Mehmet Göncü
26 Kasım 2009
Kıymetli okuyucularım, yarın dini bayramlarımızdan olan Kurban Bayramını idrak etmiş olacağız.
Her bayram geldiğinde, yüreğimi hem sevinç, hem de biraz hüzün kaplar.
Bilindiği gibi, sevinç de, hüzün de paylaşıldığı zaman anlam kazanır.
Sevinç paylaşıldığı zaman artar.
Hüzün paylaşıldığı zaman azalır.
Kurban; inancımıza göre; Allaha yakın olmak, Allahın rızasını kazanmak için varlıklı bir kimsenin yardıma muhtaç olanların yanında olduğunu ve onların sevinç ve hüzünlerini paylaşmak istediğini fiili olarak uyguladığı mali ve bedeni bir ibadettir.
Günümüzde her imkânı olan kimsenin fiilen bir kasap gibi Kurban kesme becerisi olmadığından bu ibadet vekalet yoluyla yapılabilmektedir. Ama Kasaplık becerisi ve ehliyeti olan bir kimse kendisi veya vekaletini aldığı bir şahıs için kurban kesebilir.
Ayrıntıları zaten din bilgisi alimlerimiz ve hocalarımız sürekli açıklamaktadır.
Benim demem o ki, düşmez kalkmaz bir Allahtır. Yaşamım boyunca ilimiz Şanlıurfa’da ve başka yerlerde çok sayıda varlıklı kimse tanıdım. Bu şahıslar gün gelmiş işi kırılmış, ekmeğe muhtaç hale gelmiştir.
Bu nedenle; “Ey kardeş, elinde varlığın ve imkânın var iken sen de biraz himmet et, muhtaçlara, düşmüşlere yardım et. Bu varlığı sana veren Allahın rızasını kazan ve onun buyruğuna uy!” demek istiyor, yazımın konu başlığındaki mısraların sahibi olan Mustafa Fevzi Efendi. Onun da yüce mevlam mekânını cennet etsin.
Gerçekten bu güzel bayram günlerinde kurban etinin dışında imkân dahilinde başka yardımlarda da bulunalım. Özellikle kurban etlerinin Şanlıurfa’mızda bazı varoş mahallelerdeki yoksulların tespit edilip dağıtılması günün manası bakımından önem arz etmektedir.
Kurbanlıklar Belediye’nin tespit ettiği yerlerde kesilmelidir. Çevrenin kirletilmemesine herkes özen gösterilmelidir.
Dürüst ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok olması dileğiyle kalın sağlıcakla.