Ebru Okutan Akalın
27 Nisan 2006
Bekir Bey sizi bulmuşken hemen sormak istiyorum. Urfa’yı özlüyor musunuz?
Evet tabii özledim. Orası benim baba ocağım. Orada büyüdüm. Sokakları…Sokaklarını yerinde bulamasam bile gece hâla hayallerimde Urfa’nın sokakları vardır. Ben özledim seviyorum da… Urfa’lılar kendi çocuklarını çok sevmezler, kendi çocuklarına kızarlar, yani Urfa’dan çıkmış, başarılı olmuş çocuklarına kızarlar. Onu yüceltmek,onurlandırmak yerine arkalarından laf ederek, suçlayarak yok etmeye çalışırlar. Buna Urfa’lı sanatçılar da ben de dahilimdir. Söz gelimi Hürriyet en az Urfa’da okunur. Ben Bursa’ya gittim 1000 kişilik salona 1500 kişi gelmişti , Urfa’ya geldim 20,30 kişi vardı yoktu.Ama bu benim Urfa’ya olan sevgimi azaltmıyor.
Kırgın mısınız?..
Ben kırgın değilim, Nasıl değilim?.. Çünkü benim bağım Urfa’daki toplum yapısıyla değil Urfa’yladır. . Ben bu toplum yapısının Urfa’ya layık olmadığını düşünüyorum. Çünkü o toplum yapısı Urfa’nın değerini bilmiyor.Urfa birkaç tarikatın, şeyhin adıyla anılacak bir şehir değildir , olmamalıdır da!. Urfa dünyada ender yerlerden birisidir. Bırakın Türkiye’yi.. Ama dışarıdan bakmak ve eleştirmek lazım Urfa’yı. Mesela benim saptadığım ve birçok insanın dikkatini çeken bir konu var ki o da .. Türkiye’nin çeşitli yerlerinde Urfa Lokantaları vardır. Bir defa yeşil sarı demode,estetikten uzak bir tabela önce karşınıza çıkar sonra dünyanın en lezzetli kebabını içeride sakalı uzamış elleri kirli adamlar yapar, getirir. Bütün bunları Urfa’lıları kırmak , üzmek için söylemiyorum ama doğruları konuşmak lazım. Bu mikrofon da onun için benim önümde siz de umarım yayınlayacaksınız. Ondan sonra Urfa’nın siyasi tarihine bakarsak en çok satın alınmış milletvekili Urfa’dan çıkmıştır. Bunu bugünkü hükümet için söylemiyorum. Her açıdan baktığımda Urfa ne yazık ki layık olduğu yerde değildir. Tabii ki benim özlediğim şehri bu hale getirdikleri için kızıyorum Urfa’lılara. Tabii ki bunda köyden şehre göç etmiş insanların, yabancıların da etkisi büyük.Çok değer verdiğim Urfa’lılar da var onları tenzih ediyor, saygıyla anıyorum.
Peki Bekir Bey Urfa’dan çıkıp bugün Türkiye’de sayılı önemli gazetelerden birisi olan Hürriyette en çok okunan köşe yazarlarından olmayı nasıl başardınız?
Ya aslında ben de ondan bahsetmek istiyorum. Urfa’nın öyle bir atmosferi , öyle bir suyu, toprağı vardır ki.. Urfa kurak bilinir ama en kurak olduğu dönemlerde bile müthiş filizler vermiştir. Büyük şairler ,edebiyatçılar,büyük devlet adamları yetiştirmiştir. Önemli tarih insanları yetiştirmiştir. Ben tabii ki o büyük ağaçlar yetiştirmiş Urfa’nın içinden bir filizim. Ancak anlayamadığım neden Urfa’lılar bizi sevmez ,sahip çıkmaz..
Biraz çocukluğunuzdan bahsedebilir misiniz?
Ben Urfa’da doğdum. Baba tarafım Abo’lar (Coşkun) Abozadeler derler. Anne tarafım Rastgeldi’ler Babamın anne tarafı da Rastgeldi’lerden .Daha çok tülmende büyüdük yani Rastgeldi’lerin arasında ama hem baba tarafım hem anne tarafım çocuklarını seven onlar için çırpınan ailelerdir. Babam Zeki Coşkun Nahya Müdürüydü. Babamın mesleğinden dolayı ilkokula Ceylanpınar’ında başladım, Akziyaret’te, Sogmatar’da ondan sonra Bozova , çok çocukluğumu hatırlamıyorum Kanlıhavşar’da geçmiş. Yani Urfa’nın her tarafını bilirim ben. Hani derler ya “Hangi dağın arkasında hangi dağ var” bilirim. O zamanlar Ceylanpınar’ında babamlar pikapla tahkikata çıkarlardı ben de giderdim. Hatırlıyorum ceylan sürüleri keserdi önümüzü.şimdi birkaç tane Ceylan kaldı onu bile koruyamıyorlar. Avladılar o güzelim hayvanları ,doğru dürüst koruyamadılar. E şimdi ben bu Urfa’lılar kızmayayım da kime kızayım!.. Benim güzelim Urfa’mı ne hale getirdiler. Neyse gelelim doğduğum yere…Karameydanı’nın sağından solundan yol geçerdi,daracık bir geçit vardır su meydanına giden,gittim gördüm doğduğum evin kapısı da karaydı. Allah bilir ebemin adı da Kara Eminedir.Gece doğmuşum o da kara… Ama çocukluğum ile ilgili unutamadığım en güzel şey ; babamın ve arkadaşlarının oturup tüm gece Edebiyattan bahsetmeleri, bilgece laflar etmeleri ve o şiirsel atmosferdir. Benim de bugünkü konumuma gelmemde o atmosferin çok büyük payı vardır. Ama dediğim gibi ben sadece onların yetiştirdiği bir filizim göreceksiniz daha ne filizler, ağaçlar yetiştirecektir Urfam. En başta bir Mirkelam’ı ele alalım, bana göre Mirkelam çok önemli bir müzisyendir. Popüler olmamasının nedeni çok kaliteli olmasıdır, bir ıbrahim Tatlıses keza öyledir. şair Nabi’den tut şeyh Nusret ‘ten tut da şu an yerel gazetelerde yazı yazan çok değerli yazarlar vardır. Ben eminim Urfa’da yazan o eski kalemlerden herhangi birisi şu an ulusal gazetelerde yazabilecek kapasitededir. Gençler var yazı yazıyorlar, fikir üretiyorlar. ışte karşımda sen oturuyorsun. Urfa’lı eğitimini tamamlamış genç bir gazeteci… şu an senin gazetenin kapış kapış gitmesi lazım…
Ama dikkat ediyorum Urfa’lılar arasında sevgi tükenmiş. Bunda bana göre tarikatların, siyasi görüşlerin etkisi oldu. Bunlar Urfa’da olan sevgiyi kemirip bitirdiler diye düşünüyorum.
Bekir Coşkun Urfa’ya ne sıklıkla gelir? Urfa’daki gelişmeleri takip edebilir mi ?
Urfa’ya son zamanlarda çok sık gelemiyorum. Bizim burada çok ciddi iki hastamız var. Onların sağlık nedenlerinden dolayı gelemiyorum ve aklım Urfa’da kalıyor. Babamın elini öpmedim çoktandır.Babam orada beni bekliyor biliyorum,özledim. Sonra kimse bilmez onu bir baba ocağının kokusu başkadır. Ben şimdi Ankara’nın en güzel yerinde oturuyorum ,evimiz üç katlı , bahçe içinde en modern şekilde dizayn edilmiş ama anamın mutfağının kokusu ekmek kokusu bütün bunları özlüyorum. Düşünebiliyor musunuz şimdi ben babamı koklayarak öpüyorum. Parfüm kokularını bilirdik ama baba kokusunu sonradan öğrendik. Kardeşlerimi, yeğenlerimi özledim, bırak onu Su Meydanı’nı, Saray Önü’nü, Samsat Kapıyı, Karakoyun Deresi’ni özledim. Geldiğimde gördüm ne hale gelmiş Karakoyun; kapatmışlar üstünü halbuki orada bir tarih yatıyor. Harran ovasına akan bir kol oraya yönlendirilip o tarih korunabilirdi. Onun üzerini kapatmak kadar büyük bir cinayet olabilir mi! şimdi gel de Urfa’lılara kızma benim bırakıp geldiğim Urfa’yı döndüğümde bulamıyorsam tabii kızarım.
O zaman sizin anlatışınızla Urfa bir doğa müzesidir diyebilir miyiz?
Sırf doğa müzesi değil insan müzesidir aynı zamanda. Sana anlatayım; Benim çocukluğum Tülmen’de geçti, ortaokul, lise dönemiydi tam hatırlayamıyorum, Tülmen’de bir dut ağacının altında oturuyoruz, önümüzden bir motorun üstünde iki kişi (arkadakinin boynunda bir fotoğraf makinesi ) geçti. Bir olay olmuş gazeteciler habere gidiyor…Sonradan öğrendim birisi senin baban Ömer Okutan diğeri de babanın arkadaşı Hüseyin Kırcalı idi. şimdi bana sorarlar ilk gazetecilik ateşi ne zaman düştü diye işte bu olayı anlatırım onlara. Geceleri hep hayal ederdim bir gün ben de diye…Bir de şu var biz onların yanlarına gittiğimiz zaman bize yeğenim diye hitap ederlerdi. şimdiki medya gibi çıkar ilişkileri yok tabii. Ama şimdi zaman içerisinde kültür değişti, Urfa’daki toplum yapısı da değişti ve ortaya sevgisiz, çocuklarını sahiplenmeyen bir toplum çıktı.
Size göre o toplum yapısı değişemez mi?
Yok, yapamazlar. Birisi çıkıp desin ki gelin bu şehri yeniden yapılandıralım. Sevgi, Barış ve Kültür şehri olsun, topa tutarlar onu,mahvederler, yapabilecek durumda olanlara da izin vermezler zaten. ıstiyorsan senin gazeten var dene. Yani öncelikle hemen şunu “ Urfa Peygamberler şehri sen niye bundan memnun değilsin, ne olmuş Urfa’ya?” diyerek o kötü yapının savunmasını yapmaya başlarlar.
Urfa Belediyesindeki gelişmeleri takip edebiliyor musunuz?
Yeni bir Belediye Başkanı var, benim hep eleştirdiğim bir partiye mensup ama iyi şeyler yaptığını duyuyorum, seviniyorum. şu plastik ağaçlar varmış onları kaldırmış. Urfa’dan gençler var onlarla aram iyi, onlardan haber alıyorum. Ailem var, her akşam telefonla konuşuyorum. Benim en büyük zevkim 414’ü çevirmektir. O kadar güzeldir ki keman çalmak gibi bir şey “4” “1” “4” , o aynı zamanda benim için bir kokunun bir hasretin simgesidir. Benim için o numara kutsaldır.
Urfa’yı bu kadar çok seviyorsunuz. Peki dönmeyi düşünüyor musunuz?
Ben düşünüyorum, hatta şimdi Urfa’da bir yer aldım. Kardeşim aldı benim için. Oraya güzel bir ev yaptırıp, oturacağım. Bir de 4-5 bin cilt kitabım var benim. Onlarla gençlerin yararlanabileceğim bir kütüphane yaptırmayı düşünüyorum. Çünkü ben gençliğimde kitaplara ulaşmakta zorlanırdım.
Ben beyaz fillere benziyorum. Beyaz filler ölecekleri zaman doğdukları yere taa ormanın yukarılarına çıkarlar ve orada ölürlermiş. Bilim adamları bunların mezarlarını buldukları zaman “niye milyonlarca fil iskeleti burada” diye araştırmaya başlamışlar ve nitekim fillerin yaşlandıkları zaman doğdukları yere döndüğünü görmüşler. Artık ben de son demde döneceğim tabii bu benim içgüdümdür.
Bekir Usta “Usta” olmak için neler yaptı?
Teşekkür ederim ama farklı hiç bir şey yapmadım. Tam bir Urfalı gibi davrandım. şimdi bana soruyorlar sizin gibi, “Başarınızın sırrı ne?” diye. Asla Urfalılıktan vazgeçmedim. Gazeteci arkadaşlarım arasında hatta karım Andrea’nın dilinde bile sıra espiriye geldiğinde benim adım Urfalıdır. Ben çok kaşık bıçak sevmem,bardaklar çoğaldıkça kafam karışır. En görkemli protokolde bile çaktırmadan ekmeği yemeğe bandırarak yerim. Sonra ne bileyim evde yalın ayak dolaşırım,davranışlarım da Urfalı gibidir..Bundan hiçbir şekilde ödün vermedim. Dara geldiğim zaman Urfalı gibi söz veririm. Söyleşilerimde öğrencilere bir Urfalı olarak konuşuyorum derim. Gazeteci arkadaşlarımla,siyasetçilerle olan diyaloglarım da bile bir Urfalı gibi davranırım. Evimde en çok Urfa Sıra Gecelerini dinlerim. Aslında benim yazılarım da Urfalı gibidir. Köşemin adı da onuncu köy zaten. Ben Urfalıyım doğruyu söylemeliyim. Urfalılar en acı olayı bile anlatırken nükte yapmaktan vazgeçmezler. Benim de en acı yazılarım da bile nükteler vardır. Kılık-kıyafetimden tutun da araba kullanışıma kadar Urfalıdır. Düşüncelerim de Urfalıdır dikkatli bakıldığı zaman. ışte onu diyorum ; benim bugünkü düşüncelerimle şimdiki değişmiş Urfa toplum yapısı ,bakış açısı pek uymaz. Ama aslında gerçek Urfa ile uyumludur.
Son olarak Urfa’lılara, Urfa’lı gençlere herhangi bir mesajınız var mı?
Ben Urfa’lı gençlere şunu söylemek istiyorum. Urfa’daki ilkel düşüncelere bakmadan öz eleştiri yapsınlar. Urfa’nın o tarihi yapısını bozmadan layık olduğu estetiği bulmaya çalışsınlar. Urfa’nın estetiği vardır.Hepimizin “Neydik? Nolduk? Nolacak halimiz? Ne yapabiliriz?” diye sormamız lazım.Benim biraz önce yaptığım öz eleştiri bu nedenledir. Bunu birbirimize kızmadan yapmalıyız. Çünkü Urfa bize emanettir. Ve bir de son olarak yine Urfa’lı gençlere şunu söylemek istiyorum. Önlerine büyük fırsatlar çıkabilir,önemli başarılara imza atabilirler ama hiçbir zaman Urfa’lı olduklarını unutmasınlar ve bunu her fırsatta dile getirsinler, Urfa’lı gibi davransınlar. Çünkü o her zaman çok işlerine yarayacaktır.
EBRU OKUTAN YORUM
“1 SAAT’E, 63 KERE URFA”
Bir hasretin adıdır “Urfa”…
Bekir Usta öyle bir özlemiş, öyle bir seviyor ki bizleri, söyleşiye farkına varmadan, ustalığını kanıtlarcasına 63 kere Urfa’yı sığdırıyor.
Bir Urfa’lı olarak hepimizin başkalarından daha acımasızca yapması gereken eleştiri oklarını, saplıyor söyleşinin can damarlarına.
“Ben Urfa’yı severim de, Urfa’lılar bizi sevmez, sahip çıkmaz” diyor.
ırkiliyorum…
Yoksa dedikleri doğru mu?
Bir düşünelim…
Hangi sokağımızın adı önemli başarılara imza atmış “Bekir COşKUN” adını taşıyor?
Hadi diyelim onun dediği gibi onu sevmiyoruz.
Urfa’ya geliyor dinlemeye gitmiyoruz…
Peki Faruk Saraç, ıbrahim Tatlıses, Dr. Nurettin Yardımcı, Mahmut Tuncer, Mirkelam, Necmettin Cevheri, Kazancı Bedih, Mehmet Özbek, Yılmaz Karakoyunlu ve daha saymakla bitmeyecek her alanda başarılı olmuş Urfa’lılar?
Onları da mı sevmiyoruz?
Eğer seviyorsak, onları ne kadar onurlandırdık?
Sadece arkalarından aklımıza ne gelirse konuştuk, demeye bile dilim varmıyor.
Bekir Coşkun “kırgın değilim” dese de bence kırgın… Haksızda değil…
O ve onun gibi Türkiye’ye mal olmuş değerlerimiz için “Bugün” “O gün” diyelim ve arkamıza yaslanıp, öz eleştirimizi yapalım. Ne dersiniz?…
İçi burkuluyor insanın, bir şehir evladını bağrına basmaz mı ? Başarıyı alkışlamak bu kadar zor mudur ?
Çok teşekkürler Hanımefendi. Gurbetteki bir Urfalı olarak Rahmetli Üstad’a katılmamak elde değil. Maalesef Urfalı, evladına kıyıp sonra da oturup ona ağıt yakan bir baba konumundadır.