Mahmut Çepoğlu
27 Temmuz 2007
Yerel, ulusal medya ve dış basın ülkedeki genel seçimlere hayli ilgi gösterdi. Tüm basın demesek de kısmen bunun “e” muhtıraya karşı bir halk muhtırası olduğunu yazdılar. Bir şekilde halkı ve orduyu bir birine karşı getirmek gibi bir düşünce hiç kimse tarafından olumlu karşılanamaz.
Ordunun, askerin görevi ayrıdır, halkın görevi ayrıdır. Her ne kadar “ordu halktan müştekildir” dense de kimi söylemler husumet yaratmaya neden olur. Yine bu seçimi laik ve milliyetçilere bir tokat şeklinde değerlendirmek de ülke insanı arasında kin ve nefreti artırmaktan başka bir şey değildir. Bir başka şekilde “dinciler kazandı ya da Kürtler meclise girdi” şeklinde, ifadeler de aynı kapıya çıkar. Kamplaşma ve hedef gösterme.
Demokratik açılımlara muhtaç olduğumuz barış ve kardeşliğe hasret olduğumuz bir zamanda, gönülden birlikteliği aradığımız bir dönemde radikal söylemler, görünürde bir şey olmadığı söylense de, halklar arasında olduğu kadar din ve laiklik karşıtı, mezhep çatışmasını hazırlayan nedenlerin tohumları kök tutmuş olur.
Geçmişte bunu çeşitli illerde yaşadık. Ülkemiz insanı arasında bir daha böyle olayların yaşanmasını kim ister ki. O günün acıları daha dinmiş değil. Hala mahalleler viran evler tarumar. Germek ve kutuplaştırmak fayda yerine bu ülkeye hep zarar vermiştir. Baskı ve zulüm daima yok olmaya mahkûmdur. Demokratik açılımlar daima insanca yaşamı beraberinde getirir.
Aslında bu yazdıklarım bir tavsiye niteliğinde değerlendirseniz de hepinizin beklentileridir. AKP bu başarısının karşısında insanların beklentileri olduğunu da bilmelidir. Seçim galibi olmak yan gelip yatmak değildir. Bu ülkenin refah seviyesini yükseltmek, milli gelirden insan başına düşen payın insanca bir yaşam kazandırması şarttır.
AKP nin yeni yol haritasında kalın çizgilerle belirtilecek renkler olmalıdır. Kin ve nefret tohumlarının kuruması, zindan ve sürgünlere artık yeter demenin zamanı olduğu kadar, yoksulluk ve cehalete son bulmalıdır. Büyük ihtiyaç hissettiğimiz eğitim seferberliği, tarımdaki gelişmişlik, hak hukuk ve adaletin toplumun her kesiminde kavratılmalıdır.
Demokratik hakların insanca yaşamın gerekleri olduğu Avrupa sürecinde gereken önem verilmelidir. AKP oylarının fazlasıyla arttırmasındaki en büyük etkenlerden birisi de yüzünün Avrupa’ya dönük olmasıdır. Türkiye tüm insanları ile Avrupalaşmak istediğinin işaretini vermiştir gerisi hükümetin görevidir.
ılimizde ve bölgemizde MHP nin ve CHP nin gerilemesindeki en büyük etken Sayın Bahçeli’nin rijit milliyetçi söylemlerle meydanlara çıkmasıdır. Kendisinden başka kimsenin yokmuşçasına… Barzani’yi söylemlerine fazlasıyla katmasıdır. Barzani’nin Doğu ve Güneydoğu Kürtleri arasında sempatisi olduğu MHP’ye antipati ile bakarlar. ınsanlar arasında en kötü şey ayırımcılığın etnik kimliğin ön plana çıkmasıdır. Dolayısıyla güneydoğu ve doğu Anadolu halkının çektiği şiddet ve acının başka sınırlara geçmesine taraftar olmadıkları gibi savaş çığırtkanlıkları yapanlara bir ders anlamında AKP tercih edilmiştir.
CHP’nin laikliği ön plana çıkarması hedef gözetmeksizin herkesi anti laik görerek hırçınlaşması bir orta yol bulamaması kendi tabanının bile kaymasına neden oldu. Dolaysıyla Güneydoğu ve Doğu’daki Kürtler bazı liderlerin söylemlerine karşı iyimser havayı AKP de bulmuş Sayın Erdoğan’ın söylemleri onlara daha yakın gelmiştir.
Çözümü demokraside, insan haklarının geliştirilmesinde aramalıyız. ınsanca bir yaşamın gerekliliği, kültürel yapının korunması her insanın görevi olmalıdır. Her dilin bir insan olduğu savandan hareketle saygı duymak lazım. Bununla birlikte nesilleri yok etmek, asimilasyona uğratmak yerine, onların yaşatılması onların kabulü tanınması ve bilinmesi, sosyolojik olduğu kadar dinen de insani değerlerin yaşatılması anlamında önemlidir.
Dini söylemler insanların kendi milliyetlerine sahip çıkmaları konusunda cehennem ateşi ile korkutmaktadır. Atalarımızda nesebine sahip çıkma konusunda “aslını inkar eden haramzadedir” söylemiyle ayet ve hadislere sahip çıkmıştır.
Atatürk ilke ve inkılâplarının kavratılması, dini değerlerin insanların yaşamında yönlendirici olduğu, demokrasinin gerekliliği beraberin de insanca mutluluğu getirir.
Hep beraber güzel günlere demeden, karanlığa üç mum yakın, barış, vefa, sevgi bakın yarınlar nasıl aydınlık olacak. Dördüncü mumu ben yakıyorum umutlu ve mutlu olmak adına derken bitiriyorum.