Cüneyt Gökçe
14 Temmuz 2006
“Bebek Dostu” deyimi son yıllarda literatürümüze yerleşen sevimli ve yeni bir tabirdir. Bazı şehirlerin girişinde, bir kısım hastane ya da kurumların kapısında yer alan tabelalarda bu ifadeyi okumuşuzdur.
Bu ifadeyle, anne sütüne vurgu yapılmakta ve önemine dikkat edilmektedir. Yani, “bebek dostu” olabilmek için yegâne ön şart, anne sütüyle beslenmesini sağlamaktır.
Örneğin “Bebek dostu il” olabilmek için il merkezindeki doğum yapılan tüm hastanelerin bebek dostu olması ve sağlık ocakları ile Ana Çocuk ve Aile Planlaması Merkezleri’nin %20’sinde emzirme odası bulunması, sağlık personelinin eğitilmiş olması, annelere emzirme konusunda danışmanlık hizmetleri verilmesi, bu sağlık kuruluşlarında ek gıda/mama reklamlarının yapılmaması, ilk altı ay ek gıda/mama verilmemesi ve bölgedeki eczanelerin bilgilendirilmesi gerekmektedir
Doğum hizmeti veren hastanelerden; gebeliklerinden itibaren anne adaylarını anne sütü ve emzirme konusunda bilgilendiren, doğumdan hemen sonra annelerin bebeklerini emzirmesini sağlayan, güncel bilgilerle eğitilmiş sağlık personeli ile annelere bebeklerini nasıl emzirecekleri konusunda yardımcı olan hastaneler de “Bebek Dostu Hastane” unvanını hak ediyorlar.
Bu çalışmalar esnasında anne sütünün:
*Her bebek için en iyi, en doğal ve en taze besin olduğu;
*Her zaman, temiz ve mikropsuz bulunduğu;
*Daima hazır ve ekonomik olduğu;
*Özel harcama gerektirmediği;
*Tamamıyla ve kolaylıkla sindirilebilir bir özelliğe sahip bulunduğu;
*ıshal, karın ağrısı ve kabızlığın daha az görüldüğü;
*Bağışıklık sistemini güçlendirdiği;
*Enfeksiyonlardan koruduğu;
*Bebeklerin daha zeki olmalarını sağladığı;
*Bebeğin su ihtiyacını karşıladığı;
*Doğumdan sonra gelen ağız sütünün bebeği hastalıklardan koruduğu;
*Bebekle anne arasında özel sevgi bağı kurulmasını sağladığı;
*Emzirme, annenin sağlığını koruduğu, meme ve rahim kanseri olma riskini azalttığı… noktalara dikkat çekilir.
Konunun tıbbi yönü elbette o noktada uzman olan otoritelerin işidir.
Bu kadar önemli olan bir husus ile ilgili olarak verilen rakamlar ise çok düşündürücüdür:
Örneğin, Ülkemizde ilk altı ayda sadece anne sütü ile beslenen bebeklerin oranının %1,3 olduğu; nüfusunun yaklaşık %15’i beş yaşın altında olan ülkemizde beş yaşın altındaki bu çocukların %25’inde beslenme eksikliği görüldüğü ve bu çocuklardan 63,000’inin her yıl önlenebilir hastalıklardan dolayı hayatını kaybettiği; üstelik bu çocukların 50,000’inin bir yaşın altında olduğu düşünülürse yapılacak çok şeyin olduğunu unutmamak gerekir.
ıslam dini asırlar önce “Bebek Dostu” olduğunu her fırsatta vurgulamış ve bebeklerin anne sütü ile beslenmeleri gerektiği hususuna dikkat çekmiştir:
Bakara suresinin 233. ayetinde yer alan “Emzirmeyi tamamlamak isteyenler için anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler” ifadeleri çok dikkat çekicidir. Kasas suresinin 7. ayetinde de Hz. Musa’nın annesine hitaben “Onu emzir!…” emri yer almaktadır. Lokman suresinin 14. ayetinde de insanların bazı özellikleri anlatılırken sütten kesilme süresinin iki yıl sürdüğüne vurgu yapılır.
Asırlar önce Kur’an’ın vurguladığı anne sütünün gerçek değeri, son yıllarda anlaşılmaya başlandı. Nitekim tarihi verilere göre, 1960’lı yıllarda özellikle Amerika’da geniş çaplı mama reklâmı kampanyası yapılıyor ve hemen her gün, güya anne sütünde bulunmayan ama mamada bulunan bir madde keşfedilerek televizyonlarda yayınlanıyordu. Böylece anneler, emzirmekten soğutuluyor ve bir mama nesli doğuyordu. Bunlar da bilim adına yapılıyordu. 1980 yılında Anne sütünün sadece ilk dört ay için öneriliyordu. Dört aydan sonra Anne sütüne sadece “Sudur, beslemez.” deniyordu. 1986 yılında Anne sütünün ilk altı ay için önerilmeye başlandı. 1993 yılından itibaren ise, Anne sütünün iki yıl süreyle önerildi Anne sütünün ikinci yılda da içindeki besinlerin tamamının mevcut olduğu görüldü.
Kur’an-ı Kerim’in asırlar öncesi açıklaması ise ne kadar manidar: “Emzirmeyi tamamlamak isteyenler için anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler” Ayetin devamı da çok dikkat çekici: “…Eğer anne-baba karşılıklı anlaşma ve danışma sonucu çocuğu sütten kesmek isterlerse, kendilerine günah yoktur.” Öyle ya, koşullar her zaman iki tam yıl emzirmeye elverişli olmaya bilir.
Unutmayalım ki, durup dururken kimse bize “Bebek Dostu” unvanını vermez.
şu halde sağlıklı bir nesil ve sağlıklı bir topluma sahip olmak istiyorsak “Bebek Dostu Anne”, “Bebek Dostu Aile”, “Bebek Dostu Hastane”, “Bebek Dostu Köy”, “Bebek Dostu ılçe”, “Bebek Dostu ıl”, “Bebek Dostu Ülke” unvanlarını hak etmeye gayret edelim.