Halit Güllüoğlu
25 Ağustos 2009
Şanlıurfa denince hemşeriler için hemen Halillu Rahman ve Aynızeliha Gölleri akla gelir..Ancak Şanlıurfalılar dışkında ,gelen ziyaretçiler ve medyalar da “ Balıklı Göl” diye bilinir. Aslında konuyu balıkların ölmesiyle ilgili olarak gündeme getirmek ve bunun önlemini almak hepimizin görevi cümlesindendir..Bu güzelim sularımızda balıkların ölmemesi için her şey yapılmalıdır.Kimsenin diyeceği yok.Ancak gelin görün ki bunun için kullanılan yöntemdeki yanlışlar mağduriyet yarattı.
Devlet ne için vardır dendiğinde öncelikle başta hizmet ve bireylerle toplumun Hukukunun korunması gelir akla.Böyle bir açıklamadan sonra esas kon umuza gelelim.Gölün korunması için yapılan araştırmaların ne derece bilimsel olduğuna dair açıklayıcı beyanlar yok.Buna rağmen Balıklı Gölü besleyen suların Direkli ağırlıklı ve Açıksu var sayımına dayalı olduğu ve bu bölgelerinden beslendiğine dair görüşler var.
Derken Hukukun bir tarafa itilerek Açıksu diye anılan bölgedeki sızıntı sularla sadece içme amaçlı kuyuların sarnıçların tahribine başlanmış..Nasıl mı?Bir sürü insan içme suyundan mahrum bırakılıp mağdur edilmiştir.Hem de yazın sıcağı ve Oruç ayında.
Bu mağdurlardan birisi de benim.Aşık Köyüne bağlı 852 sayılı parseldeki bağın malikiyim.Önceden mevcut olan bir susuz kuyuyu su kıtlığından dolayı kil diye anılan yerlere inerek genişletip bazı sızıntılar ve tanker sularıyla sarnıç gibi kullanıyordum.Adli tatil dolayısıyla Şanlıurfa dışındayken gelen bir telefon üzerine Şanlıurfaya dün geldim.Bağda gördüğüm manzara çok üzücüydü.Ufacık basit Dalgıç alınıp hortum ve kablolar tahrip edilmiştir.Bağ evinin üst kısmında açılan kocaman delikten içeriye girilip her taraf karma karışık hale getirilmiştir.Jandarma dozer DSİ,DEDAŞ kilitleri kırarak bir Hukuksuzluğu sergilemişlerdir.Başkaca kayıplara bakmadan DSİ ye gittim.Malesef muhatap bulamadım.Şikayet ve Yargı yollarını kullanmadan ilgililerin dikkatini çekmek istedim.
Peki bu emri kim verdi dendiğinde Valilik denmiştir.DSİ nin ilgili birimleri ne tutanak ve ne de ihtar ikaz ve sair yolları denemeden nasıl bu haksız eylemi gerçekleştirmiş olabilirler.Yeraltı suları Devletindir diyerek izinsiz kuyu kullanmak yasaktır Hukuk Devletinde mazeret olmamalıdır.
Ortada bir çok mağdurlar var.Gerçekten Balıklı Göle bu % 1 kadar etkili olabilecek onlarca insanı suyundan yoksun bırakmak hakkaniyete de aykırıdır.Yasaları uyguluyorum dertken yöntemin hatalı olduğu ve ferdin hakkının çiğnendiği de ortada.Ben Hukukçu olarak kendime mazeret arayacak değilim.Amma Sayı Valimizin geçmişteki icraatlarında Devletin Hukuku ile bireyin hukukunu yasal prosedüre uygun kullandığını bilmekteyiz.
Bu işi haksız fiil şeklinde kullanan DSİ birimlerinden bilgi verilmezken işin İdari ve Adli Yargıya taşınmasını gerektireceği zorunluluğu doğmuştur.Hodbe hod dalgıçların tahribi veya kaybolması ,kabloların parçalanması hep tutanağa bağlanmamışsa bal gibi ortada bir haksız eylem söz konusudur.Yanlışı yanlışla düzeltmek Hukuk Devletinde söz konusu değildir.Ne bir tebligat yapılmış ne sözlü ya da yazılı ihtar ikaz yok.Jandarma ve ekip kimin adına bizleri mağdur etmiştir.Sorumluların İlgili Makamlarca tesbitini ve gereken yasal işlemlerin uygulanmasını beklemek elbette hakkımızdır.Böylesi keyfi cezaların verilmesi “Yargısız İnfazın” tipik örneği olmuştur.Durumun açıklığa kavuşturulması gerekiyor.Kaldı ki;
Balıklı Gölün esas Direkli sularından beslendiği % 95 bilinmesine rağmen içme amaçlı bir kaç bağ kuyularının tahribi bir şey yapılmış düşüncesine çare derğildir.Organize Sanayinin kaynağının nereden geldiğini göz ardı eden eylem Hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetinde söz konusu olmamalıdır.Bunun hesabını Yargıda arama zaruretinde hasıl olmuştur.Ancak gene de ilgili merecilerin dikkatine sunmuş olalım..
Hoşça kalın