cinayet ve yaralanma olayları çoğaldı.
Nedeni:
1. Bıçak bulmak kolay:
Geçen yıl çocuklarımla İstanbul’a giderken, Ankara otobüs garında meyve-sebze soymak için bir çakı lazım etti. Otogarda bulunan satış büfelerini ve mağazalarını dolaştım. Tüm satış yerlerinde sustalı, muştalı, kilitli, avcı, kama, kasatura ve rambo vs. çeşit çeşit bıçakların serbestçe satıldığını gördüm. Fakat küçük basit bir çakı bulamadım. Bu olay dikkatimi çekti. Sonra diğer vilayetlerde de bu gibi silah olarak kullanılan bıçakların serbestçe satıldığını gördüm. Urfamızda dahi bazı günler caddelerde yere serilen bir sergide seyyar satıcılar yurt dışından getirilmiş çeşitli sustalı bıçakları çok ucuz bir fiyata sattıklarını gördüm.
Bizim gençliğimizde kaçak gelen sustalılar gizli satılırdı. Taşıyanlar yakalandıklarında cezalandırılırdı.
Ayrıca evlerde bulunan mutfak bıçakları da çok zaman insan yaralanmasında kullanılıyor. Yani bıçağı silah olarak kullanmak isteyen kişi hemen bulabiliyor. Evlerde de bayanlar mutfak bıçağını silah olarak kullanıyorlar.
2. Taşınması ve kullanması kolay.
Tinerci, Balici veya adam vurmak isteyen, ceplerine koydukları ucu sivri bir bıçağı istedikleri an çıkarıp kullanabiliyorlar. Güçsüz olan kişiler kavgada bıçak kullanarak kendisinden güçlü olanı alt edebiliyor. İri yarı güçlü kuvvetli biri bıçak taşımasına lüzum kalmıyor. Fakat güçsüzler daha çok bıçak taşıyorlar. Bir İstanbul türküsü de ‘Keskin bıçak bana oldu’ arkadaş diye okunur.
3, Asabi ve kavgacı bir toplum olduk.
Boş gezen insanlar, işi kötüye giden kişiler, sinirli olanlar, Televizyon izleyip, vurdulu-kırdılı filmlerin tesirinde kalanlar ufak bir tartışmada hemen bıçağa sarılıyor ve karşısındakine zarar veriyor. Eskiden kavgalar tokat-yumruktu, şimdi ise bıçaklı oluyor. Kırsal kesim kavgalarının silahı taş ile sopa idi. Şimdi ise kaleşnikof oldu. Sonucu her iki taraf için de yıkım oluyor. Kırsal kesim aile büyükleri ufak bir olayda gençlere “Niye vurmadın?” gibi laflarla kavgacı bir toplum yaratıyor.
4. Suçlar cezasız kalıyor.
Gazetelerden okuduğumuza göre, Türkiye hapishanelerinin kapasitesi 75 bin kişilikmiş. Hapishanelerde yatan mahkum sayısı ise 120 binin üzerindeymiş. Bu sıkışıklık Urfa cezaevinde de had safhadaymış.
Mahkemelerde ise dava dosyaları yığınla. Hakimler dosya okumakla altından kalkamıyorlarmış. Cezalar tam uygulanamıyormuş. Cinayet işleyen kişiler, müebbet veya 24 yıl gibi bir ceza ile yargılanırken, hafifletici sebepler, mahkemede iyi hal, Turgut Özal indirimi, Rahşan Ecevit affı derken, kasıtlı cinayet işleyenler dahi 3-4 yıl sonra tahliye oluyor. Bu kişiler daha sonra suç işlemekten korkmuyorlar ve çoğunlukla suç işlemeye devam ediyorlar. Aflardan dolayı cezalar suç işlemekten caydırıcılığını yitiriyor.
Geçen yıl Urfa’da bir Okul Müdürü öğrencisi tarafından bıçaklandı. Yine geçen hafta Vilayet civarında saat 23.00 sıralarında bir vatandaştan para isteyen kişi, “Üzerimde para yok” cevabını alınca adamı bıçaklamış. Türkiye’de günlerdir basını işgal eden 17 yaşındaki Münevver Karabulut’un öldürülmesi gibi örneklerle bıçak cinayetini ve yaralanmaları çoğaltabiliriz. İşlenen cinayetlerde tabancadan çok bıçak kullanıldığını görüyoruz.
Devletin ve yetkili makamların bıçağın silah olarak kullanılmasını önleyecek tedbirleri alması gerektiğini düşünüyorum.
Okuyucularıma saygı ve selamlar..