
Mehmet Göncü
16 Mart 2011
Bildiğiniz gibi geçen hafta Pasifik Okyanusunda meydana gelen 8,9 şiddetindeki deprem ve sonrasındaki Tsunami olay yeri yakınlığı nedeniyle Japonya’da çok büyük zararlara sebep oldu.
İnsanlık tarihinin yaşadığı en büyük doğal afetlerden biri olan bu olayla ilgili olarak günlerdir dünya basını görsel ve yazılı olarak yayınlar yapıyor. Ancak bu yayınlarda dünyamızda son yüzyılda sık aralıklarla meydana gelen bu doğal afetlerin nedenleri açıklanmıyor. Veyahut açıklanıyor da ben dinlemedim.
Bana göre, isminden de anlaşılacağı gibi bu doğal olaylar dünyamız var olduğundan beri meydana gelmektedir. Bu gezegenimizin yaradılış gizemi içerisindeki döngü için olması gereken tabii bir hadisedir.
Benim söylemek istediğim husus ise, yazımın konu başlığında belirttiğim gibi, şahsi düşünceme göre bu doğal afetler olmaları gereken zamanlardan çok önce meydana gelmektedir.
Bu dünyada yaşayan ve düşünen bir canlı olarak, üzerinde yürüdüğüm, toprağını, havasını, suyunu kullandığım bu küçük mavi gezegen hakkında birçok kitap ve makale okumuş ve halen de okumaya, öğrenmeye çalışan biriyim. Bir çevre gönüllüsü olarak, edindiğim bilgilerden çıkardığım sonuçlara göre, büyük bir ihtimalle bu tür doğal afetlerin zamanından önce sıklıkla meydana gelmesinde en önemli etken insan kaynaklı faaliyetlerdir.
Bunları şöyle sıralayabiliriz;
A) Karbon orijinli fosil yakıtların meydana getirdiği karbondioksit gazının ve organik atıklardan çıkan metan gibi gazların gereğinden fazla atmosfere salınımı sonucu meydana gelen küresel ısınma.
B) Küresel ısınma nedeni ile yüksek dağlardaki buzulların erimesi sonucu meydana gelen seller ve bu sellerin okyanuslara taşıdığı trilyonlarca ton heyelan toprağın okyanus tabanında bulunan ve mağmadan oluşan gazların tahliyesini sağlayan bacaların zamanından önce tıkanmasına sebep olması,
C) Dünya ormanlarının lüks mobilya üretmek için önemli miktarda kesilmesi,
D) Tarım ve konut elde edebilmek için orman tahribi,
E) Ormanların tahribi sonucu meydana gelen toprak erozyonu sonucu deniz ve okyanus tabanındaki gaz tahliye kanallarının kapanması,
Sevgili okuyucularım, yukarıda saydığım sebepler gibi daha bir çok neden sayabiliriz ki, hepsi de doğayı tahrip eden ve kirleten insan faaliyetleridir.
Kaldı ki, doğa güçlüdür ve her halükârda da kendini korur ve dengelerini kurar.
Bu nedenle tabiat anayla iyi geçinmemiz ve onunla barışık halde olmamız lazımdır.
Bu bağlamda, “Kardeşim ben birey olarak ne yapabilirim” demeyelim lütfen. Zira; yapacak bir çok şeyimiz vardır.
Örneğin; bu yıl Urfa’mızda milyonlarca fidan toprakla buluştu. Dikilen bu genç fidanların bakımlarını yapalım ve onları koruyalım. Kaldırımlardaki ağaçlara biz de su verelim ve hepimiz evimizin bahçesine birer fidan dikelim, eğer imkân yoksa oturma odamıza bir iki saksı yerleştirelim ve yeşil yapraklı güzel çiçekler yetiştirelim.
Öte yandan yerel televizyon ve radyolar aracılığı ile çevre ile ilgili programlara ağırlık verelim. Bu konuyla ilgili olarak daha birçok eğitici husus vardır ve toplumun da bu bilgilere önemli derecede de gereksinimi vardır. Sonuç olarak diyorum ki; Biz şuurlu canlılar olarak bu konuda her türlü eğitim ve fiziki tedbiri aldıktan sonra rabbimize el açıp dua edelim ve Yüce Allah’ın (cc) insanlık âlemini ve dünyayı bu tür afet ve belalardan muhafaza etmesini dileyelim.
Dürüst ve şeffaf bir toplumda, lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok olması dileği ile kalın sağlıcakla…